‘Asansör fiyatlandırma’ adını uygun gören bir kişi olarak, müşterinin fiyat yönünden aldatılmasında uç nokta olan bu konuyu iyice anlaşılır kılmak üzere sorumluluk hissettim. Özellikle her yılın Kasım ayında; fiyatların önce yukarı yönlü, sonra da orada hiç bekletilmeden aşağı yönlü indirimlere konu edilmesini böyle tanımlıyorum. Elbette yaygın uygulamadan bahsediyorum, istisnaları olduğunu da kabul ediyorum.
Peki bu iniş çıkışlar sadece yılın bu son bölümünü mü kapsıyor ?
Elbette hayır, görüleceği üzere bütün yıla yayılıyor ama gürültüsü en çok son iki ayda daha fazla çıkıyor.
Ticaret Bakanlığı, ‘Fiyat Etiketi Yönetmeliği’nde 1 Mart 2022 tarihinden geçerli olmak üzere değişikliğe giderek; “İndirim oranında, son 30 gün içindeki en düşük fiyat baz alınacak. Meyve sebze etiketlerinde ise indirim miktarı ve oranı hesaplanırken indirimli fiyattan bir önceki fiyat esas alınacak” kuralını getirmişti. Aşağıda bu kurala uymayan bolca örnekten bir kısmını göreceksiniz. Yani kural kenarda duruyor, herkes bildiğini okuyor. Aynen taklit tağşiş olaylarındaki büyük sapma gibi…
Tezgahtara soruyorum; “2.000 liradan yüzde 50 indirim yaptığınızı söylüyorsunuz, bu üründen 2.000 liraya sattığınız tek adet var mı ?” diye. Aldığım cevap, “Hayır biz sürekli yüzde 50 indirimli olarak 1.000 liraya satıyoruz” oluyor. Yani kasada hiç işlem görmeyen bir fiyat, esas fiyat olarak takdim edilebiliyor. Bu çalışan ya papağan gibi patronun ezberlettiği klişeyi bize tekrarlıyor ya da algı sorunu yaşadığı çok açıktır. Bir üründe esas fiyat ancak önemli miktarda satış şartı ile bu tanımı hakedebilir. Yoksa böyle bir uydurma fiyat yok hükmündedir.
Peki bu durumu fiyatlandırmayı yapan ekip bilmez mi ?
Elbette bilirler, ancak tüketicinin fazla takipçi ve araştırmacı olmadığına inanmışlar bir kere…
Asansör fiyatlandırma sadece belli kategorilere özgü olarak mı gelişiyor ?
Hayır, perakendenin her kategorisinde sık sık rastladığımız bir durumdur. Tüketici çoğunluğu atlasa veya umursamasa da asla gizli kalması söz konusu değildir. Nitekim özellikle gıda kategorisinde, sosyal medya hesapları üzerinden ve perakendeci nezdinde birçok örnek teşhir edilmektedir.
Bazı örnekler:
Büyük bir süpermarket zinciri; insert döneminde Milka beyaz çikolatada yüzde 30 indirim yapıyor. 80 gr fiyatı 56,00 TL’den, 39,20 TL’ye inmiş gösteriyor. Ancak 1 hafta önce 39,90 TL’ye yeni artış yapıldığı anlaşılıyor. Raftaki sarı indirim etiketinin altında unutulmuş olan beyaz etikette bu çok açık görülüyor. Yani fiyat bir hafta gibi kısa süre içinde (muhtemelen 3’er gün ara ile) bir kere daha 56,00 TL’ye çıkıp geri geliyor. Ve buna da indirim deniyor.
Ürün Nesquik kare çikolata 70 gr, fiyat 34,50 TL’den 42,50 TL’ye yükseltiliyor. Sonra 37,90 TL’ye indiriliyor. Yani gerçekte fiyat artışı olan üründe sahte indirim gösterilmiş oluyor.
Sivri biberin bir gün önce 49,99 TL olan fiyatı halk gününe özel 54,99 TL yapılıyor ve halkın 24 saatte unuttuğuna güvenilerek indirim diye sunuluyor. Allahtan dalgın çalışanlar sayesinde bir altta unutulan etiketten her şey açığa çıkıyor. Bu zincirler eski senelerde asla böyle şeylere tenezzül etmezlerdi.
Ancak daha da fenası var…
Aynı gün içinde bir yerel markette 325 TL’ye satılan deterjan, ulusal markette 813 TL’ye alıcıya sunulabiliyor. Şimdi bu fahiş fiyat üzerinden yüzde 50 indirim yapılsa ve fiyat 406,5 liraya düşse dalgın müşteri kaç kere aldatılmış olacak ? Öyle ya indirimli fiyat bile yüzde 25 pahalı kaldıktan sonra…
Bu örneklerden o kadar çok var ki, biraz zaman harcayarak haftalık liste yapmak çok kolaydır…
“Yüzde 70’e varan indirimler” senaryosu da asansör fiyatlandırma esaslıdır. Yanlız bu asansör 7. kata hiç çıkmaz, hep üçüncü katta kalır. Bir kere vitrindeki mesaj sizi içeri çektiyse; sorarsınız, “yüzde 70 indirimli ürün nerede ?” diye. Size alay eder gibi bir atkı veya fular gösterirler. Başka ? Başka yok, diğerlerinin yüzde 25-30 bandında olduğunu görürsünüz. “Ayıp değil mi ?” deseniz, cevap hazırdır, “okuma yazmanız yok mu ? ‘…varan’ diye belirttik” olur.
Bu bakımdan tüketici olarak sadece dipteki son fiyata odaklanmak ve piyasa alt sınırında olduğuna inanmak zorundasınız. Sizi hangi fiyattan indiği veya indirim oranının ne olduğu ilgilendirmemelidir. Aksi halde avcıya koz vermiş olursunuz.
Uzun zamandır son kullanım tarihi üzerinden aylar geçen ürünlerin yüzde 50 indirim uygulanarak satılması alışkanlık haline gelmiştir. Bu o kadar yaygınlaşmıştır ki, dolandırıcılık tarafını geçtim, bu cinayete teşebbüs fiilini nasıl göze alabildikleri de hayli merak uyandırmaktadır.
Sonuç olarak; yüksek enflasyon iş ahlakını çürütmüştür. Fırsatçı enflasyonu da bu şekilde gelişmiştir. Kalite standartlarının esnetilmesi, hilede iş ortaklığı ve dayanışma cesaretinin artışı da aynı şekilde vücut bulmuştur. Ve utanma duygusu da böylece kaybolmuştur.
Elbette Kasım ayı kampanyalarını destekliyorum. Ancak güvenilen markaların ve satış noktalarının doğru seçilmesi şartıyla…
Bu gün artık dijital ortamda sık kullandığımız ürünlerin piyasa fiyatlarını takip etmek çok kolaylaşmıştır. Perakendecinin astığı kampanya afişine boş verip (dikkati dağıtmamak için), fiyat kıyaslamalarına odaklanmak parayı sokağa atmayı önler. Bazı uyanıkların satış yapamamalarını sağlamak, yetkili mercilere şikayet etmek veya sosyal medya hesaplarından teşhir etmek yeterli cezadır.
Asıl olan herkesin kendi bütçesini ve sağlığını koruma altına alabilmesidir. Zira görüldüğü gibi kontrol yetkisi olan merciler her yere yetişememekte ve bu yüzsüzler de bundan yararlanmaktadırlar. O zaman gemisini kurtaran kaptan sayısının artmasına ihtiyaç vardır.