Türk seçmeni AKP ve Sn. Erdoğan’a hak etmedikleri kadar kredi verdi ve kimselere muhtaç olmayacak konumda da yıllarca iktidara taşıdı.
Söylenenlerin hep tersi yapıldı: “3Y” dedikleri; Yolsuzlukla mücadele, Yasaklarla mücadele ve yoksullukla mücadele ilkelerinde sınıfta kaldılar.
Dindar Cumhurbaşkanı, Dindar Genel Kurmay Başkanı, dindar rektör, dindar vali-kaymakam ve diğerlerini istediler ve hepsini de zorlanmadan yerine getirdiler. Bugün devlette AKP ve Sn. Erdoğan’dan habersiz yaprak kımıldamaz durumdadır.
“Hele şu Başkanlık sistemini kabul edin, bu kardeşinizi de başkan seçin. Siz enflasyonla, faizle, zamlarla, pahalılıkla nasıl mücadele edilir bir görün” dediler. “Ekonomiyi uçuracağız” vaadinde bulundular.
Asil halk inandı, hele bir şans daha vereyim dedi ve istenenin alayını Sn. Erdoğan’a ve AKP’ye verdiler.
Gelinen nokta, acımasız zamlar, adaletsiz vergiler, torpilsiz iş bulamama, eğitimin iflası, yerlerde sürünen bir ekonomi, sağlıkta umutsuzluk, inatlaşma ve kamplaşma gibi bu asil milletin fıtratına uymayan uygulamalar.
12 Yıllık Sırbistan’dan et, Bulgaristan’dan saman, Rusya’dan tahıl ve en acısı da 8 yıldır iç savaşın hüküm sürdüğü Suriye’den patates ve buğday ithali.
Vatandaş elektrik, doğalgaz faturalarını ödemede sıkıntılar yaşarken, hükümet üyelerinin araç lüksü, saraylar, makam uçak filoları, belediyelerde yolsuzluk söylenti ve iddiaları, beklenenin çok altında asgari ücret verilmesi, EYT’lilere verilen sözlerin tutulmaması, 3600 ek göstergenin unutulması ve daha onlarca sebep: vatandaşı “Ben ne yapıyorum?” noktasına getirdi ve AKP ile Sn. Erdoğan’ı sorgulamaya başladı!.
Sonuç: Sn. Akşener’in, “Bu iktidarın kulağını azıcık çekin” demesiyle; 31 Mart seçimlerinde AKP ve Sn. Erdoğan beklemedikleri bir sonuçla baş başa kaldılar. “İstanbul’u kaybeden Türkiye’de kaybeder” dedikleri İstanbul dahil bütün büyükşehirlerde kaybettiler.
Öyle görünüyor ki AKP ve Sn. Erdoğan, “Bu neden oldu diyecekleri yerde” seçmen iradesini sorgulayarak seçilen belediye başkanlarını çeşitli şekillerle bunaltmaya, çalıştırmamaya başladı. “Topal ördek” benzetmesi seçmeni ziyadesiyle düşündürdü.
Çalışma olanağı kalmayan belediye başkanları, el mahkûm AKP saflarına geçmeye başladılar. Bu duruma ilk itiraz eden AKP’li eski vekil Şamil Tayyar bey oldu. “Bunun bir çare olmadığını ve mürüvvetinin görülmeyeceğini" belirtti.
Sn. Erdoğan bu geçişlerin bir zafer olduğu kanısında: "daha çok var” övünmesinde ve bu geçişlerin “AKP’ye teveccüh” olduğu fikrinde.
Halk bu teveccühü neden sana 31 Mart’ta göstermemiş? Eğer teveccüh olsaydı daha önceki seçimlerde olduğu gibi AKP’nin adaylarını desteklemez miydi?
Sn. Erdoğan ve AKP kurmayları AKP saflarına gelenleri “yurtsever” görüp “teveccüh” derken AKP’den ayrılanları da “Fetöcü-Hainler” olarak görmektedir ki bu, oldukça sakat bir duruştur.
Yıllar önce, Türk siyasi hayatının utanç dolu bir “Güneş Motel” örneği vardı. Muhalefet ve seçmen de şimdi, “Acaba Belediye başkanı transfer borsası mı açıldı?” diye sorgulamaktadır.
AKP’li kurmayların, ilk önce Sn. Erdoğan’ı doğru bilgilendirmeleri gerekmektedir. Her işe koşan Sn. Erdoğan’ın bazı olumsuz olup bitenlerden haberi yok diye düşünüyor ve yanlış yönlendiriliyor kanısındayım: Tıpkı İstanbul Kanalı’nda olduğu gibi.
Ve şapkayı koyup, “Biz nerede ne hatalar yaptık da 17 yıldır bizi tek başına iktidara taşıyan bu güzide seçmen bizden yüz çevirdi?” diye düşünmeleri en güzel çözümdür ve buhrandan çıkış yoludur.
Hatalardan dönmek büyük erdemdir.
Esen kalınız...