ABD bölgemizde geleceği şekillendirecek çok önemli projeleri adım adım uygulamakta.
Bir plan içinde, Türkiye’yi bölgede etkisizleştirilmek ve Yunanistan’ı NATO’nun en değerli ülkesi ve etkili bir bölgesel güç haline getirmek istiyor.
Bu planın en önemli unsuru Avrupa’yı besleyen Rusya doğalgazı yerine İsrail, Katar ve ABD gazının ikame edilmesi.
Doğu Akdeniz’den çıkarılacak gazın Avrupa’ya nakli için Dedeağaç limanının 18 km açığında devasa yüzer depolar kuruyor. Yıllık 6 Milyar metreküp kapasiteli bu depolara Katar’dan ve ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz da getirilecek. Sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) bu tesiste yeniden gaz haline getirilip Avrupa pazarına gönderilecek.
Dedeağaç’taki ABD’nin yeni büyük askeri üssü bu sistemleri korumak için yapıldı. Ayrıca ABD Girit adasındaki askeri üssünü büyütmeye başladı ve Larissa havalimanında modernizasyon yaptı.
Bütün bu gelişmeleri iyi okumak ve geleceğe hazırlanmak gerekiyor.
Bunun için tarihten ders çıkarmak, aynı emperyalist sistemin İngiltere liderliğinde 105 sene önce uygulamak istediği planı bilmek gerekir.
* * *
KURTULUŞ SAVAŞINI NEDEN YAPTIK?
Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabından (sayfa 295-296) okuyalım:
Sakarya Savaşı’na hazırlık aşamasıdır. Bir kısım mevzilerin ve birliklerin denetimini yapan Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa, Salih Bozok, Birinci Grup Komutanı Albay İzzettin Çalışlar, piyade ve süvari tümenlerinin komutanları Abdurrahman Nafiz Bey ile Osman Zati Bey bir köyün çınar altında soluklanırlar.
“Başkomutan beklenen savaşın büyük önemine değindi.
İngiltere hem Doğu Akdeniz'e, Hindistan yoluna, İran, Irak ve Kuveyt petrollerine egemen olmak, hem de emperyalizme baş kaldırmış olan Türkleri, dünya Müslümanları istiklal hevesine kapılmasınlar diye iyice cezalandırmak, Sevr Antlaşması’yla da bir daha baş kaldıramayacak hale getirmek istiyordu. Bunu gerçekleştirmek için Yunanlıları kullanıyordu. Yunanlıların arkasında İngiliz emperyalizmi durmaktaydı. Bilinen, bilinmeyen kısa ve uzun vadeli İngiliz çıkar ve hesapları için akacak Yunan kanının bedeli olarak, Yunanistan'a İzmir ve Doğu Trakya’yı vermişti.
Demek ki Sakarya’da tam bağımsızlık isteği ile emperyalizm çarpışacaktı. Bunun içindir ki bu savaş yalnız Türklerin değil, bütün mazlum milletlerin savaşı olacaktı.
Yunanlılar İzmir ve çevresi ile Doğu Trakya’dan başka, İstanbul’a da sahip olmak istiyorlardı. Bunun gerçekleşmesi için Sevr Antlaşması'nı Ankara'ya zorla kabul ettirmek zorundaydılar.
Demek ki Sakarya’da Misak-ı Milli ile büyük Yunan ülküsü de çarpışacaktı.
Bu savaşta milliyetçilerin yenilmesini bekleyen ve isteyen bazı Osmanlılar da vardı: Padişah, padişahçılar, hilafetçiler, yobazlar, işbirlikçiler, casuslar, hainler ve ayrılıkçılar. Bu gafil, dar, sığ, hain kafaları yetiştiren düzen de yaşayabilmek için ümidini Yunan galibiyetine bağlamıştı.
Demek ki aydınlığa çıkabilmek için Sakarya'da bu kara düzenin ümidini de kırmak gerekiyordu.
* * *
Başkomutan, "İşte bu nedenlerle bu savaştan kesinlikle galip çıkmak zorundayız" dedi, geliştirdiği yeni savaş yöntemini ayrıntılı olarak açıkladı, açıklamasını şöyle bitirdi:
"Toprağımızın her karışı, her noktası için kanımızı dökeceğiz. Böylece üstün düşman kuvvetlerini şaşırtarak, yorarak, yıpratarak, ezerek, eriterek, aç bırakarak, sonunda onu, taarruza devam azim ve kudretinden yoksun bir hale getireceğiz. Subay ve erlerinize bu savaş yöntemini çok iyi anlatın."
Komutanlar titrediler. Bu sadece bir yöntem değil, daha başka, daha büyük, daha anlamlı bir şeydi.
Salih Bozok yeni yöntemi ilk kez dinlemişti. M. Kemal Paşa’ya baktı. Zihni uzun yıllar öncesine kaydı.
M. Kemal Paşa’dan aldığı bir mektuptaki cümleyi hatırladı. "Bilirsin ben askerliğin her şeyinden ziyade sanatkârlığını severim."
Cümlenin anlamını şimdi kavramıştı.
Bir savaşın kazanılması için başkomutanın bilgi ve birikiminin, kurmay zekasının ve savaşı kazandıracak zihni hazırlığının ne kadar önemli olduğunu biz kavradık mı?
* * *
DÜŞMANIN DA ZAYIF TARAFINI GÖRMEK GEREKİR
4 Şubat 1919 tarihinde, Alemdar gazetesinin yazarlarından Refii Cevat (Ulunay), Mustafa Kemal Paşa ile Şişli’deki evinde bir görüşme yapar.
Paşa, gazetecinin sormayı bile düşünmediği “Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur?” sorusunu kendisi sorar ve cevabını verir:
“Bugün herhangi bir teşkilatçı Anadolu’ya geçer de milleti silahlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir.
Refii Cevat, "Nasıl olur Paşa’m?" diye yerinden fırlar. Paşa sakindir:
“Doğrudur. Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de iç yüzleri var. Siz sanıyor musunuz ki savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir. Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet, bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır. İtalya’nın da başı dertte. Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler. Sonuçta, Anadolu’da başlayacak bir millî direnişle hiçbiri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır."
Refii Cevat Ulunay bu olayı arkadaşlarına anlatırken “Bu deli değil, zırdeliymiş” der. Çünkü “O günlerde böyle düşünen tek adam oydu.”
Çünkü sadece O kendi zayıf taraflarımızı değil, güçlü taraflarımızı ve düşmanın zayıf yönlerini de iyi incelemişti.
* * *
İKİ SORU: ABD’nin Türkiye gibi güçlü bir müttefik yerine Yunanistan ve PKK gibi müttefikler edinmesindekarşı tarafın da bize olan ihtiyacını iyi değerlendirememiş olmamızın etkisi yok mudur?
Yunanistan 2014 yılından beri Ege’deki 20 adamızı işgal ve ilhak etti. Bu durum ABD’nin uygulamaya çalıştığı planın bir parçası mı idi? Bunun karşısında Türkiye’nin sessiz kalması ABD’nin Türkiye yerine Yunanistan’ı tercihini etkilemiş ve Yunanistan’ı cesaretlendirmiş olamaz mı?