Efendim ülkelerin temeli de, dinamiği de hukuktur.
Onun için bizim kültürümüz: “El adlü esasül mülk” demiştir. Yani ülkenin temeli adalettir.
Hz. Ali: “Devletin temeli nedir?” sorusuna: “devletin temeli ADALETTİR. Adalet yoksa devlette yoktur” dini ve tarihi yanıtını verir. Çünkü İslam’da ADALET der.
Bu husus ve kıstasları elbette bizi yönetenler de, yüksek mahkemelerimizin saygın üyeleri de bilir.
Biliyorlarsa “neden böyle oluyor” diye bir soru akla gelir.
Haklısınız. İşte zurnanın son deliği de orası. İpin inceldiği değil koptuğu yer. Neden Türkiye böylesi bir hukuk karmaşası yaşamakta?
Bu alanın siyasetçilerine, Baro’lara ve hukukçulara göre hukuk; siyasallaşır ise değerli hâkimler hukuk ve vicdan seslerini dinlemez de siyasi otoritenin ağzına bakarsa, böyle olurmuş.
Ben hukukçu değilim. Can Atalay’ı bilmem tanımam. Ama ülkemin aldığı bu hukuk yarasına üzülen biriyim. Hükümet bile artık Batı’dan istediğini alamaz olduğu için Körfez ülkelerine ve Araplara yöneldi. Batı, hukuk ve hukukun üstünlüğüne inanır ve değer verir. Hukukun adil ve yansız işlediği ülkelere yatırım yapar. Körfez ve Arap ülkeleri ise hukuku bu kriterlerin dışındadır.
Şimdi başlığa bakıp, bu nasıl oluyor diyebilirsiniz.
Sevgili okurlarım! Seçim sistemimizde ve hukukumuzda seçme ve seçilme kriterleri yasalarla belirlenmiştir.
Kişi seçilmek istediğinde o yörenin Seçim kuruluna başvurur. Karar incelenir. Kabul edilirse bunu birde YSK inceler. Hata, kusur, yanlış varsa kişinin seçime girmesine engel olur.
Can Atalay bu aşamaları geçmiş mi, geçmiş.
YSK hiçbir engel ve mani yok seçilebilir demiş mi demiş.
Hatay halkı da 70-80 bin oy vererek Milletvekili seçmiş mi seçmiş.
Anaysa Mahkemesi de tutuklamaya “Hak İhlali” kararı vererek serbest kalmasını istemiş mi istemiş.
Nasıl ki YSK’nun kararlarına itiraz edilemiyorsa; Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir ve herkesi bağlar deniyorsa; yerel mahkeme ve Yargıtay bu karara uymuyorsa ortada bir Anayasa’nın varlığından söz edilebilir mi?
Kaldı ki, kişisel başvuru hakkını Anayasa’ya koyan da Sn. Erdoğan ve AKP değil miydi?
Bakınız Anayasa 153 ne diyor: “Anayasa Mahkemesi kararları (…) yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”
Başkaca ne desin.
Yine Anaysa 158: “Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.(..)
Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” Alan oldu mu?
Bütün bu maddeleri, hukuk iyi işlesin, uluslararası hukuk normlarına uyulsun, yargılamalar, hak ihlalleri adil ve adaletli olunsun diye konmuştur; göz ardı edilsin diye değil.
Hukuk böyle karmaşık ve uygulanır olmadığı sürece ne ekonominiz düzelir, ne yabancı sermaye gelir, ne yerli ve uluslararası yatırım olur, ne işsizlik azalır, ne enflasyon düşer ne de işçiye, memura, emekliye yaşam standartlarında maaş ödenir.
Yıpranan da yöneticiler olur. Nitekim sokaklar açız, geçinemiyoruz, torunlarımıza, çocuklarımıza harçlık veremiyorum, kiramı ödeyemiyorum diyen milyonların sesleriyle inliyor.
Esen kalınız.