Başlarım onun özgüvenine!..

Hülya SEZGİN

Evimizin sokağa bakan bodrum katını atölye olarak kullanıyorum. Ev işlerimi bitirince iniyorum aşağı, resim yapıyorum...

Bir gün çalışıyorum, bahçe kapımın açıldığını duydum. Dışarı çıkmamla karşı komşumun oğlu ile burun buruna geldik. Elinde bizim çim biçme makinesinin kablosu... Şaşırdım!.. "Bize sormadan alman doğru mu?" sorumu karşıdan babası yanıtladı. "Hikmet abiye söylemiştik!.." Ses etmedim, ama yine de çocuğa izinsiz aldırmasının yerine bana seslenmesinin doğru olduğunu düşündüm... Çünkü öyle bir davranış çocuğa verilen bir eğitim olacaktı bence... İzinsiz başkasının özeline girilmemeliydi...

Başka bir gün bir kaç çocuk top oynuyorlar, top kaçtı bizim bahçeye... Ben yine atölyemde resim yapıyorum. Beni görmüyorlar... Çocuklardan on yaşlarında bir oğlan şıkır şıkır bahçe kapımı açmaya çalışıyor. Tepem atıverdi... çıktım dışarı öfke ile "Sen ne yapıyorsun öyle?" dedim. "Topumuzu alacağım" dedi. "Bu bahçe kimin?" "Sizin..." "Peki bizim olduğuna göre bir başkasının yani... Bir başkasının bahçesine izinsiz girilir mi?"

Dil de kürek gibi çocukta... yanıtladı... "Topumuz kaçtıysa girilir..." İyice öfkelenmiştim. Hemen topu elime aldım. "Hayır efendim giremezsin... başkasının evine, bahçesine sahibinden izinsiz giremezsin! Bu saygısızlıktır... doğru değildir!.." neyse bir kaç ders verici cümleden sonra toplarını geri verdim.

Bu gün yine karşı komşunun oğlunun aynı yaştaki okul arkadaşı benim posta kutuma bırakılmış bir reklam poşetini almış gidiyor. Sanırım içinde eşantiyon bir şeyler olduğunu umuyor... Dışarı çıktım. Beni görünce şaşırdı... hiç bir şey demedim ama öfkeli ve ayıplar bakışım karşısında ne yapacağını şaşırdı...

Bu çocuklar bir de özel kolejde okuyorlar... Nerede saygı, nerede terbiye!.. Hoş okuldan önce ailede öğretilmesi gerekmez mi bunların...

Yan komşum Gürkan'ın pastahanesi var, anlatıyor...

Bir çocuk annesi ile pasta almaya gelmiş. Annesi soruyormuş:

"Kızım çilekli mi alalım?" çocuk suratını ekşitiyormuş "Hiç sevmem!.."

"Peki yavrum çikolatalı mı olsun?" "Nefret ederim!."

"Meyveliye ne dersin?" "Iıııığ midemi bulandırır" demesi ile Gürkan delirmiş.

"Sevmeyebilirsin ama biz burada pislik satmıyoruz... o ne demek ıııg... ne demek midem bulanır... Senin bu iğrenç dediğin pastaları ömründe görmeyi hayal edenler var!"

Kadın "Bak amca doğru söylüyor, yiyeceğe öğle söylemek doğru değil" diyeceği yerde:

"Aaaaa lütfen ama... çocuğun özgüvenini sarsıyorsunuz. Yürü kızım!.. "deyip gitmiş.

Bir başka gün ise on-on iki yaşlarında bir erkek çocuk annesi ile masada bir şeyler yiyor. Oturduğu yerde peçeteyi almış, koparıp koparıp yere atıyormuş. Bir iki üç... beş... derken bir çalışan "Atma yavrum ama onları yere" demiş ve attıklarını toplamış... Çocuk inat... yeni bir peçete almış koparıp koparıp atıyor... annesi ise hiç ses çıkarmıyormuş... Adama gelmiş gelenler... "Atma dedim çocuğum... Atma!.. ortalığı kirletme!.. Bak biz topluyoruz sonra..."

Kadın ne derse beğenirsiniz? "İşiniz ne? Elbet toplayacaksınız. Çocuğuma lütfen bağırmayın... özgüvenini sarsmayın!.." Adam iyice delirmiş. Sesini yükselterek demiş ki "Başlarım onun özgüvenine!.. O zaman kalkın gidin, alın çocuğunuzu özgüveninizi evinizde verin!.."

Genç nesil anne ve babalar özgüven veriyoruz derken sanırım onlara saygıyı, terbiyeyi, ahlaklı olmayı ve efendiliği öğretemiyorlar. Başkalarını rahatsız etmemeyi, onların özeline saygı duymayı, sahip olduklarına herkesin sahip olmadığını anlamasını ve şükretmeyi anlatamıyorlar. Tam aksi özgüven veriyoruz derken onların esiri oluyorlar... Sonra da biz diyoruz ki "Bu nesil neden böyle!.."

Sizce bu işte çocuk mu suçlu?