TBMM’inde 2024 yılı bütçe görüşmeleri, oldukça ilginç sahne ve söylemlerle devam ediyor. Saadet Partili vekilin ölmesine “Allah’ın gazabı böyle olur" diyen de var. Ölüm gerçekleşirken TBMM’nin bahçesinde ciğer mangal partisi yapan da var.
En ilginç yanı da Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken bakan beyin o ilginç açıklaması idi.
Ben emekli bir öğretmen olarak, bu açıklamayı çok yadırgadım. Laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye’de sınıflara pedegojik formasyon eğitimi olmayan tarikat mensuplarının girmesi ve çocuklarımızı aydınlatması (!) protokol anlaşmasının yapılması neyin hazırlığı diye kendime sordum.
Tarikat ve cemaatlerden ilim adamı, bilim adamı yetişmediği gibi dört dörtlük din adamı da ne yazık ki yetişmiyor. Bu tarikat ve cemaatler, kökü dışarda Türk insanını bu kuruluşlar aracılığı ile uyuşturmak yabancı ülkelerin amaç ve ideallerine yardımcı olmak için oluşturulmuş din maskeli kurumlardır. Fetö örneğinde olduğu gibi. Saf, temiz müritleri tenzih ederim.
Bakan bey diyor ki, "Çatlasanız da, patlasanız da biz bu tarikatlarla protokol yapacağız, bunlar bize göre birer STK’lardır.”
Bakan bey bu görüş size ait ise kusura bakmayın; Ya tarikat ve cemaatleri tanımıyorsunuz ya bu konuda yanlış bilgilendiriyorsunuz ya da bu konuda oldukça cahilsiniz...
- STK’ların üyeleri halktır. Sivil Toplum Kuruluşlarının üyeleri sivil halktan oluşur..
- Tarikat ve cemaatlerin üyeleri ise mürittir. Müritler şeyhin emirlerini Tanrı buyruğu kabul ederler.
- STK’larının yöneticileri halkın seçimi ile oluşturulur.
- Tarikat ve cemaatlerin başkan-şeyh, şıh ya da efendileri ise seçimle değil aktarımla oluşur.
- Bütün tarikat ve cemaatlerin şıhları, gün gelince ŞAH’lığa oynarlar. Fetö’de olduğu gibi.
Öyle inanıyorum ki bakan Yusuf Tekin, ya bu gerçekleri bilmiyor ya da "kendileri de bir tarikat ve cemaat müridi mi?" diye sormadan edemiyorum.
Ülkenin cübbeli, sarıklı, eli asalı şıh, şeyh, efendilere gereksinimi yok.
Ülkenin ilim adamına, bilim adamına, yapay zekayı kullanan, geleceği planlayan, buluşlara imzalar atan katma değeri yüksek teknoloji üretecek gençlere ve beyinlere ihtiyacı vardır.
Buda ancak, bastırılmış, sindirilmiş, biatçı beyinlerle değil; düşünen, eleştiren, araştıran beyinlerle olmaktadır.
Bir başka büyük gafı da, “Bu muhteremler sayesinde dağa çıkmalar önleniyormuş”
Eğer bu söz, ayak üstü söylenmiş bir söz değilse en büyük vahimdir.
Dağa çıkmaları önlemek ne zamandan beri tarikat ve cemaatlerin işi oldu? Bu, devletin ve devletin makamlarının işidir bay bakan!?
Eğer dağa çıkmaları tarikat ve cemaatler önleyecekse siz hükümet olarak ne iş yapıyorsunuz diye sorarlar adama; ne tekim muhalefet ve eğitim sendikaları da sordu. Gençlerin dağa çıkmaması İçin Tarikat ve Cemaatlere muhtaç olduğunu sanmak gaflet değilse utanç vericidir:
Bir milyon değerli ve saygın öğretmene hakarettir.
Terörle, mafya ve çetelerle canları pahasına mücadele eden; İçişleri, adalet, MİT, Jandarma ve polis teşkilatları mensuplarını küçük düşürmektir. Cumhurbaşkanına hakarettir. Sn. Erdoğan bu işlerin üstesinden gelemiyor mu demek istiyorsunuz?
Yaşım itibarıyla ilk defa tarikat ve cemaatlerin STK olduğunu (!) Bay Tekin’den duymuş ve öğrenmiş olduk.
Ve aklıma deli sorular geliyor: acaba diyorum Türkiye Cumhuriyeti Sn. Erdoğan’a rağmen bir karşı devrimle mi karşı karşıyayız CHP’li vekilin dediği gibi?
Cumhur ortağının en büyük destekçisi ve ayakta tutanı Sn. Bahçeli ve vatan millet sevdalısı MHP’li dostlar bu işe ne demekteler?
Lütfen ülkenin önünü tıkamayınız. Bırakın okullar, sınıflar ve asil Türk çocukları laik eğitimle çağı yakalasınlar. Laik eğitime karşı çıkanların hiç birinin çocuğu Afganistan’da, S. Arabistan’da, Mısır’da eğitim görmüyor. Tam aksine ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi laik eğitim veren ülkelerde okuyor NEDEN? Bunu da asla unutmayınız.
Esen kalınız.