Adına ne derler artık bilemem ama, son yıllarda bana bir şeyler oluyor. Eskiden bir takım yamukluklara daha bir anlayışla yaklaşıyordum. Şimdi bu olamıyor. Kimileri yaşlılığıma veriyor, kimileri de “Dünya değişti, sen gerilere düştün” diyor.
Boş laf etmek yerine olayı anlatayım.
Alsancak tren istasyonunun içinden geçerek İZBAN’ a geçeceğim. Bu trene hiç binesim gelmiyor. Duraklardan birinde yine o kadife sesli bayan “İnkilap’” diye seslenecek. Bu çocuğa ne zaman K harfinden sonra gelen harfin üzerinde nokta bulunmadığı anlatılacak? Şimdi ukalânın biri “O kadar da önemli mi?” diyecek?
Önemli kardeşim, çok önemli... Sen gül gibi Türkçe’ni dağlara sürer de Arap’ın Acem’in dilini kendine dil edinirsen çoğu zaman dilinle güç durumlara düşersin... Bak şimdi K dan sonra gelen harfin üzerinde nokta bulunmazsa bu istasyonda doğrudur ve çünkü bu sözcük, değişim, devrim anlamına gelir, ki mahallenin adı da budur.
Ancak, K harfinden sonra gelen harfin üzerine nokta koyarsan ve kelimeyi İNKİLAP biçiminde haykırırsan, bu kez kelime KÖPEKLEŞME” filan gibi bir anlama bürünür. Onun için yabancı kelimeleri kullanmaktan ya kaçınacağız, ya da dikkat diye bir şey olduğunu hatırdan çıkarmayacağız....
Huysuzluğuma örnek verecektim. Alsancak tren istasyonunun içinden geçiyordum. Elimde çantammış gibi kullandığım bezden torbam var, ben ona Çuval diyorum. Çuvalımla yorgun argın ilerlerken baktım, gelinlik içinde bir kızımız ve yanında damat. İki fotografçıya pozlar veriyorlar. Oracıkta açık alanda konulmuş lokomotifin önünde.
Cadde üzerinde olanı değil. İçeride galiba bir ara Atatürk’ümüzü taşımış.
Gençlerin durumuna imreniverdim. Durdum, onları izliyorum. Fakat ne oldu. Bir sivil adam peyda oldu. “Yassak hemşehrim” dedi. “Burada fotoğraf çekemezsiniz” çocuklar şaşırdılar. Gar Müdüründen izin almak gerekirmiş. Fotoğrafçılardan biri Gar Müdürünü bulmaya yönelmişti ki, içimdeki Zeynel Kozanoğlu kükredi:
“Bir dakika” diye haykırdım. “Nereye gidiyorsun çocuğum,” burası açık alan. Kapısı yok bacası yok. Görmüyor musun yol geçen hanı... Burada yasak olur mu? İşine bak... Dön ve işine bak...”
Delikanli işine döndü. Yasakçı adam şaşkın. Bir bana bakıyor bir çuvalıma... Başımda samandan ottan bir şapka... Ne diyeceğini şaşırdı. “İyi ama...” filan demeye çalıştı. O bana sormadan erken davrandım. “Sen kimsin” dedim.
Görevlymiş. “Görevliysen şimdi git gar müdürüne söyle, bir yaşlı adam geldi, bütün yasakları kaldırdı, müdürüm” de dedim. Adam gider gibi yaptı ama biliyorum kaçtı kayboldu. Oracıkta bekledim. Geline damada mutluluklar diledim.
Fotoğrafçı çocuğu da payladım.
“Öyle her denilene inanmayın çocuğum” dedim. Söyleneni kafanızın içinde değerlendirme alışkanlığını edinin... hemen boyun eğmek biçimindeki huyumuz nedeniyle biz bugün bu hallerdeyiz.”
“Sağol amca” filan diyerek beni uğurladılar ama ben biliyorum, “Aklımdan zorum var mı yok mu” olduğu yolunda ilk irdeleme denemesini benim hakkımda yaptılar.
Sağ olsunlar. düşünebilen, araştırmayı bilen bütün gençlerimiz sağ olsun.
Zeynel Kozanoğlu