''Analar Ağlamasın'' masumiyetinin nihai hedefi
Süreç şöyle devam edecek gibi görünüyor. Her geçen gün HDP önünde çocukları dağa kaçırılan anaların sayısı artacak. Bir süre böyle devam ettikten sonra milletten gizli tutulan HDP ve Cumhur İttifakı görüşmesi bilgisi ve yönlendirmesi ile dağdan inen çocuklar "show"lu gösterilerle ailelerine teslim edilecek.
Sonra bu "Barış ve huzur kokan güzel görüntüler" üzerinden Cumhur İttifakı trolleri her akşam TV haber kanallarında beyinleri işleyerek, millet nezdinde genel kabul görmüş gibi bir algı sürecini yönetmeye devam edeceklerdir. Bu arada bahse konu aile ve çocuklarla yapılan; hayatlarının yeni dönemine ait söyleşiler yine sürekli TV ekranlarında dönüp duracak.
Böyle bir mizansen ile her şey güzel olacak gibi değil mi. Hangimizin buna itirazı olabilir ki. Keşke anlattığım şekliyle başlasa ve bitse ama mümkün değil.
BOP projesi kesintisiz devam ediyor. Her ne kadar direnen bir Türkiye görüntüsü verilmek istense de; adeta önceki hükumetler döneminden beridir uygulana gelen güney sınır güvenliği derinliği 30 km'den çekile çekile 5 km'ye kadar düşürüldü. Nihayetinde Irak işgali ile "Kuzey Irak Kürdistan Özerk Bölgesi" inşa edildi. Şimdi ise "Emevi camii'nde namaz kılma" hülyaları ile bizatihi kendi katkılarımız ile Suriye'nin kuzeyinde "PYD Kürt Özerk Bölgesi" inşa sürecine geçilmiş oldu.
Çok endişeliyim çok. Çünkü bu işin bir başlangıcı ve anlaşılan o ki; uzun bir takvime yayılmış süreci var. Nedir o; ülkemizi, etnik kimlikler üzerinden özerklikler verilerek federatif bir yapılanmaya taşımaktır.
Bu endişemi şimdiye kadar yaşanmış olan üç beş temel kırılmaya dayandırıyorum. Her temel kırılmada Devlet Bahçeli'nin inisiyatifinin etkin olması bilinçli mi dir yoksa tesadüf mü dür; onun takdirini de sizlere bırakıyorum.
1- İkiz yasaların (Bir ülkede etnik, dinsel ve mezhepsel toplulukların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi hakkı) meclise getirilmesinde Devlet Bahçeli'nin altında imzasının olması. AKP'nin de tek başına iktidara gelir gelmez mecliste bunu onaylatarak yasallaştırması.
2- 7 Haziran seçimleri sonucundan AKP'nin azınlığa düşmesi ile BOP eş başkanının Türkiye üzerindeki hakim otoritesi Erdoğan'ın "Topal ördek" konumuna düşmesi karşında Devlet Bahçeli'nin gene yeni bir hamlesi ile 1 Kasım 2015 Erken genel seçime gidilmesi ve böylece tekrar kaybettiği otoritesine kavuşturulması.
3- 15 Temmuz ihanet kalkışmasının siyasi sorumlusu AKP'nin; (Çünkü Fetö'yü devlete sızdıran ve yerleştiren kendileridir) ülkemiz üzerindeki otoritesinin elinden alınmasının siyasi yolunun bir şekilde bulunması çabasını göstermesini beklediğimiz Devlet Bahçeli; aksine, Erdoğan ve AKP'yi tek otorite ve tek irade sahibi kılmak için yeni bir senaryoyu devreye soktu. Daha önce şiddetle karşı olduğu "Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi" denen yeni sistemi gündeme taşıyarak, BOP projesinin aksamadan devamı için Türkiye açısından gerekli olan istikrarlı siyasi bir otoritenin devamını sağlanmıştır. Buna mani olacak tek unsur vardı o da; MHP Genel Başkanı dahil yönetiminin değişmesi ile yeni sistem için meclisten referanduma gidilmesi kararının çıkmasına, dosyasıyla da yeni sisteme geçilmesine mani olunabilecekti. Ancak bilindiği üzere devletin de her türlü gücü devreye sokularak MHP'de böyle bir sürecin gerçekleşmesine mani olundu.
4- AKP milletvekili Merve Kavakcı başkanlığında bir heyet son seçimler öncesi Almanya'da "Federatif yapılanma" üzerine çalıştay yapıp döndüler. Türk milliyetçisi Devlet Bahçeli'nin bu konuda kıyamet koparması beklenirdi değil mi. Gerek MHP gerekse Devlet Bahçeli'den hiç bir yorum duymadık, görmedik.
5- Devlet Bahçeli; ilk defa Apo'ya ısmarlama yazdırılan mektupta ne demek istendiğini HDP seçmenine tercüme ederek bir şekilde Apo ile muhatap olması sağlandı. Türk milliyetçiliği Hareketi için çok önemli bir kırılma değil mi.
Rahmetli Başbuğ'un "Ne mozaiği ulan" kararlı çıkışından "HDP seçmeni Apo'nun söylediklerine itibar etmeli" nasihatına kadar savrulmuş bir Devlet Bahçeli söylemi. Apo'nun kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan; mecliste gurubu bulunan muhalefet parti liderlerinin bile davet edilmedikleri TRT'ye çıkarılması yenilir yutulur değil.
Evet, sonuç itibariyle devam etmekte olan bu son açılım benim kanaatimce yukarıda ifade etmeye çalıştığım kırılmalar ışığında, geldiğimiz aşamayı da dikkate aldığımızda varacağımız yer; federatif yapılanma yani özerklik olacaktır.
İsyanımızın doyulmaz hazını yaşamak
İYİ Parti için onu diyorlar, bunu diyorlar, şunu diyorlar ama hakkını teslim edelim ki; özellikle son yirmi yıldır başkalarının projelerine "Ataç" olmayı adeta kaderimiz görüp dayatanlara isyan edip; bizatihi menşeyi kendimize yani Türk milliyetçilerine ait bir iradenin ete kemiğe bürünmüş şeklidir İYİ Parti.
Allah'ın izniyle muradımızı gerçekleştireceğiz. Velev ki yanıldık, bozulduk hüsrana uğradık; "Kendim ettim, kendim buldum" derim. Var mı bundan ötesi, ya da kime ne.
Yerde sürüklenen yaprak misali; "Süpürülen" yere değil, içimdeki rüzgarın götürdüğü yere giderim ama ben giderim...
Sonra mı; bassa da üzerime tüm haşmetiyle bir kahpe ayak; değil mi ki içimdeki rüzgarın sürüklediği yerdeyim.
İnanmış ve adanmışlığımdan beslenen isyanımın doyulmaz hazzını yaşamışım; o bile bana yeter.