Bahçeli'nin Erdoğan aşkı

Ruhittin SÖNMEZ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ilişkinin bu boyuta geleceğini rüyamda görsem inanmazdım.

"Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı tanıyınız, anlayınız, anlatınız.” 

Devlet Bahçeli’nin “tüm duygularından ve iradesinden sıyrılıp, varlığını/ benliğini Erdoğan’ın manevi şahsiyetinde yok etme mertebesine” eriştiğini gösteren bu sözlerini işiteceğimi ise hayal bile edemezdim. 

Bu sözler bir siyasi parti genel başkanının ülkeyi yönetme iddiasında olmadığının ifadesi. Partisinin de bir siyasi parti olmaktan çıkıp iktidar yandaşı bir dernek konumuna geldiğini gösteriyor.

Yıllarca “devletin başına Devlet gelecek” sloganı ile coşturulan ülkücü- milliyetçi kitlelere yeni hedef gösterilmiş oldu: “Devletin başından Erdoğan gitmeyecek, biz de O’nun yandaşı olarak kalacağız” mesajı verildi.

Bir siyasi partinin kendi varlığını sonlandırıp, başka parti bünyesine iltihak etmesinin yolu bellidir. Parti kapatılır veya partiden istifa edilir ve diğer partiye katılırsınız. Numan Kurtulmuş’un Has Parti macerasından sonra kapağı AKP’ye atması gibi. 

Ama MHP ve Bahçeli örneği daha önce hiç yaşanmadı. Beden Balgat’ta, MHP Genel Merkezinde, fakat aklı, iradesi ve gönlü Erdoğan’a tabi.

*  *  *

AŞK ÖNCESİ NEFRET DÖNEMİ

Adeta “fenafil Erdoğan” diyebileceğimiz yani varlığını Erdoğan’ın manevi şahsiyetinde yok etme mertebesine gelmeden neler yaşanmamıştı ki?

AKP ve MHP genel başkanlarının daha önceleri bizlere birbirlerini tanıtmak için söylediklerinin hepsini yazsam yerim yetmez, içim kaldırmaz. 

Şunlar Bahçeli’nin Erdoğan’a söylediklerinden bazıları:

"Be hey densiz, be hey kanun tanımaz, ahlak bilmez." “Erdoğan, sen nasıl bir Müslümansın? Hadi Cumhurbaşkanı olmanı geçtik de, nasıl bir insansın?" “Erdoğan israf, itham, inkâr ve iftiradır. Yine zırvalamış, hezeyana batmış, zıvanadan çıkmıştır. Erdoğan aklıyla arasını açmış, klinik bir vaka haline gelmiştir.” “Besmeleyle soygun yapıp şükrederek haram havuzunda ıslandılar.” 

Erdoğan’ın Bahçeli’ye ettiği sözler de en az bunlar kadar ağır: “Zürriyetsiz; Aile nedir, çoluk çocuk nedir bilmez” “Ağzından salyalar akıyor; İnsanlıktan nasibini almamış birisin.” “Ülkücüler Fatiha'yı bile bilmezler.” “Biz Türk milliyetçiliğini de ayaklarımızın altına alıyoruz."

Bahçeli’nin “tanıyın” dediği Erdoğan buysa Ülkücüler/ Türk Milliyetçileri bu Erdoğan’ı iyi tanıyorlar, tanıtıyorlar. Ama Bahçeli’yi yeni tanımaya başlıyorlar.

Belki de Bahçeli “eski defterleri karıştırmayalım” derken, “bu sözleri ve AKP’nin terör örgütlerine verdiği tavizleri unutalım” demek istedi. Oysaki bunları unutarak Erdoğan’ı tanıyamazsınız.

*  *  *

BAHÇELİ’DEN ÖZÜR DİLEMİŞTİM

2013 yılında ülkenin bir bölümünde devlet hâkimiyeti terör örgütüne devredilmişti. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazıları ve Türk Bayrakları indirilmiş, yerlerine PKK paçavraları konulmuştu. Türk kimliğimiz artık övünülecek değil, özür dilenecek bir hale getirilmişti. Teröristbaşı ülkenin en önemli siyasi aktörlerinden biri yapılmıştı. FETÖ devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz etmişti.

Bölücülüğe karşı bir bütün olarak dikilebilecek Meclis’teki tek parti MHP idi. Ama O’nun da sesi çıkmıyordu. Bahçeli’yi “etkili bir muhalefet yapamadığı için” suçluyorduk.

O sırada “Alo Fatih” diye tarihe geçen bir olay ortaya çıkınca MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin etkisiz muhalefetiiçin önemli bir mazeretinin olduğunu düşündük. 

O dönemde basın, yandaş medya, Cemaat medyası ve ana akım medya diye üç büyük grup halinde idi. (Sonraki yıllarda bu üç grup da yandaş hale getirildi. Karşısında birkaç TV kanalı ve gazeteden oluşan muhalif medya kaldı.) 

O yıllarda MHP liderinin bir cümlesini altyazı olarak yayımlayan Habertürk TV’ye, Tayyip Erdoğan’ın bizzat telefonla müdahale ederek yayından kaldırttığı ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan, Bahçeli’nin TV’lerde bırakın konuşmasına, altyazı ile bir cümlesinin verilmesine bile tahammül edememişti. 

14.07.2013’te MHP lideri Bahçeli’nin basın toplantısını veren Habertürk TV’nin yöneticisi Fatih Saraç’ı bizzat Başbakan Erdoğan’ın telefonla aradığı ve yayını kestirdiğini gösteren tape ortaya çıktı.

“Gücü özgürlüğünde” denilen medyanın Başbakan’ın kuklası olduğunu, tarafsız ve bağımsız zannettiğimiz medya yönetici ve yazarlarının Tayyip Erdoğan’ın sesi ve suç ortağı olduğunu, ses kayıtlarından işiterek öğrendik. 

Bu şartlarda etkili muhalefet yapılması mümkün değildi. Bu yüzden Devlet Bahçeli’yi haksız yere suçladığımız kanaatine vardım. Ve 10 Şubat 2014’te “Devlet Bahçeli’den Özür Diliyorum” başlıklı bir yazı yazdım.

Şimdi kendime soruyorum, Bahçeli bu özrü hak ediyor muydu? 

*  *  *

DEVLET BAHÇELİ’NİN MİSYONU NE?

Son derece iyi niyetle yaptığım bir yorumla Devlet Bahçeli’nin o zamanki mazeretini haklı bulmuş olmakla acaba yanlış mı yaptım? Yani “yeterince medyada sesini duyuramadığı için muhalefet yapamıyor” gerekçesi doğru değil miydi? 

Sonraki yıllarda, Devlet Bahçeli Erdoğan’ı tek adamlığa götüren Anayasa değişikliğinin mimarı oldu. Erdoğan ile kanka olduktan sonra Ahmet Türk’ün uyduruk bir sağlık gerekçesiyle hapisten çıkmasını sağladı. Aynı yıl “hasta” Ahmet Türk HDP’den Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. A. Öcalan’a İmralı’dan mesaj gönderttirilerek seçimlere müdahale ettirilmesine ses çıkarmadı. Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılmasını eleştirmedi. Suriyeli ve Afgan göçleriyle demografik yapımızın bozulmasına seyirci kaldı.

Acaba Bahçeli’nin bilmediğimiz bir hedefi veya görevi vardı da onu mu yapıyordu?

Devlet Bahçeli Çözüm Sürecinde ve AKP’nin Irak, Suriye, Ege adalarında yürüttüğü başarısız dış politikasında da hepülkücülerin gazını alma görevini mi yerine getiriyordu?

Şimdi Bahçeli Erdoğan’a, MHP AKP’ye adeta eklemlendi. AKP’liler bile Erdoğan’ın yanlışlarını, MHP’liler kadar savunamıyorlar.

MHP yönetiminin muhalefet görevi yapmak, iktidar olmak ve ülkeyi yönetmek gibi bir hedefi yok. Acaba görevlerinin tamamlandığını mı düşünüyor?

Ve Başbuğ Alparslan Türkeş’in partisini iktidar partisine stepne yapmak yetmedi ve şimdi de MHP’nin kapısına kilit vurmak için şartları mı hazırlıyor?