Bir tarafta milyonlarca kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değil, merhamet eksikliğidir. Ben bu adaletsizliklere itiraz ediyorum. Daha adil bir TÜRKİYE’nin mümkün olduğuna inanıyorum.
İnancımız, kültürümüz, kökenimiz ve siyasi inancımız ne olursa olsun hepimiz 85 milyonluk büyük TÜRKİYE ailesinin birer ferdiyiz. Ülkemizin kaynaklarının adaletsiz paylaşımına itiraz ediyorum.
AKP yandaşı olan bazı okurlarım başlığa ve ilk iki paragrafa bakıp hemen “kardeşim işin gücün iktidara muhalefet etmek, yeter artık” diye düşünmüş olabilir.
Fakat bu başlıktaki mesajın neredeyse aynısını Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın G20 Liderler Zirvesi'ndeki konuşmasında söylediğini duyunca bana haksızlık ettiklerini anlayacaklar.
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın cümlesi Türkiye ile alakalı değil, dünyadaki gelir dağılımı bozukluğuna dair. RTE’nin ifadesi şöyle:
"Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değil, merhamet eksikliğidir. Türkiye olarak biz bu adaletsizliklere itiraz ediyoruz. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz."
“İnancımız, kültürümüz ve kökenimiz ne olursa olsun hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz” diyen Erdoğan dünya kaynaklarının adaletsiz paylaşımına dikkat çekti.
Peki, benim bu iki cümleyi Türkiye için kullanmamı haksız kılacak bir durum var mı?
Şimdi aşağıdaki rakamlara bakıp birlikte karar verelim.
* * *
TÜRKİYE’DE AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRI ALTINDA YAŞAYANLAR
TÜRK-İŞ araştırmasının 2023 Ağustos ayı sonucuna göre;
· Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 12.198 TL’ye,
• Gıda harcaması ile giyim, konut, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 39.733 TL’ye,
• Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 15.813 TL’ye yükseldi.
Elbette ki “yoksulluk sınırı tutarı, işçinin eline geçmesi gereken ücret düzeyi değildir. Haneye girmesi gereken toplam gelirin alt sınırını ortaya koyan bir göstergedir.”
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi'nin yayınladığı rapora göre, Türkiye'de nüfusun yüzde 60,4 dolayında kesimi, yani 51 milyon 600 bin kişi açlık sınırının altında yaşamakta.
"Nüfusun yüzde 37,6'sının, yani 32 milyon 150 bin kişinin ise yoksulluk sınırının altında, açlık sınırının üstünde yaşadığı görülmektedir.
Kısaca, nüfusun yüzde 98'i, yani 83 milyon 750 bin kişi açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.”
Böylesine yaygın yoksulluğu ve kötü bir gelir dağılımını G-20 ülkelerinin hiçbirinde göremezsiniz.
"Türkiye Çocuk Araştırması 2022 Raporu’na göre; peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini her gün tüketemediği belirtilen çocukların oranı yüzde 42,2, ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 62,4, meyveyi her gün tüketmediği belirtilen çocukların oranı yüzde 49,5, sebzeyi her gün tüketmediği belirtilen çocukların oranı yüzde 67; et, tavuk veya balığı her gün tüketmediği belirtilen çocukların oranı yüzde 87,3" tür.
Yaşadığımız “derin yoksullaşma” sürecinde bu oranların güncel halinin daha da kötüleşmiş olduğu açıktır. Nüfusumuzun en yüksek gelirli yüzde 10’unun milli gelirden aldığı pay (enflasyon, faiz ve döviz kurunun birlikte yükselmeye başladığı) 2021 yılından bu yana yükselmekte. Buna karşılık en fakir yüzde 20’lik kesimin payı düşmektedir. Bunu uzmanlar Gini katsayısındakibozulma ile takip ediyorlar.
Bundan sonra bir süre daha gelir dağılımındaki bozulmanın devam etmesi bekleniyor. Çünkü “Enflasyonun yükseldiği ortamlarda ücretlilerin durumu bozulduğu için gelir dağılımının bozulması normaldir.”
* * *
DİNİME KÜFREDEN BARİ MÜSLÜMAN OLSA
“Dinime küfreden bari Müslüman olsa” diye yaygın kullanılan bir sözümüz var. Bu söz dinle alakalı değildir.
TDK sözlüğünde, “başkalarını eleştirirken kendisi de aynı yanlışı yapan kimse için kullanılan bir söz” olarak açıklanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 zirvesinde sarf ettiği ve yukarıda alıntıladığım sözleri aslında çok doğru ve yerinde.
Fakat şikâyet edilen bu olumsuzluklar bizde yok mu?
“Bir tarafta milyonlarca kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf” içinde yaşayanlar”kimler?
"Saray’ının bir dakikalık gideri 15 bin lira (iki emekli maaşı) olan, “itibardan tasarruf olmaz” gerekçesiyle 13 uçağını azaltmayan, kamudaki araç kiralama giderlerini bir önceki yıla göre 8 kat artıran bir lider gelir dağılımı bozukluğundan, lüks, şatafat ve israftan şikâyet ederse inanan çıkar mı?
Türkiye’deki durumu ve O’nun ülkemizi 21 senedir tam yetkiyle yönettiğini bilen katılımcılar, RTE’nin bu sözlerini duyunca, müstehzi bir şekilde gülümsemişlerdir sanıyorum. Diplomatik nezaket gereği yüzüne söyleyen çıkmamış olabilir.
Ama bu konuşma metnini yazan danışmanların, söylenen söz kadar, sözün söyleyenle uyumunu da dikkate alması gerekirdi.
Çünkü, kıçı hep açık olan keçinin, çitten atlarken kuyruğu havalanan koyuna, “kıçın göründü” diye gülmesini ciddiye alan çıkmaz.