M.E. Yurdakul’un dediği gibi, haykırmayacağım ama biraz zülfüyare dokunacağım izninizle.
Her milletin kendine has özellikleri vardır.
Millet fertleri, zamanı geldiğinde bu özelliklerin gereğini yapar.
Türk milleti, kahramandır, alimdir, ariftir, vatanseverdir, hasılı güzel hasletlerle dopdoludur.
Ama aynı zamanda, pek heyecanlıdır, duygusaldır, çabuk algılar çabuk unutur.
Duyguları kabarmaya görsün, önünde de kimse duramaz.
Takım tutar, ömründe hiç görmediği diğer takım elemanını acımadan hırpalar.
Parti tutar, rakipleri ‘illettir’ zillettir’ en hafifinden gafil'dir.
Lidere biat eder, onu adeta ilahlaştırır. ’Öl de ölelim, vur de vuralım.’ en gözde sloganıdır.
Muhalif liderin linç edilmesi, yazarların, partililerin kafasının gözünün patlatılması normal vak'adır.
Lider, bugün ak dediğine, yarın kara desin, dünkü yol arkadaşlarını hain ilan etsin, vardır bir bildiği, emre itaat gerek !...
Bunları yaşamadık mı, yaşamıyor muyuz?
Sevgili Dostlar;
Gelin bir an olsun ‘kişisel yargılarımızdan, yerleşmiş kabullerimizden sıyrılıp objektif bir değerlendirmenin kapısını aralayalım.
Ülke adına çok önemli kararlar verilirken, düşünerek, muhakeme ve mantık süzgecinden geçirerek mi, yoksa parti, lider, başkan istedi diye mi tavır alıyoruz?
Yakın zamanda, ‘BAŞKANLIK’ sistemine geçtik. Ülkeyi derinden ilgilendiren bir değişim.
Ekonomi, hak, hukuk, adalet tavan yapacaktı.
Terör bitecek, komşularla sıfır sorun yaşanacak,
Siyaset insan odaklı olacak, diş politikada yıldız ülke olacaktık.
Bütün bu güzellikler için, sistem değişikliğini kabul ettik.
Yargı, yürütme ve yasamayı, yani ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesini adeta başkanın emrine verdik. Zira tek seçici olmasını sağladık.
Hiçbir demokratik ülkede benzeri olmayan bir sistem tesis ettik.
Bizim siyasi kültürümüze uyuyor mu, uymuyor mu pek düşünmedik. Hem Cumhurun başı, hem bir partinin genel başkanı… Olmadı, ’mızrak çuvala sığmadı.’
İktidar partisi de bu olumsuzlukları görmüş olmalı ki ’sistemi rehabilite etme çalışması yapıyoruz’ diyorlar.
Evet ‘Güç bozar, kontrolsüz güç mutlaka bozar.’ ilkesi herkes için geçerli. Geç de olsa anladık.
Karşımızda devasa sorunlarımız var.
Yapılan ufacık bir stratejik yanlışlık, pahalıya mal oluyor.
Suriye kanayan yara, Libya savaş çığlıkları atıyor, Yunanistan tehdit ediyor, 18 adayı işgal edip askeri yığınak yapıyor. İsrail, pek sevdiğimiz Araplar Mısır, Suudi Arabistan kin kusuyor, açıktan tavır alıyor.
Amerika, güya stratejik ortak. Alenen PKK, PYD’yi destekliyor, durmadan lojistik destek veriyor.
İnanmayın G20 zirvesindeki boyalı saçlı Evangelist başkanın sahte gülüşlerine…
Bakınız bugün dünya emperyalizminin baş aktörü Amerika’yı BERNARD SHOW nasıl tarif ediyor: "Kan kokusu almış bir köpek balığından daha tehlikelisi, PETROL kokusu almış bir Amerikan emperyalizmidir."
Ve bu Emperyalist gücün CIA TÜRKİYE elemanı, 2006’da bir rapor hazırlayıp, Beyaz Saray’a sunuyor özetle: "Amerika’nın çıkarları için Türkiye başkanlık sistemine geçmelidir. Zira Türkiye’de kurallar sistemi çok güçlü. ABD menfaatleri için, hükümeti ikna etsek karşımıza meclis, meclisi ikna etsek ordu, orduyu ikna etsek yargı çıkıyor. Halbuki tek başkanı ikna etmek bizim için daha kolay" diyor.
Güçlü olmak, yanlışa düşmemek için, istişare kapılarını sonuna kadar açmak gerekir. Bu da öyle kıyıda köşede kalmış, Başkan’ın işaretini gözleyen ‘bakan eskileri’ ile olmaz.
Herkesin tarafsızlığına inandığı, güvendiği, partiler üstü hareket edebilen kadrolar ve bütün CUMHURU kucaklayan bir Cumhurbaşkanı…
Son söz:
Ülkemizin, insanımızın geleceği, birlik ve beraberliğimiz için; hak, hukuk, adalet, hoşgörü, sevgi ve saygının egemen olduğu bir TÜRKİYE…
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE...