Basit yanlışlıkların günah olarak nitelenmesi

Nurettin BÖLÜK

                         

                 Basit yanlışlıkların günah olarak nitelenmesi

                Kur’an’ı okumadan taklidi Müslüman olarak İslam’ı yaşamaya çalışanlar, Allah’ı hep korkutarak anlatırlar. Ve Allah’ın azap verici kudret sahibi olduğunu vurgulayarak; insanları kendi istekleri doğrultusunda yönlendirir, idare etmede haşa Allah’ı kılıç olarak kullanırlar.

                 En ufak bir yanlışlığımızda Allah’ın gazabının hemen tecelli edeceğini anlatarak yanlış yapmamızı güya engellemeye çalışırlar.

                Bu anlatımlar küçük yaşlardan itibaren başlamışsa artık kişi Allah adını duyunca olumsuz bir ürperti duyar. Acaba hangi yanlışlığı yaptım, yapıyorum endişesi içinde; başına her an balyoz ineceği korkusu içinde yaşar.

                Büyüklerimiz yanlışlıklarımızın önüne geçmek için, sebep ve neticelerini anlatma yerine; o günah bu günah, Allah’ı kızdırma! gibi basit yöntemler kullanarak çocuklarını eğittiklerini sanıyorlar.

                Bir sebebe dayanan bu tür inançların doğuracağı olumsuzlukları anlatma yerine; günah kavramıyla yaklaşılır. Hepinizin bildiği örneklerin hiçbiri günah değildir. Yapılması kişiye veya topluma zararı vardır. Her zarar verici davranış yasak ve günah kavramı içinde değerlendirmek yanlıştır.

                Küçük yaşlarda duyduğumuz bu yanlışlıkları, büyüyüp yorum yapacak duruma geldiğimizde gülümseyerek hatırlarız. Bu günah denilen inanışlardan bazı örnekler: Geceleri tırnak kesmek, elden tiken çıkarmak, dışarı çöp atmak, su dökmek, ateş atmak, sakız çiğnemek, gece aynaya bakmak, ev süpürmek, ekşi hamuru veya kirli yiyecek kaplarını birinin evinde bırakmak.

                Boş beşik sallamak, çorapla yatmak, cumartesi günü çamaşır yıkamak. Elbise üzerimizde iken dikiş veya düğme dikmek.

                Ezan okunurken, yaş kesmek, ot biçmek, çift sürmek, dikiş dikmek.

                İki bayram arasında nikah kıymak, cenazenin defin sırasında küreği elden almak.

                Tuvalete sağ ayakla girilmesi, evden sol ayakla çıkılması gibi uygulamalar hep günah olarak nitelendirilmiş, kişiler bu uygulamalardan uzak tutulmaya çalışılmıştır.

                Bu verilen örneklerin hiçbiri ne Kur’an’a göre ne de hadislere göre günah sayılmamıştır. Müslümanlar bu tür uygulamaların yanlışlıklarını anlatma yerine kolaya kaçıp günah diye engellemeye çalışmışlardır ki İslam’ın ruhuna aykırıdır.

                Yaşayışımızdaki her uygulamayı sevap-günah kavramıyla anlatmaya çalışmak, insanı bıktırır, konuyu özünden uzaklaştırır, kişiyi düşünerek karar verme yerine; robot yapar. Her davranışını acaba sorusuyla irdeler. Sonuç almada gecikir, kafası karışır. Suçluluk psikolojisi içinde bocalar.

                Yanlış olan uygulamalarımızı günah kavramıyla anlatma yerine, getirebileceği olumsuz sonuçlarının neler olabileceğini anlatmak en uygun olanıdır.

                Şimdi hep beraber yukarıda günah olarak nitelendirmelerin sebeplerini irdeleyelim.

                Bir defa gece getirilen bu yasakların tamamı, aydınlanmanın elektrik bulunmadan önceki dönemlere ait olduğunu söylemekte fayda var. Aydınlanmanın basit ve dar çerçevede yapıldığı o dönemlerde adı geçen uygulamalar kişiye ve çevresine zarar verme ihtimali yüksektir.

                Tırnak makasının olmadığı, tırnağın bıçakla kesildiği o dönemlerde kişinin elini kör lamba ışığında kesme ve tırnağın sağa sola sıçramasının görülememesi ihtimali olmasının anlatılması yerine, günah denilip işin içinden çıkılmıştır.

                Aynı zorluk eldeki tikeni çıkarmakta da vardır. Gece evden ateş atmak, su ve çöp atmak, aşağıda kimin üzerine düşeceğini bilmediğimiz görmediğimiz için yanlıştır. Ateş bir ot yığınına düşer yangın çıkarır, ateş, çöp, su insanların hayvanların da üzerine düşer zarar verir.

                Sakız çiğnerken, çiğneyen uyuya kalır boğazını tıkar. Veya çevresindekiler çiğnemeden hoşnut olmazlar.

                Ekşi hamur ve kirli kaplar başkasının evinde kalırsa hoş olmayan kokular yayar ve aile halkı rahatsız olur.

                Elbise üzerimizde iken dikiş dikilirse iğnenin batma ihtimali vardır. Bu durum anlatılmak istenir.

                Cumartesi günü, Türklerde dünyanın kuruluş yılı kabul edilir; çamaşır yıkanmaz. İslam ile de ilgisi yoktur.

                Boş beşik, çocuğu olmayanlar üzülmesin diye sallanmaz. Uğursuzluk sayanlar da vardır.

                İki bayram arasında nikah kıymak, insan hayatında bir defa yapacağı önemli bir adımı aceleye getirmemek gerekir; düşüncesi vardır. Kıyılır. Günah da değildir.

                Çorapla yatmak: Temiz çorapla yatmanın hiçbir sakıncası yoktur. Giyilen çorap, kirli olacağı düşüncesiyle giyilmemesi günah diye istenmiştir.

                Cenazenin defin sırasında küreği ele vermek ise kürek çamurdur, ıslak olur. Elden ele verirken elden kayar; kalabalıkta keskin yerinin birilerine çarpıp yaralama ihtimali olabilir diye yapılır.

                Ezan okunurken bir şeylerle meşgul olunmaması, ezana saygıdandır. Meşgul olan da günah işlemiş olmaz. Verilen örnekler de çiftçi toplumlarıyla ilgilidir.

                Kısaca yapılmasında olumsuz sonuçlar getirecek bazı davranışlarımızı doğrudan günah olarak anlatım yanlıştır. Yanlışlığın sebep ve sonuçlarını anlatmak doğru olanıdır.

                Bir de hurafe dediğimiz dinde olmayan, sonradan dinî gibi anlatılan boş ve yanlış inançlar vardır ki bunlara inanmak günahtır. Bazı şeyleri uğursuz saymak, gaipten haber almak, fala bakmak, mum yakmak, çaput bağlamak gibi.

                Selam ve dua ile

 

                Nurettin Bölük 11.03.2025