Ekonomi bilimi ile hiçbir ilgisi olmayan bir çok kişi hayatında ekonomiyle ilgili tek bir kitap okuduysa, o da mutlaka "bir ekonomik tetikçinin itirafları" kitabı olmalı!
Zaten başka kitap tavsiye etsek kimse okumaz, heyecan yok tabii, sadece bilgi üzerine ya!
İlgiyi onlar çekiyor çünkü, polisiye bir roman havası var!
Çok derin güçler de, rivrivriv de rivrivriv...
Tüm finansal olayları tek bir kitapla kavramış olduğunu sanan herkes bana 'o kitabı okudun mu?' diyor, sanki öyle kitaplar bilimsel bir yenilik getirmiş de, insan okuyunca dünyayı yeniden keşfetmiş gibi!
Ben bir çok ciddi manada akademik kitap okuyorum da, bence polisiye bir ekonomi romanından başka bir şey olmayan kitabı özellikle niye soruyorsun?
O kitabı okuyup ekonomi alanında yeni bir formül falan bulan varsa bilemem.
Yani boşuna iktisadî konular anlatıyoruz, yalnızca komplo teorilerine inanalım ve üstümüzü örtüp yatalım!
Oysa ekonomi ile ilgili bir sürü terim varken, çok ciddi konular varken, kolaycılıkla şu denmek isteniyor; "Sen boşuna iktisat okumuşsun, borsacılıktan gelmişsin ama boşuna analiz yapıyorsun". Aslında bu öyle olmuyor, bir tetikçi geliyor, ekonomiye istediğini yapıyor ve gidiyor?
Yani elimiz kolumuz bağlı, ne yapsak boş, kaderin üstünde bir kader, yok aman tetikçi var?
Bizi zaten yedi düvel kıskanıyordu ya! (Yıllarca öyle öğretildi, öğrenilmiş çaresizlik)
Neden, çünkü kolaycılığa kaçarak böyle düşünmek rahatlatıyor.
Aslında biz çok iyiydik, birileri geldi, huzurumuzu bozdu ve gitti?
Oh be rahatladık... Sorun bizde değilmiş meğer?
Ya sorun bizde olsaydı Allah'tan değil!
Dış güçler, olmadı iç güçler, olmadı Tanrısal güçler?
Sorun bizde diye çok korkmuştuk oysa, ya öyle olsaydı ne çok yorardık kendimizi değil mi?
Bizde sorun olmadığına göre, tamam o zaman üstümüzü örtüp huzurla yatabiliriz!
Bu; "Almanlar savaşı kaybedince bizi de kaybetmiş saydılar" mantığının bir başka türden izdüşümü değil de ne!
Oysa öyle bir finansal tetikçi yani spekülatör sağlıklı bir piyasası olan bir ekonomiyi istese de bozamaz, bozmaya kalkarsa zaten kendi altında kalarak batar!
Spekülatör çoktur da, hepsinin kazandığı görülmemiş, birileri kazanırken birileri de mutlaka kaybeder.
Ya da tersi birileri kaybederken, mutlaka birileri de kazanıyor demektir.
Birileri satarken aynı zamanda birileri de alır, her ikisi de tanım olarak spekülatördür.
Malın ya da paranın alıcısı çoksa fiyatı ve değeri yükselir, alıcı az ise tersine düşer.
Bu para birimi olur, faiz olur, hisse senedi olur, konut olur, otomobil olur aynı mantıkla işler.
Sihirli bir şey yok, buna iktisatta "arz ve talep" deniyor...
Sistemde para da mal da kaybolmaz, el değiştirir.
Elbette batanlar oluyor, o da zaten batarak el değiştirmiş oluyor.
Bunun arkasında derin güçler aramak da mümkün, para kazanmak isteyen bir spekülatör elbette en zayıf anını kollar.
"Derin" denilen akıl ve zeka ürünü aslında, bizim pek önem vermediğimiz hani!
Çok ciddi istihbarat da gerekmiyor, bir ülkenin kendi açıkladığı rakamlara bakın, aklınızla az çok ne durumda olduğunu görürsünüz.
Rakamlar kötü ise bile gerçekte daha kötüdür, çünkü bilin ki hükümetlerin açıkladığı rakamlar olduğundan daha iyimserdir.
Dünya finansal sistemine açık ekonomiler bunu bilerek, bu anlamda risk altındadır, buna en gelişmiş ülkeler de dahildir.
Soros bir spekülatördür, İngiliz'in parasıyla oynamadı mı ?
Çünkü İngiliz Pound'u aşırı değerli idi, bu da bir spekülatör olarak O'nun ilgisini çekti , çünkü spekülatör zaafları kollar.
Ekonomi "insan odaklı" sistemler bütünüdür.
Bir çok alt başlığı olan kompleks ekonomik olaylar bir araya gelir ve bir sistemi kendiliğinden yaratır.
Parasal oyunları oynayan aslında hükümetlerdir, bunu çeşitli enstrümanları kullanarak yaparlar.
Para basma yetkisi olan, faiz oranlarını anında değiştirebilen, bunların en önemli oyuncusu devletler değil mi ?
Dolayısıyla nakit parası olan spekülatörün bunlar ilgisini çeker, yeri gelir faiz, yeri gelir borsa, yeri gelir döviz piyasasına dalarlar.
Bu sistemi kuran dünya aklı dengeyi piyasaya bırakmış olduğundan, gerçek ekonomik dengeler oluşmazsa mutlaka oluşuna kadar sistemi krize zorlar!
Bir başka deyişle, sistem kendiliğinden krize girer ki dengeye gelsin!
Kısacası; ekonomide sorun varsa bunun nedeni spekülatör değil, spekülatörleri buna yönlendiren hükümetlerin hatalı ekonomik tercihlerdir.
Ya parasal büyüklüğe dayalı borçla büyüyen ithalata dayalı ekonomik modeli tercih edersin ki bu kolayıdır.
Ya da tersi bir üretim mekanizması kurarsın, dünyaya katmadeğerli mal satarsın, marka değeri olan şirketler yaratırsın.
Bu tercihler arasında ilkini tercih etmiş isen, tetikçiye zaten gerek yok, kendi kendine intiharı tercih etmişsin demektir.