Babam;
Canım babam, seni kaybedişimin üzerinden ondört yılı geçti...
Son günlerde gördüğüm, duyduğum babalar nedeniyle seni sıkça anıyor ve iyi ki Erdem Usta'nın oğluymuşum diyorum...
Ben biliyorum ki; bir trafik kazasında bir kadının ölümüne sebep olsaydım, kolumdan tutar beni karakola götürürdün... Beni kurtarmak için belgelerde tahrifat yap(tır)mayı düşünmeyeceğin gibi, biri böyle teklifle gelse o teklifi yapanı tokatlardın...
Memuriyete başladığım gün bana; "Bak oğlum, eğer boğazından devletin tek kuruşu geçerse o andan itibaren benim evladım değilsin. Devletin malını çalanları görür ve onlarla mücadele etmezsen de hakkımı helal etmem." demiştin. Memuriyet hayatım boyunca bu sözlerin rehberim oldu...
Onun için biliyorum ki; değil yolsuzluk yapmam, bunun dedikodusu çıksa adaletten önce sen yakama yapışırdın... Bırak yolsuzluğu, basit bir hatana bile beni ortak etmez, suç delillerini bana sıfırlatmaya kalkışmazdın...
Onların deyimi ile sen de benim gibi, "Cuma Müslümanı", hatta "Bayram Müslümanı" idin...
Bana göreyse Müslümanın hası...
Daha doğrusu "adamın hası"...
İyi ki senin oğlunmuşum baba...
Hayat bana öğretti ki, şeref de şerefsizlik de babadan oğula geçiyormuş...
Şerefsiz birinin şerefsiz oğlu olup, şan, şöhret, makam ve para sahibi olmaktansa; şerefli bir babanın, sıradan ama her zaman başı dik, alnı açık bir oğlu olmanın huzurunu yaşattığın için sana şükran borçluyum...
Mekanın cennet olsun...