Ergenekon davasında müebbet hapis cezası alan Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, tartışmalara yol açan "2004 MGK belgesi"yle ilgili açıklama yaptı.
"Mahkemenin önem taşıyan belgeleri incelemeden karar vermesi" başlıklı yazılı açıklama şu şekilde:
1. 28 Kasım 2013 günü bir gazetede “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı" başlıklı bir haber yer aldı.
Haberde; “MGK’nın 25 Ağustos 2004 günü yapılan toplantısında Türkiye’deki Nurculuk faaliyetleri ve Fetullah Gülen konusunun gündeme geldiği, bu konuda bir eylem planının hazırlanmasının uygun görüldüğü ve konuya ilişkin tavsiye kararının Hükümete bildirilmesine karar verildiği" belirtilmektedir.
Bu haber Türkiye’nin gündemine oturdu.
Söz konusu MGK kararının uygulanmadığını ileri süren açıklamalar üzerine aynı gazetede 30 Kasım 2013 günü “uygulaması var" başlığı ile bir haber daha çıktı.
Bu haber ise Başbakanlığın 28 Ekim 2004 tarihli Ek Eylem Planı-1 ve 17 Mart 2005 tarihli Ek Eylem Planı-2’ye ilişkindi.
2. Genelkurmay Başkanlığı; İnternet Andıcı soruşturması aşamasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın internet siteleri ile bilgi istemesi üzerine, 26 Ekim 2010 tarihli bir yazı ile cevap verdi. Yazının Ek-A’sında; “Konu ile ilgili bilgi içerebileceği düşünülen direktif, genelge ve MGK kararlarının" listesi vardı. Oldukça uzun olan listede; Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Ağustos 2004 tarihli kararı ile 28 Ekim 2004 tarihli Ek Eylem Planı-1 ve 17 Mart 2005 tarihli Ek Eylem Planı-2 de vardı.
3. İnternet Andıcı Davası duruşmasının başlangıcında Av. İlkay Sezer 16 Eylül 2011 günü mahkemeye bir dilekçe verdi.
Dilekçede “Başbakanlık Müsteşarlığı’na müzekkere yazılarak Genelkurmay Başkanlığı’nın 26 Ekim ve 30 Aralık 2010 tarihli yazılarında bazı karar ve direktiflere atıfta bulunulması dolayısıyla; soruşturma aşamasında istenmemiş ya da istenmiş olmasına rağmen gönderilmemiş olanların gönderilmesi ve ayrıca MGK Genel Sekreterliğinden de Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı Uygulama Direktifinin istenmesi" talebi yer almaktadır.
4. Bu talebi kabul eden Mahkeme, 22 Eylül 2011 tarihinde Genelkurmay Başkanlığının yazılarını da ek yapmak suretiyle, Başbakanlık Müsteşarlığı’na müzekkere yazarak aralarında 25 Ağustos 2004 tarihli MGK kararı ile 28 Ekim 2004 ve 17 Mart 2005 tarihli Eylem Planlarının da bulunduğu ilgili yazı ve eklerinin onaylı suretlerinin gönderilmesini istemiştir.
Ancak, Mahkemenin bu ara kararının bugüne kadar yerine getirilmediği, mahkemenin de talebini yinelemediği anlaşılmaktadır.
5. Milli Güvenlik Kurulu Hukuk Müşavirliği’nin getirdiği ve Mahkeme Heyetince incelenen “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı Uygulama Direktifi"nin Genelkurmay Başkanlığı’na internet üzerinden yayın yapması görevini verdiği görülmüş ve bu husus tutanağa geçirilerek dosyaya alınmıştır.
"KARARIN VAHAMETİ NET OLARAK ORTAYA ÇIKMAKTADIR"
6. Hatırlanacağı üzere Mahkeme, 30 Aralık 2011 günü yapılan duruşmada 26. Genelkurmay Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
Suç duyurusunda bulunulmasının nedeni ise 07 Eylül 2012 tarihli duruşmada üye hakim tarafından açıkça ifade edildiği gibi İnternet Andıcı’dır. Bu andıcın ne olduğu kamuoyuna bir çok kez açıklanmıştır.
7. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 05 Ağustos 2013 günü davaya ilişkin nihai kararını açıklamıştır.
Mahkeme, kararını Başbakanlık Müsteşarlığından istediği ancak dosyaya gelmeyen direktif ve kararları incelemeden vermiştir.
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden istenilen “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı-2006"nın 45 nolu tedbiri ile Genelkurmay Başkanlığı’na internet faaliyetlerinde bulunma görevinin verildiği dikkate alınır ise, eksik inceleme ile verilmiş olan kararın vahameti net olarak ortaya çıkmaktadır.
8. Bu durum; adil yargılamanın yapılmadığını bir kez daha ortaya koyması açısından çok önemlidir, hayatidir.
İnsanlar hakkında müebbet hapis cezası dahil en ağır cezalar verilmiştir.
Mahkemenin kararını açıklamasından neredeyse, dört ay geçmesine rağmen “Gerekçeli Karar" hala ortada değildir. Söylentiler, gerekçeli kararın çıkması için bir dört ay daha geçeceğini göstermektedir.
Ancak, insanların cezaevlerinde tutuklulukları devam etmektedir.
9. Bu vahim tablo karşısında; yetki ve sorumluluk taşıyan:
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, Yargıtay Başkanlığı’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin ne düşündüğü merak edilmektedir?
Kulaklarını tıkayıp, sessizliklerini koruyacaklar mıdır?
Yoksa, duruma müdahale ederek, vicdanları kanatan, Türkiye’de adalet sistemini yerle bir eden, bu gibi durumlara karşı tavır mı alacaklardır?