Son aylarda dünya büyük bir salgın hastalık tehlikesi altında. Girmediği yer kalmadı gibi. Böyle salgın hastalıklar insanlık tarihinde zaman zaman, çok sayıda insanın ölümüne sebep olmuştur. Günümüzde de bu yönde bir gidiş vardır. Ve insanlık top yekun çare aramaktadır. Hasta, virüs denilen RNA tipi mikro organizmanın yaşama ve çoğalma şansını insanın hücresine girerek devam ettirmek istemesinden kaynaklanmaktadır. Genelde virüsler akciğer alveollerindeki hücrelere yerleşerek, hücreyi patlatır hücreden kendisinde eksik olan yapıları alarak çoğalır. Alveollere solunum neticesinde hava ile beraber oksijen gelir kirli kanın temizlenmesi burada olur. Virüsün parçaladığı hücreler çoğalırsa kişi nefes almada zorlanır. Normal nefes alma, kalan sağlıklı hücrelere yeterli olamayınca alveoller oksijen ister ve hasta sık nefes alma durumuna gelir. Tahrip olan hücre sayısı çok olur ve kan temizlenemezse hasta ölür.
Benim konum yukarıda anlatılanlar değil. İşin biyolojik yanı tıp doktorlarının işi. Tıp dünyası dışında dini çevreler bu salgına ve ölümlere nasıl bakıyor? İnsanlık kendi kendini mi yok ediyor?
Dini değil de dinci çevreler insanlığın azdığını; Allah’ın emir ve yasaklarını dinlemediğini neticede Allah böyle bir musibetle insanları cezalandırdığı iddiasındalar. Şüphesiz kaybı, geleceği Allah bilir. Ama gönderdiği kitap ve peygamberlerle bize de bildirdikleri vardır. Bizler O’nun bildirdiklerini düşünerek,yorumlayarak, aklederek neticeye varmamız gerekir. Peşin ve kestirme hükümle, haşa Allah’ı suçlamış oluruz. Bakalım bu tür konularda Allah ayetleriyle ne diyor?
Kur’an, dünyada insanların değişen ihtiyaçlarına cevap vermek üzere gönderilmiş Allah’ın kelamıdır. Allah yaratılanı ve geleceği bilir. O yaratıkları bütün mahlukat için bir düzen kurmuş; ayrıca insanlar için farklı olarak akıl, vicdan, irade vererek bu nizamı korumasında insanı yardımcı kılmıştır. İnsan verilen bu görevi yapmış mıdır? Sorusuna olumlu cevap vermek de zordur. Görevini hakkıyla yapmayan insana ve toplumlara Allah musibet verir mi? Bu konuyla ilgili ayetlere baktığımız da Allah: İnsanlara, musibeti siz ister ve yaratırsınız demektedir.
Musibet: Mümine sıkıntı veren her şey musibettir. (Hz. Muhammed) Dünyaya gelip de sıkıntı görmeyen insan veya canlı var mı? Yok. Öyle ise bu sıkıntıların (musibet) tamamını Allah veriyor dersek, Allah’ı tanımıyor ne istediklerini bilmiyoruz demektir.
Şura suresi 30. Ayet: Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle işlediklerinizdendir. Bir çoğunu da Allah affeder.
Nisa suresi 62. Ayet: Peki onlar, elleri ile yaptıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde sana nasıl gelip de: ‘’Billahi biz sadece iyilik etmek ve uyum sağlamak istemiştik’’ diye yemin edebiliyorlar.
Maide suresi 49. Ayet: Aralarında Allah’ın indirdikleriyle hükmet ve onların heveslerine uyma. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları sebebiyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz insanların çoğu fasıklardır.
Araf suresi 100. Ayet: ….Eğer biz dilersek günahları sebebiyle kendilerinin de başına bir musibet getirip kalplerini mühürleyebileceğimizi ve böylece onları da sağır edebileceğimizi hala anlayamadılar mı?
Yukarıdaki ayetlerden çıkardığımız sonuç, insanların hoşuna gitmeyen durumlarla karşılaşması, kendi yaptıkları olumsuz düşünce ve fiillerinin, uygulamalarının, toplum ve tabiat düzenlerini değiştirme sonucunda karşılaştıkları olumsuzlukların; tabiat kanunlarına karşı olumlu tedbirler almamalarının, tabiat olaylarını dikkate almamalarının, Allah’ın emir ve yasaklarına uymama sonucu karşılaştıkları erdemsizliklerin sonucunda musibetlerle karşılaşacaklarını haber vermektedir. Kısaca, Allah istediği için değil; İnsanlar kendileri musibetleri hazırlamaktadırlar. Allah ise, yukarıda anlattığım gibi kurduğu düzen içinde müdahaleci olmamaktadır. Nitekim, R’ad suresi 11. Ayette: Bir toplum kendini değiştirmediği sürece, Allah da onların durumunu değiştirmez. İnsanlar, her sahada ölçüyü kaçırırsa, sorumsuz davranmaya başlarsa, iman ve itaati terk ederse hak ettiği cezayı görür.(Enfal - 52)
Nisa suresi 79. Ayet:’’ Sana gelen her iyilik Allah’tandır, başına gelen her musibet ise kendindendir.’’ Allah’ın dilediği özel bir hikmeti yoksa (Bakara / 155) Allah, kullarına zulmetmez.
Nahl suresi 61. Ayet: Eğer Allah insanları haksızlıkları yüzünden sorgulayıp cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı; fakat onları belirleyen bir süreye kadar erteliyor.
Allah gafur-ur rahimdir. ‘Merhametlilerin en merhametlisidir.’ Musibet vermesi mümkün mü?