"Türkiye, dünyanın en büyük fındık üreticisi konumundadır. Dünya genelinde fındık üretiminin yaklaşık yüzde 70’lik bölümü ülkemizde üretilmektedir. Fındık; Kocaeli’nden Artvin’e kadar Ordu, Trabzon, Zonguldak, Bartın, Sakarya, Samsun, Giresun, Düzce Kastamonu, Sinop, Rize, Bolu, Gümüşhane ve Tokat gibi özellikle Karadeniz Bölgesi’nde 16 il, 123 ilçe ve 3.200 köyde 720 bin hektar alanda üretilmektedir. Üretimdeki büyüklük ihracata da yansımış durumdadır. Dünya fındık ihracatının yaklaşık yüzde 90’lık bölümü ülkemiz tarafından yapılmaktadır.
Fındık ihracatı 2020 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 36 oranında düşmüştür. 2020 Yılında toplamda 280 bin 924 ton iç fındık ihracatından 1 milyar 945 milyon 299 bin 937 dolar ülke ekonomisine katkı sağlamıştır. Fındık, ülkemizin en önemli geleneksel ihraç ürünüdür. Karadeniz Bölgesi’nde yıllık ortalama 500-600 bin tonun üzerinde fındık üretimi yapılmaktadır. Fındık Karadeniz Bölgesi’nin en önemli geçim kaynaklarından birisidir. Yaklaşık 500 bin aile doğrudan, 2 milyon aile de dolaylı olarak fındık üretimi, hasat, işlenme ve ticaret gibi işler kapsamında geçimini fındıktan sağlamaktadır.
Türkiye için fındık ister üretildiği hektar alan bakımından olsun, isterse yapılan ihracat bakımından olsun milli ve stratejik bir üründür. Bu nedenle, hükümet fındık konusunda ulusal bir politika izlemelidir. İzlenecek politika kalıcı olmalıdır. Bu politika, İktidarlara, Bakanlara bürokratlara ve kişilere göre değişmemelidir.
FINDIK FİYATI, ULUSLARARASI FİRMALAR TARAFINDAN DEĞİL,
ÜRETİCİ VE DEVLET TARAFINDAN BELİRLENMELİDİR
Öncelikle fındık fiyatı, uluslararası firmalar tarafından değil, üretici ve devlet tarafından belirlenmelidir. Belirlenen bu fiyat üreticiyi mağdur etmemelidir. Fındığın fiyatı, alım politikası, üretim maliyeti, ihracat fiyatı ve diğer birçok uygulama rekolteye bağlı olarak belirlenmektedir. Rekolteyi olduğundan yüksek gösterirseniz fiyatı düşüyor. Olduğundan az gösterirseniz bu kez de fiyat yükseliyor. Her durumda birileri zarar ediyor. En büyük zararı da üretici ve haliyle ülkemiz görüyor. Bu nedenle, bakanlık tarafından rekolte tahmini çabuk ve güvenilir bir şekilde vaktinde yapılmalıdır. Aksi takdir de, ortaya çıkacak olan durum başta üretici olmak üzere bütün kesimler etkilenecektir.
Bazı birlikler ve kurumlar bu yıl ki tahmini rekolte miktarını açıklamaya başladılar bile. Karadeniz İhracatçı Birliği, 2021 yılı tahmini fındık rekoltesinin 790 bin ton civarında olacağı tahmin etmektedir. Uluslararası Sert Kabuklu ve Kuru Meyveler Konseyi (INC) 2021 yılı için 640 bin ton rekolte açıklamıştır. Ulusal Fındık Konseyi (UFK), Temmuz’da yapılacak çotanak sayımı sonucu asıl rekoltenin ortaya çıkacağını bildirmiştir.
DÜNYA’DA BU YIL İÇİN TAHMİNİ REKOLTE MİKTARI
ÜLKE | REKOLTE |
TÜRKİYE | 790.000 BİN TON |
İTALYA | 70.000 BİN TON |
AMERİKA | 54.500 BİN TON |
ŞİLİ | 53.000 BİN TON |
AZERBAYCAN | 50.000 BİN TON |
İRAN | 26.000 BİN TON |
ÇİN | 28.000 BİN TON |
İSPANYA | 17.000 BİN TON |
Sadece bu rakamlar bile, ülkemiz için fındık üretiminin önemini ve ulusal ekonomi açısından değerini ortaya koymaya yetmektedir. Türkiye dışında kalan ve önemli 7 fındık üreticisi ülkenin üretmiş oldukları toplam fındık miktarı, Türkiye üretiminin ancak yarısına yakınını oluşturmaktadır.
Türkiye’nin en büyük ihracatı Avrupa Ülkelerine yapılmaktadır. Avrupa Birliği, ithal etmiş olduğu kabuksuz fındığın yüzde 64'lük bölümünü, kabuklu fındığın ise yüzde 4'lük bölümünü Türkiye'den almaktadır. Bu nedenle, Türkiye kabuksuz fındık konusunda 1’nci kabuklu fındık konusunda ise 3’ncü en önemli tedarikçi ülke konumundadır.
Avrupa Birliği, Türkiye’deki yüksek üretimden rahatsızdır. Avrupa Birliği, sert kabuklu meyve üreticilerine yapmış olduğu destek ile İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa ve Portekiz gibi üye ülkelerde fındık üretimini artırmaya çalışmaktadır.
Ayrıca Almanya izlemiş olduğu politikalarda Arjantin ve Gürcistan gibi bazı ülkelerde fındık üretimi teşvik etmeye ve maddi destek sağlamaya başlamıştır. İzlenen tün bu politikaların tek bir amacı var. O da, Türkiye’nin elindeki fındık piyasa üstünlüğünü elinden almak. Öte yandan, dünyada fındık üreticisi olmadıkları halde ihracattı durumunda olan ülkelerin tamamı, Türkiye’den satın aldıkları fındığı işleyerek re-expot (yeniden ihracat) yapmaktadır.
İşte Biz İYİ Parti olarak, Ülkemizde bir Ulusal Fındık Politikası oluşturulmasına bu bakımdan çok büyük önem veriyoruz ve istiyoruz. Fındık konusunda dünya da bütün bunlar yaşanırken, Türkiye’de durum bir tekelleşmeye doğru adım adım ilerlemektedir.
TÜRKİYE, FINDIKTA DA ÜRETİMDEKİ GÜCÜNÜ ŞİRKETLERE KAPTIRMA YOLUNA GİRMİŞTİR
2015 yılında Türkiye'nin en büyük fındık ihracatçısı konumunda olan Oltan Gıda'yı satın alan ferrero fındıkta en büyük alıcı ve aynı zamanda en büyük ihracatçı konumuna gelmiştir. İkinci sıradaki en büyük ihracatçı şirket ise Singapur merkezli Olam Gıda olmuştur. Bu da bir kaç yıl önce Progıda'yı satın almıştır. Fındık ihracatında üçüncü sırada ise Balsu Gıda bulunmaktadır. Fındıkta şirket tarımı, şirket egemenliği kurulmak istenmektedir. Türkiye, pamuk ve tütünden sonra fındıkta da üretimdeki gücünü şirketlere kaptırma yoluna girmiştir. Nitekim Bafra Ovası’nda bazı şirketler kendi fındığını kendisi üretmek için 300 bin dönüm fındık bahçesi kurmuştur.
Ne yazık ki ulusal bir fındık politikası izlenemediği için Türkiye’de bir tekelleşmeye doğru gidilmeye başlanmıştır. Türkiye'nin fındık üretiminde ciddi bir reforma, yenilenmeye ve verimliliği artırmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Yıllardır uygulanan yanlış politikalar sonucu özellikle alan bazlı destekler ve yüksek girdiler üreticiyi bahçeden uzaklaştırmaya başlamıştır.
Gübre başta olmak üzere, bakım ve hasat masraflarından oluşan her türlü girdide yüksek artışlar meydana gelmiştir. 120 TL olan işçilik ücretinin bile en az 150-160 TL olacağı konuşulmaktadır. 2019 yılında 100 TL olan ÜRE Gübrenin fiyatı, bu yıl 180 TL’ye, 130 TL olan DAP gübrenin fiyatı da 300 TL’ye yükselmiştir. Üretici artan maliyetlerden ve girdilerden yakınmaktadır.
Üretici diyor ki:
2015 Yılında fındık 20 TL iken, 80 dönüm fındık bahçesi için aldığımız fındık ilaçları 600 TL iken, 2021 yılı Fındık 21 TL, 80 dönüm bahçem için aldığımız Fındık ilacı 3 bin 800 TL olmuştur.
2015 Yılı fındık 20 TL fındık 80 dönüm bahçemiz için aldığımız azotlu gübre tutarı 4 bin TL iken, 2021 yılı Fındık 21 80 dönüm bahçemiz için aldığımız azotlu gübre 9 bin TL olmuştur.
2015 Yılı Fındık 20 TL motorinin litre fiyatı ortalama 4 TL iken, 2021 yılı Fındık 21 TL motorin litre fiyatı ortalama. 7 TL’nin üzerinde olmuştur.
Enflasyon artışı, döviz kuru değişiklikleri göz önüne alındığında fındık üreticisi giderek fakirleşmekte ve ürününden beklediği kazancı bir türlü elde edememektedir. Bu nedenle, fındık konusunda kısa ve uzun vadede çeşitli tedbirler almak gerekmektedir.
FINDIK FİYATI 35 TL’NİN ALTINA DÜŞMEMELİDİR
Kısa vadede; Her şeyden önce hükümetin açıklayacağı fındık fiyatı; artan girdiler, özellikle gıda enflasyonu, döviz kuru değişimi göz önünde bulundurularak açıklanmalı ve 35 TL’nin altına düşmemelidir. Fiskobirlik rehabilite edilmelidir. Fiskobirlik siyasi baskılardan dolayı ortaklık anlayışından uzaklaşmaya başlamıştır. Fiskobirlik üzerindeki siyasi baskılara son verilmelidir. Fiskobirlik desteklenmeli ve alım yapması sağlanmalıdır. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) alım kotasını kaldırmalıdır.
Fındık alımı Fiskobirlik yerine Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) üzerinden yapılacaksa TMO satın aldığı değer üzerinde gerekli masraf ve karını koyarak daha alıma başlamadan önce piyasaya satacağı fiyatı da belirlemeli ve ilan etmelidir. Böylece, art niyetli ve fırsatçı piyasa spekülatörlerinin TMO depolarındaki fındığı ucuz fiyata kapatmalarının önüne geçilmelidir. TMO, bunu yapabilirse, daha alım aşamasında iken fiyat vermeden kenarda bekleyen tüccarın art niyeti kırılmış olur ve üreticiye reel piyasa şartlarını erken zamanda oluşturması sağlanır.
Aksi takdirde sürekli TMO tarafından alınarak depolara konulan ve şişen stok tüccar tarafından çok cüzi bir fiyat farkı vererek TMO’nun elinden alacak ve üretici zarar edecektir.
TMO’nun toplam depo kapasitesi 150 bin ton civarındadır. Tahmini rekolte miktarı bu yıl için resmi olarak açıklanmasa da bellidir. TMO’nun toplam depo kapasitesi 150 bin ton civarında olduğuna göre, aradaki farkın sepekle edilmesi konusunda önlem alınmalıdır.
Ayrıca sezon için çok önceden hazırlık yapılmalı ve depo önlerinde geçen yıl yaşanan sorunların yaşanmasına izin verilmemelidir. Üreticiye fındık alım garantisi verilmelidir. Alım fiyatının yanında üreticiye en az 5 TL refah payı verilmelidir. Fındık alım fiyatı olabildiğince erken açıklanmalı ve üreticinin ürün bedeli geciktirilmeden peşin olarak ödenmelidir. Üretim yapılan illerde, fındığa dayalı gıda sanayisi teşvik edilmelidir. Fındık sanayiine dayalı üretim ve üretim makinaları teşvik edilmelidir. Çiftçiye yapılan alan bazlı destek, gübre ve mazot destekleri artan maliyetler karşısında yetersiz kalmıştır. Kur ve enflasyon artışı dikkate alınarak 4 yıldır dönüm başına 170 TL olarak ödenen alan bazlı destekler 250 TL'ye çıkarılmalıdır.
Üreticiye 2020 yılı destekleri 2021 yılının Nisan ve Mayıs aylarında ödenmiştir. 2021 Destekleri daha ortada yok. Destekler bir yıl geriden gitmektedir. Bu soruna bir çözüm bulunmalıdır. Her üreticinin Çiftçi Kayıt Belgesi (ÇKS) mevcut değildir. Bu nedenle, ÇKS Belgesi olmayan üretici de Toprak Mahsulleri Ofisi’ne isterse fındık verebilmeli ve devlet desteklerinden yararlandırılmalıdır. Maliyetlerin düşürülmesi için mazot ve gübre fiyatları desteklenmelidir. Üreticiye hastalık ve zararlılarla mücadele, bitki besleme ve budama gibi konularda İlçe Tarım ve Ziraat Odaları tarafından yeterli destek sağlanmalıdır. Fındıkta alan toplulaştırma ve makinalı fındık tarımı devletin olmazsa olmaz önceliği olmalıdır.
Kısa vadede öncelikle bunlar yapılmalıdır.
FINDIK FİYATI DOLAR KURUNA ENDEKSLİ HALE GETİRİLMELİDİR
Uzun vadede ise; Fındık büyük oranda ihraç ürünüdür. Dolayısıyla uluslararası piyasada döviz bazında alınıp satılmaktadır. Gerek üreticilerin ekonomik manada önlerini görebilmeleri, gerekse de ticari belirsizliğin önüne geçmek ve her sene fiyat spekülasyonunu önleme bakımından fındık fiyatı dolar kuruna endeksli hale getirilmelidir.
Lisanslı depoculuk tabana yayılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Lisanslı depoculuk uzun vadede birçok soruna çözüm bulacak bir husustur. Lisanslı depoculuk ve fındığın türev piyasalarda ekonomik olarak değer bulması adına çok önemli bir adım olacaktır. Lisanslı depoculuk ile arz fazlası fındık garanti fiyat üzerinden teslim alınacak ve teslim ettiği ürüne karşılık üreticinin tahvil veya çek türünde bir güvencesi olacaktır. Bu konuda Ticaret Bakanlığı’nın, Lisanslı Depoculuk Yönetmeliği yayımlanmıştır. Söz konusu Yönetmelik, fındık ticaretini kolaylaştırma, depolanması için yaygın bir sistem oluşturma, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlama ve kalitesini koruma amacıyla hazırlanmıştır.
Ancak bu yönetmelikte küçük üreticiyi korumaya yönelik bir düzenleme olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu uygulamanın Dünya'da benzer örnekleri bulunmakta ve her ülke kendi özel durumuna göre düzenleme yapmıştır. Burada önemli olan Türkiye’de sistemin nasıl uygulanacağıdır. Lisanslı depoculuk uygulaması ABD’nin 100 yıldır sürdürdüğü bir uygulamadır.
ABD Tarım Bakanlığı’nın kontrolünde çalışmaktadır. Üretici ürününü hasattan sonra bu depolara koyarak makbuz senedi almaktadır. Bu senet malın mülkiyetini temsil etmekte ve aynı zamanda teminat aracı özelliği taşımaktadır. Mal depodadır ve üreticinin elinde ürününe karşılık bir kıymetli kağıt bulunmaktadır. Üretici makbuz senedine kayıtlı ürün bedelinin belirli bir kısmı karşılığında Amerikan Tarım Bakanlığı altındaki 'CCC' kuruluşundan 9 ay süreli ve düşük faizli kredi almaktadır. Bu uygulama üreticinin kısa süreli nakit açığını karşıladığı gibi, üreticiye piyasa koşullarını izleyerek, fiyat yükseldiği zaman malını satmasının olanağını sağlamaktadır. Şayet fiyat yükselmezse üretici dönüp, malını garanti edilmiş fiyat üzerinden devlete satmaktadır. Burada tümüyle üreticiye yönelik bir uygulama söz konusudur. Bu uygulama Türkiye’ye ABD'deki orijinal yasasından çok farklı, olarak adapte edilmiştir. Sistemin Türkiye’de özel olarak çalışması ve özel bankaların kredi vermeleri öngörülmüştür. Düşünce aşamasında kalan sistem uygulama aşamasına geçmemiştir.
TMO benzeri Fındık İşletmeleri Kurumu kurtulmadıkça ve lisanslı depoculuk bu sisteme entegre edilmedikçe üreticiye faydasının olması beklenmemelidir. Mevcut düzenleme talepleri, ihracatçıyı korumaya yönelik olup, Fiskobirlik'i tamamen devre dışına çıkarmayı hedeflemektedir. Bu sektörde büyük üreticinin zaten sorunu yoktur. Önemli olan küçük üreticinin korunmasıdır.
Üreticiyi mağdur etmeyecek alım fiyatları hasat öncesi hükümet tarafından biran önce açıklanmalıdır. Fındık alım fiyatı, üreticinin beklentisini karşılayacak şekilde 35 TL’nin altına düşmeyecek şekilde açıklanmalıdır. Fındık sezonunun üreticilerimiz ve ülkemiz açısından bol ve bereketli bir sezon olmasını diliyor, hepiniz saygıyla selamlıyorum."