Batı Akdeniz’de Sonbahar
Türkiye’nin kasvetli havasından sıyrılarak birkaç günlüğüne uzaklara kaçmak ilaç gibi geldi. İnsan günlük ortamından uzaklaştığında ne denli baskı ve stres altında olduğunu anlıyor. Gelişmiş, kültür zenginlikleri arasında kendinizi bulduğunuzda, kendinizi rüyada buluyorsunuz.
Malum bayramlar artık bayramlıktan çıktı, gezi-tatil olarak değerlendiriliyor. Bende her bayram olduğu gibi yeni yaşam trendine uydum ve kapağı yurt dışına attım. İstanbul’dan ikibuçuk saatlik bir uçuştan sonra Genova oradan da Savona’ya geçtik. İstanbul’un koşuşturan, kargaşa içinde, havasızlıktan nefes alamadığımız hava alanının baskısı üzerimizden atılmamış olacak ki, Genova hava alanına indiğimizde düzeni, sessizliği ve medeni yaşamı akciğerlerimizin en derin hücrelerine kadar hissettik.
Savona’ya geldiğimizde doğrudan Costa Magic gemisine geçtik. Geminin personeli Asya kökenli, öyle eğitmişler ki hata yapacakları korkularını yaşıyorlar. Birde İngilizceleri güzel olsa hizmet ve ilgilerine diyecek yok. Valizleri bıraktık, giriş işleminden sonra, adımıza düzenlenmiş kartlarımızı teslim alarak kamaraların yolunu tuttuk. Önceden de birkaç sefer gemi turum oldu ama bu gemi başka. 11 katlı ve gemide kumarhanede dahil yok yok. Kamaramız 3 4 yıldızlı otel odası. Saat 17.00 de Savona’dan ayrılan gemi sabah Barcelano’da idi. Zamanın elverdiği ölçüde gezilecek yerleri gördük ve ucuzluğu nedeniyle alış veriş bile yaptık.
Barcelona’nın nelerini anlatmak gerekir karar vermek zor. Tüm Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi benzerlikler var. Türkiye ile de benzerlik var ama, o kadar da değil. İspanyol halkı yanında başka milletlerden de olanlarla iç içe yaşayan bir kent. Düzen ve temizlik var. Trafikte bize göre saygı ve kurallara uyma var. Gezdiğimiz diğer kentlerde olduğu gibi burada da anlatılacak çok şeyler var. Kameram, not defterim durmadan çekti, yazdı. Barcelona sonrası Mallorca adası ikinci durağımız oldu. Şu Avrupa’nın jet sosyetesinin yaşadığı ada. Yat limanı ve sayısız güzellikte yüzlerce yat. Kent halkı zengin olunca kentte bir başka oluyor doğal olarak. Tertemiz, pırıl pırıl sokaklar ve bir birine saygılı insanlar.
Mallorca’da çöp diye bir şey göremezsiniz. Öyle güzel bir alt yapıları var ki. Sokakların belirli noktalarına bizdeki ayrıştırma kaplarına benzer makinalar yerleştirmişler. Çöpler bu makinalara atılıyor ve atılmasıyla birlikte vakumlu mekanizma çalışarak çöpü işleme merkezine taşıyor. Perforjeli, çiçekli balkonlar, yüzlerinde mutluluk okunan insanalar. Korunmuş bakımlı eski binalar. Düzenli trafik. Dünyanın tüm markalarının satış mağazaları. Şık giyinmiş beyler, zarif hanımefendiler.
Gün boyu deniz yolculuğu sonrası Malta’ya vardığımızda, Malta’da ki kent estetiğinin değişikliği hemen göze çarpıyor. Bundan 10 yıl önce Malta AB’ye aday ülke idi, AB’ye girdikten sonra başkent Valetta’nın çok gelişmiş olduğunu izledim. Tek değişmeyen parlamento önünde yapılan seromoni idi. Geleneklerini yaşatıyorlar. Müzelerini gezdim ve çileden çıktığım tablo ile karşılaştım. Türkleri öldüren Malta askerleri. Avrupa’nın kininin ve kuyruk acısının daha geçmediğini görmek üzüntü verici.Türk halkının geleceği, refahı için burada sürgün hayatı yaşayan, zindanlara atılan Osmanlı düşünürleri, aktivistleri ve Cem Sultan’ı anımsamamak olamaz. O günlerde çile çekenlerin olduğu gibi günümüzde de hukuk oyunları ile çile çekenlerin yaşamının hep eza cefa olduğunu anlamamak veya anlamak istememek nedir?
Sicilya, mafyanın yurdu olarak bildiğimiz bu ada. Mafyanın kalmadığı söylense de boş durmuyorlar. İtalya’dan ayrılmak, özerk olmak istiyorlar. Bayraklarına kadar hazırlamışlar. Kentin, Antalya ile pek farkı yok. Turizme verdikleri önem ve gayret gözle görülür elle tutulur durumda. Sicilya sonrası Napoli artık tanıdık bir şehir. Balkonlarında çamaşır asılı, halkı bizim gibi. Trafik tıp demiş burnumuzdan düşmüş. Adam arabasını park ediyor veya park yerinden çıkıyor önündeki arkasındaki arabalara vurarak manevra yapıyor. Sonuçta Genova’nın yolunu tutuyor ve İstanbul’da rüyamızı sonlandırıyoruz.
Günübirlik izlenimlerim var. Önceden gittiğim Valetta ve Napoli dışında gördüğüm yerler, yemekleri, kısa süreli izlenimlerim, alt yapı hizmetleri, halkın bendeki izlenimleri daha uzun yazı dizilerinde kısmet olursa anlatacağım.
Gergin, laisizmden taviz vermiş, sapmış, halkını ötekileştirmiş, terör belasıyla uğraşan ülkemiz her ne kadar gözü, beyni rahatsız etse de, geleceğin iyi olacağını düşünerek yaşamaya her zaman değer.