Türk Milleti ve çoğunluğumuzun dahil olduğu İslam Alemi, suni olarak yaratılan sorunlarla cebelleşiyor. Bu yüzyıllardır kısır bir döngü olarak Türk-İslam Aleminin karşısında duruyor. Bu yazıyı da yazalı beş yıl olmuş. “Gerçek Bilgi”den uzak olunca olan biteni anlayamadığımızı yazmışım.
Geçen süre, bize halen aynı durumda olduğumuzu gösteriyor. Biz böyle olunca veya böyle bırakılınca, karşımızdakiler çok kolay oyun kurarak bizle oynuyorlar. Bizi de “Eyyyy”lerle, başörtüsü tartışmaları ile, açacağımız okullara koyacağımız adlarla, “one minute” tiyatroları ile oyalıyorlar. Çünkü zaten gerçeği aramıyoruz!
Onlarca yıl önce Kırım, Ahıska, Dağlık Karabağ, Kıbrıs, Bulgaristan sorunları vardı. Son yıllarda buna Kerkük ve Halep eklendi. Şimdi de, Kudüs”ü konuşuyoruz. Ege’de peşkeş çekilen Türk Adaları ise hiç gündemimize girmiyor bile… Halbuki, beş yıl önce uyarmışım, “gerçek bilgi”ye ulaşalım diye! Haksızmıyım? Hep kaybeden bizim cenah! Sizce bir tuhaflık yok mu, bu işte?
“Uzun zamandır Türkiye’de ve Türklerin yaşadığı memleketlerde geziyor ve de onlarla buluşuyorum. Bu vesile ile mensubu olduğum Türk Milletini daha yakından tanıma fırsatı buluyor ve de diğer milletleri ve coğrafyayı öğrenme imkanı yakalıyorum.
Türk Milleti hakkında yaptığım genel tespit; milletimizin bilgiden uzak olduğu ve fertlerin bilgiye sahip olsalarda, bu bilgiyi şuursuzluk ya da nefsani sebeplerle toplum hayrına kullanamadıkları yönündedir. Türk Milleti, bilgi çağı olarak nitelendirilen üçüncü bin yılda, bilgiye sahip olamazsa büyük zorluklar yaşayacaktır ve yaşamaktadır da.
Yurdumuzda yaşanan olayları salt bir “bölücülük” diye tanımlamak, küresel güçlerin bizim hakkımızdaki kısa, orta ve uzun vadeli planlarını bilmemek demektir. Bilgi yoksunu olan Türk Milleti, günümüzde başına gelen olayları..