İnananların ve inkarcıların en çok sorduğu sorulardan biri de Kur’an’da bazı ayetlerde geçen "Allah dileseydi" veya sadece "dileseydi" tabirini anlamadıklarını ifade etmeleridir.
En son Ankara’da misafir gittiğim bir yakınım aynı şeyleri söyleyince bu konularda Allah’ın muradını yazmak istedim. Yakınım yüksek tahsilli, hacı ve İslam’ı yaşamaya çalışan Kur’an’ı meal ve tefsirlerden okuyan biri.
Yine sosyal medyalarda ateist, deist gruplar bu konularda çok sayıda paylaşımlar yaparak, bütün olumsuzlukların Allah’ın istemesiyle olduğu, dileseydi olmayacağı görüşünü yaymaya çalışıyorlar.
Sosyal medyada bir Ateist Deist Panteist Müslüman tartışma Platformu’nda Seda Ergün adlı yönetici aşağıdaki ayetleri paylaşmış. Olduğu gibi aldım:
Keyfinin kahyası değiliz tabi de bu şey olması lazım… Şeytan.
Bakara (253)
Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi…
Enam (149)
Dileseydi elbette sizi doğru yola iletirdi...
Enam (137)
Yine bunun gibi, Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterir ki onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar. Eğer Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı.
Araf (100)
Biz dileseydik onları da günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler.
Bu ayetlere çıplak gözle baktığımızda insanların birbirlerini öldürmeleri, doğru yola gelmemeleri, İslam öncesi çocuklarını diri diri öldürmeleri, günahları yüzünden hemen cezalandırmamaları Allah’ın dilemediğinden, istemediğinden olmaktadır. Allah dileseydi dünyada hiçbir olumsuz şey, davranış olmazdı. Her şey O’nun istediği şekilde gelişiyor, varsa bir yanlışlık Allah’ın istemesi ve dilemesiyle oluyor. İnsanlar ve kötülükler masum demeye getiriyorlar.
Evet, bir yere kadar doğru. Allah dileseydi kâinatta hiçbir kötülük olmazdı. Çünkü, Allah her şeye kadirdir. Her şeye gücü yeter. Böyle bir duruma insanlık evet der miydi? Kâinatta her şeyin her canlının bir yaratılış hikmeti bir sebebi vardır. Boşuna hiçbir şey yaratılmamıştır. Allah kâinatı ve insanlığı bir ölçü üzerine yaratmıştır ve çok elzem olmadıkça müdahaleci de olmamıştır.
Kamer suresi 49/50. Ayetler:
Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. / Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter. Ayette, bizim buyruğumuz tektir, irade bendedir, bende zaman mekân mefhumu, kudretimde sınır yoktur demektedir. Ve doğrudur.
Bir doğru olan da, Allah’ın insanlara bahşettiği akıl, irade, vicdandır. Bu durum insanların genetik kotlarına işlenmiştir. Her insanda vardır. İyi veya kötü yönde kullanım tamamen insanın kendine bırakılmıştır. İşte Allah’ın dilemedikleri insana bırakılan bu yetileri kullanmada müdahaleci olmamasıdır. Eğer müdahaleci olsaydı, insan bu günkü anlamda düşünen, aklını, iradesini, vicdanını, yaşama şeklini, eşini, işini v.s kendisi tayin edip kullanan birisi olmaz, Robot insan olurdu.
Bir an düşünelim. Robot insan olmayı mı isteriz, yoksa bu halde olmayı mı?
Ayetlerde geçen "Allah dileseydi" şartlı istek kipinde, Allah’ın bütün olanları bildiği, fakat müdahaleci olmadığı vurgulanmaktadır.
Bir başka örnek Yunus suresi 99. Ayette daha net bir şekilde verilmiştir. Ayet: Şayet Rabbin dileseydi, yer yüzündekilerin hepsi toptan iman ederdi; öyleyse Sen mi? İman etsinler diye insanları zorlayacaksın! Allah istese, bütün insanları zorla da olsa iman ettirirdi. Zoraki iman, insanın yaratılış gayesine de iman etmenin doğasına da uymaz. Yani zoraki iman, inanma değil, iman etmiş görünmedir. (Bakara/255, Casiye/22)
Yunus/99.Ayet, Peygamberimizin yakınlarından bir kısmının ve diğer insanların iman etmek istememeleri ve onları zorlamaları üzerine inmiştir. Sen mi? Hitabı Peygamberedir. Sen kimseyi zorlama. Senin görevin tebliğ etme, hüküm verme ise benim görevimdir, diyerek Hz. Muhammed’i ikaz etmekte, "dileseydim" bütün insanlık toptan iman ederdi diyerek vurgulamaktadır.
Burada insanın hür iradesine, tercihine, yolunu seçmesine ve akıbetlerine de katlanmasına vurgu vardır. Aklını, iradesini, vicdanını kullanmada herkes hürdür. Kimse imtiyaz sahibi de değildir. Allah indinde adaletsizlik yoktur. Allah her şeyi bilir. İnsanlar hür iradesiyle yaptıklarından sorumludur. Mükafat ve ceza da hem bu dünya da hem ahirette verilir, verilecektir.
Dünyada Allah’ın dileyip müdahale ettikleri yok mudur?
Vardır. Kur’an’ın belirttiğine göre, insanlardaki topyekûn bozulmalarda, Allah’ın helak ettiği toplumlar olmuştur. Nuh kavmi, Lût kavmi, Firavun ve yakınları, Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması gibi örnekler vardır. Bunlar Allah’ın dilemesiyle olmuştur. (İsra 16-20)
Yine Rad suresi 11. Ayet:
Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onu geri çevirmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz.
Son olarak, M. Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından İstiklal Savaşı'nın kazanılması Allah’ın dilemesiyle olmuştur. Yokluk içinde alınan bu sonucun başka izahı yoktur...