O bir İstanbul aşığı... Sabahtan akşama kadar elinde fotoğraf makinası İstanbul sokaklarını arşınlıyor. Elbet İstanbul'u pek çok kimse fotoğraflarla belgeledi. Ancak o bu işi kendi gözü, kendi gönlü, kendi yorumu ile yapıyor. İstanbul'un yalnızca manzarası değil fotoğrafladıkları... İnsanı, tarihi, denizi, martısı, kedisi, köpeği, güvercini... daha pek çok İstanbul'a ait değerler için basıyor deklanşörüne. Kısacası sanatını konuşturuyor. Öyle bir heyecan duyuyor, öyle bir keyif alıyor ki bu işten; hemen sıcağı sıcağına facebook sayfasında paylaşıyor arkadaşları, dostları ve resimseverler görsün diye...
Evet fotoğraf sanatçısı Cemil Cahit Dumlupınar... Bu değerli sanatçı arkadaşımı tanıyın istedim ve onunla sizin için söyleştim...
Hülya: Bize kendini, Cemil Cahit Dumlupınar'ı nasıl tanıtırsın?
Babamın memuriyeti dolayısıyla bulunduğumuz Sinop'ta 1949 yılında dünyaya gelmişim. Oradan Trabzon ve İstanbul... 1956 yılından beri de İstanbul'dayım. Ben Karaköy Perşembe pazarında teknik hırdavat işini toptan yaptım. Neredeyse bütün Türkiye'yi dolaştım diyebilirim. Fotoğrafa gelince... ben kendimi bildim bileli görsel sanatlara karşı ilgi duyardım. Fakat iş güçten bir de o zamanki imkansızlıklardan dolayı yeterince ilgilenememiştim. Bir dönem filmli makinalarla çekim yapmıştım. Fakat sonra uzun bir ara verdim. Ondan sonra digital teknolojinin devreye girmesi sonucunda tekrar başladım. Yaklaşık dört yıldır fotoğraf çekiyorum.
Hülya: Son zamanlarda facebooktan takip ettiğimiz kadarı ile İstanbul manzaraları çekiyorsun. Sana bir "İstanbul aşığı" diyebilir miyiz?
Kesinlikle diyebilirsiniz. Az önce söz ettiğim gibi Türkiye'de gitmediğim yer bir elin parmakları kadardır. Yurt dışında da gittiğim yerlerle İstanbul'u kıyasladığımızda bana göre tartışmasız İstanbul... Ama kesinlikle olması gereken yerde olmadığını söyleyebilirim...
Hülya: Fotoğraf çekmek sence ne demek?
Bence fotoğraf çekmek sadece güzellikleri tespit etmek değil, hayatı ölümsüzleştirmektir. İlginç bulduğunuz her anı ölümsüzleştirmektir....
Bir işe başlarken kendinize bir hedef seçersiniz. Ya amatörsünüzdür, ya da profesyonel. Ben emekli bir insanım ve hiç bir zaman fotoğrafı profesyonel amaçlı yapmadım.Yalnızca amatör ruhla ve keyif için yaptım... Bu arada resim sanatı ile ilgilenenler çektiğim fotoğraflardan esinlenebilirler. Bu beni sevindirir...
Hülya: Sen şeker hastasısın ve akşama kadar da sokaklardasın. Yoruluyorsun elbet. Bir zararı oluyor mu?
Ben otuz dokuz yıl oldu diyabetle tanışalı. Bir sürü komplikasyonu var. Bir kere ben fotoğrafa çıktığım zaman hem fotoğraf zevkimi tatmin ediyorum, hem de spor yapmış oluyorum. Aldığım keyfin yanında günde dört beş kilometre de yürüyorum. Bu da benim sağlığım için önemli bir kazanç.
Hülya: Ya seni etkileyen bir anın?
Yani şimdi anında düşününce... Bundan üç dört ay önce Heybeliada'da Ruhban okulunu çekmiş dönüyordum. Yaklaşık doksan yaşında bir nine yokuşu tırmanarak çıkıyor... Yorulmuş, kaldırıma oturmuş... kalkamıyor... yardım için birini bekliyor... ortalıkta kimsecikler yok!.. Hemen yanına gittim, yardım ettim.
Anlatmaya başladı. İçi yanık... İşte gelini istemiyormuş, eziyet ediyormuş. İçim sızladı... O yaşta kadın aşağıya alış veriş yapmaya iniyor... Bu beni çok etkilemişti. İlk aklıma gelen bu oldu. Elbet bir sürü olayla karşılaşıyorsunuz...
En büyük sıkıntılarımdan biri ise yer sıkıntısı. Düşün ki koca İstanbul'da yer bulamıyorum. Sürekli tekrar yapıyorum. Çünkü ben çektiğim yerin, semtin, objenin orijinalliğine dikkat ediyorum. Yani gökdelenler, plazalar bana çok fazla bir şey ifade etmiyor. İçinde İstanbul'u barındıran her yeri çektim yaklaşık iki yüz bin kare fotoğraf oldu...
Hülya: En çok ne tür fotoğrafları çekerken heyecanlanıyor ve keyif alıyorsun?
En çok enstantane fotoğraflarını ve gün batımını seviyorum... Durağan değil de hareket halinde olan... Yani örneğin bir uçağın kalkışı, koşan bir çocuk gibi...
Hülya: Gelecekle ilgili beklentilerin ve hayallerin var mı fotoğraf çekme konusunda?
Tek isteğim var. Bir gün hepimiz göçüp gideceğiz bu dünyadan. Eline alıp baktıkça Allah razı olsun dedirtecek kısa ve öz bir albüm bırakabilmek geride kalanlara. Tek isteğim bu...
Hülya Sezgin/ hulyasezgin@hotmail.com