Anadolu yarenliği ve yaren olmak

Nurettin DOĞAN

ANADOLU YARENLİĞİ VE YAREN OLMAK

 

Yaren geleneği Türk Milli Kültürünün en zengin, en güzel ve en orijinal geleneğidir. Anadolu’daki yaren; çok boyutlu bir kültür yumağıdır. Bu eğlence, sosyal dayanışma, musiki ve edebiyat, eğitim, yardımlaşma gibi her birisi kendi başına birer değerler manzumesi olan bir kültür kesitidir. Türkiye'de ve Türklük Dünyasında Çankırı kadar yaran (yaren) geleneğini sürdüren hiçbir yer ve bölge yoktur. Devlet biran önce Çankırı’mıza bu manada sahip çıkmalı, bu halim-selim vatandaşlarımızın kültür çalışmalarını ödüllendirilmelidir. Çünkü kendi geleneğinin en önemli köşe taşlarının başında gelen yaren geleneği çok canlı olarak yaşatılmaktadır. Bu kültürümüzün yarını için çok önemlidir. Türk misafirperverliği­nin en güzel örnekleri; düğünlerde, bayramlarda ve benzeri milli günlerde halkın birbirle­ri ile olan münasebetleri yıkılmamış bir milli dayanışmanın ender örneklerinden biri olmuştur.
Büyüğe saygı, küçüklere şefkat ve sevgi yanında sosyal yardımlaşma halen yaşanmaktadır.

  1. bazı bölgeleri ile Çankırı’mızda da halkoyunları geleneği maalesef sürdürülememiş yani istenilen düzeyde olmadığı bir gerçektir.

Bizi biz yapan değerlerden ferfene geleneği hariç, diğerleri arzu edilen düzeyde değildir. Yaren ve ferfene Kültürü canlıdır. Özellikle ferfene kültürü çok iyi şekilde sürdürülmektedir. Mahalli halkoyunları, vakıflar, dernekler ve okullarda kurulan ekiplerce yaşatılmakta, halk eğitimi kurslarında da bu oyunlar öğretilerek canlılığı muhafaza edilmektedir.

YARAN (YAREN)

Anadolu Yâran’ını yani sohbet (muhabbet) âlemlerini anlatmaya geçmeden önce, bu sosyal müessese ile irtibatı olduğu bilinen Ahilik müessesesinden, İnsanların birbirlerine kuvvetle itimat etmeleri ve birbirlerini dil, din, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin sadece "kul", "insan" oldukları için sevmeleri gibi temel kaideler bilinir.
Ahiliğin, bilinen altı şartı vardır. Bu altı şart, "açık" ve "kapalı" olmak üzere iki­ye ayrılır. Açık olması gereken "alın, kalp ve kapı"dır. Ki, alın açıklığından, başkalarının yanında yüz karası bulunmamak, kalp açıklığından her insana sevgi beslemek, kapı açıklığından da kendi­sine yardım istemeye gelen ve muhtaç olan herkese kapısını açık tutmak kastedilir. Kapalı olması gerekenler ise "el, dil ve bel”dir. El'in kapalı olmasından kasıt, hiç kimsenin hak ve hukukuna tecavüz etmemek, dil'in kapalı olmasından kasıt, hiç bir kul hakkında kötü söz söylememek, dedikodu yapmamak, bel'in kapalı olmasından kasıt ise, hiçbir ferdin namusuna tecavüz etmemektir. Dil konusunda ayrıca, "sır saklamanın da şart olduğu" kastedilmektedir. Dede Korkut’tan alınan ve Çankırı’mızda atasözü olarak kullanılan:

“ Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi
Oğlan babadan öğrenir, sohbet gezmeyi “

 

Yaren Orta Asya kökenli olup, özellikle Oğuz boylarında ve Uygur Türklerinde çok yaygındır. İslamiyet’in kabulü ile birlikte daha da anlam kazanarak, Ahilikle birleşip bütünlenmiştir. Yarenlik tam anlamıyla çok yönlü ve sosyal bir kurumdur. Millilik özelliği olan ve Türk’e has bir gelenekler zincirdir. Teşvik edilmesi şarttır. Yarenlikteki genel uygulanan kurallar; gelenekler, yargılama, sosyal, kültürel ve eğlence yönleriyle çok önemli ve emsalsiz unsurlardır.

Sosyal değişme fazla uğramayan yöremizde bütün milli değerlerimizle birlikte, geleneklerimizde çok iyi bir şekilde yaşatılmaktadır. Türkler gezmeyi, eğlenmeyi, oynamayı ve müziği çok severler. Ama ne hikmetse müzik aleti çalma ve halk oyunları ihmal edilmiştir ki bu anlaşılmaz bir durumdur.

Yarenlik bir esnaf ve sanatkârlar birliği olan Ahiliğin karşılığı olarak kullanılagelmiştir. Birçok mutasavvıfın ve onun müritlerinin Anadolu da yaptığı yaren sohbetleri ile irşat edilerek bu milli geleneği iyice kökleştirmişlerdir.

Oğuzlar 24 boy olup, Hanlar hanı bir boya, Beylerbeyi de öbür boya mensuptur. Diğer 22 boyunda ayrı ayrı birer beyleri vardır. Bu beylerin toplantıları Oğuz Töresine göre yapılırdı. Her şölen diğer bir beyin otağında gerçekleştirilirdi. Hanlar hanının otağındaki toplantı çok muhteşem olup, dillerde destanlaşırdı. Dede Korkut'un söylediği gibi; ''Göller gibi kımız sağılır, dağlar gibi et yığılır, ozanlar gelir kopuz çalar, boy boylanır, soy, soylanırdı.'' O devirlerdeki hanlar hanı bugünkü '' Başağa'' yerine geçmektedir.

Hak, Hukuk ve Adaletten ayrılmadığı müddetçe Başağa, yaren meclisinin tek hâkimidir. Meclisin 2.inci adamı '' Küçük Başağadır.” Yaren meclisinde her şey 24 Oğuz boyunu temsilen tek usul, tek kılıç, tek bayraktır. Ayrılık ve gayrılık asla olamaz. Her konuda birlikte hareket ederler. Yaren Meclisinde, kötülük ve art düşünce hayal bile olunamaz.

Yar: Dost, sevgili, arkadaş ve tanıdıktır.

Yaran: Sadık arkadaşlar, can dostlar, sevgililer,

Yaren: En yakın arkadaş.

Yarenlik: Muhabbet, dostluk, sohbet, şakalaşma, söyleşi,

Yarenlik Etmek: Birlikte eğlenmek, muhabbet etmek v. s.

Yaren Yemeği: Yarenliklerin bir arada yedikleri yemeklerdir. Bu yemekler yarenlikler arasında sıra ile de yenilen yemekler olabilir. Buna bazen sıra yemekleri de denilir.

YARAN NEDİR? Sevgi ve kardeşlik hamurunun, birlik ve dayanışma potasında yoğrularak, İslam ahlak ve fazileti ile şekillenmesinden meydana gelen kişilerin belirli ilke ve kurallar üzerine inşa ettiği, özel mekânlarda yaşanan milli kültür mirasımızın bir müessesesi, Oğuzlardan günümüze ulaşan ilim ve irfan yuvası milli ahilik kuruluşudur.

YÂRAN’IN KISA ÖZ GEÇMİŞİ: Yaran Oğuzlardan günümüze kadar çeşitli şekil değişiklikleri yaşayarak gelen, fakat özdeki temel ilke ve anlamları değişmeyen tarihi kültür mirasımızdır. Yaşayışları itibarı ile çok hareketli olan Oğuzların birbirlerine güç vermek, destek olmak ve sorunlarını çözümlemek gayesi ile belli zamanlarda belli boy beyliklerinde toplanarak meselelerini hallederek aynı zamanda yemekli eğlencelerde yaptıkları toplantıların günümüze yansımasıdır. Oğuzların Müslümanlığı kabul etmelerinden sonrada yine aynı şekilde yaşadıkları bilinmektedir. Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ı Lügat'ü Türk'ünde 24 Oğuz boyundan bahis edilmekte olup, sadece 22 Oğuz boyunun adı verilmektedir. İlhanlı tarihçisi Reşüdüddin tarafından 24 boyun isimi ise tam olarak verilmiş olup, Selçuklu tarihçileri tarafından da doğrulanmıştır. Her bir yaran bir Oğuz beyini temsil etmektedir. Oğuzhan'ın 6 oğlundan bozoklar kolu ve boyları şöyledir.

 

GÜNHAN OĞULLARI GÖKHAN OĞULLARI

  1. (Sağlam) Bayındır (Niğmeti bol yer)
  2. (Ekmeği bol) Beçene (Çalışkan)
  1. (Kara çadırlı) Çavuldur (Ünü yaygın)
  2. (Başarılı) Çepni (Savaşkan)

YILDIZHAN OĞULLARI DENİZHAN OĞULLARI

  1. (Ülke hami ) Salur (Kılıncı iyi çalar)
  2. (Toplu olmak) Eymür (Zengin, gani)
  3. (Hanlık yapmak) Ata-Yuntlu (İyi hayvanlı)
  1. (Yapıcı olmak) Üreyir (Düzen kurucu)

AYHAN OĞULLARI DAĞHAN OĞULLARI

  1. (Çevik, Çaylak) Yiğdir (İyilik, Yiğitlik)
  1. (Kuvvetli) Büğdüz (Mütevazı)
  1. (Aziz) Yiva (Üstün dereceli)
  1. (Doyuran aş) Kınık (Aziz)

Daha sonraları Selçuklu ve Osmanlı döneminde bu dayanışma toplantıları şekil değiştirmiş, esnafların teşkilatlanmalarına da ışık tutmuş ve öncü olmuştur. Koydukları kurallarla toplumda kanunen yasak olmadığı halde, yayılması ahlak ve maneviyat açısından sakıncalı her şey yasaklanmıştır

YARENLİĞİN İLKELERİ

  1. vazgeçilmez İlkeler şunlardır. A- ) Açık olan İlkeller:

1- Alın 2- Kalp 3- Kapı

B- ) Kapalı 0lan İlkeler: 1- El 2- Beden 3- Dil

A grubundaki ilkeler; Alın açıklığı; başkalarının yanında yüz karası olmamayı, kalp açıklığı; hemen herkesle ayırım yapmadan muhabbet etmeyi, sevgi göstermeyi, düşkün ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi ve kapı açıklığı da; özellikle sofralarının cümle âleme açık olmasını ve yardıma muhtaç herkese ayırım yapmadan yardım etmeyi ifade eder.

B grubundaki ilkeler ise; El, hiç kimsenin hakkına ve hukukuna tecavüz etmemeyi, Bel ise; uzak, yakın hiç kimsenin namusuna kem gözle bakmamayı, Dil ise; tanısın tanımasın hiçbir Allah kulu hakkında dedikodu yapmamak ve laf taşımamak, diline sahip çıkarak sır saklama ve kırıcı konuşmamanın çok önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Yaren Muhabbetleri kış aylarında daha yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Bilhassa Çankırı’mızın hemen her köyünde, beldesinde, ilçesinde ve merkezinde “Yaran Ocakları” yakılmaktadır.

Buna guzel bir örnek olarak: 07 Mart 2010 Pazar Günü Geleneksel Kalfat Beldesi “Yaran Meclisi” Faaliyeti çok coşkulu ve yoğun bir katılımla gerçekleştirilmiştir. Görsel ve yazılı basınında ilgi gösterdiği Kalfat Yaran Şenliğinin gerçekleşmesinde emeği geçen; başta Belediye Başkanı Mustafa BAL ve Kalfat Vakfı başkanı Cavit AKBULUT’UN şahsında emeği keçen herkesi canı gönülden kutluyoruz.