BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, "Bu çelişkiyi en güzel şekilde izah etmesi dün bugün ve yarın kendisinden beklenir. Ben duyduğumu, bildiğimi, gördüğümü bir ambalaj haline getirerek açıklamış oldum. Bu açıklamamdan sonra en az 4 bakanımdan teşekkür aldım. Bu meseleyi çok güzel izah ettiniz demişlerdi" diye konuştu. 'Medya ve Bilgi Toplumundan Sorumlu Bakanlar Konferansı'na katılmak için Sırbistan'da bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT Türk Kanal Koordinatörü Nasuhi Güngör'ün sorularını yanıtladı. Bülent Arınç, öğrenci evleri konusunda kendisinin ile Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları konusunda çelişkili olduğu tartışmalarına değindi.
Partisinin grup toplantısının ardından Sırbistan'a geldiğini belirten Arınç, "Burada bu konu üzerinde görüşlerimi ifade etmedim. Kendisinden açıklık beklenen dürüstlük beklenen bir insan olarak düşüncelerimi ifade etmek isterim. Salı akşamı Plan ve Bütçe Komisyonu'nda hesap verdim. Kendi bütçelerimi takdim ettim. Gece saat 01.30'da kadar bu bütçeler üzerinden tartışmalar oldu. Orada bu konuya temas edenler oldu ve ben onlara kısmen cevap verdim. Beni memnun eden ası şudur; Bütün muhalefet milletvekilleri konuşmaları sırasında 'Biz size güveniyoruz. Siz dürüst bir siyasetçisiniz. Siz vicdan sahibi bir insansınız. Siz doğruyu söylersiniz.' dedi. Cümlelerine böyle başlayarak bana soru yönelttiler. Beni şahsen mutlu ediyor. Yani 20 senelik parlamento hayatımda en sonunda sözüne güvenilen, yaptıkları işlerden emin olunan ve vicdan sahibi bir insan olarak beni nitelendiriyorsa... Rahmetli Erbakan Hocam derdi ki; ' En kuvvetli şahadet hasmı şahadetidir.' Şimdi buna benzediği için söylüyorum. Bunu başkaları için de sarf ettiklerini bilmiyorum. Duymadım böyle bir şey" dedi.
"SİYASETTE SÖZÜNÜN ERİ BİR İNSANDIR"
Arınç, "Muhalefetteki arkadaşlarım beni acımasız bir şekilde eleştirebilirler. Ama başında bunu söylüyorlarsa bu benim için şeref madalyasıdır. Hem kendilerine teşekkür ederim hem de geldiğim nokta itibariyle eğer böyle biliyorsam Allah'a da hamd ederim. Şüphesiz Başbakan çok önemli meziyetlere sahip bir insan. Çok güçlü bir siyasetçi, seçim üstüne seçim kazanıyor. Büyük bir halk kahramanı. Onu gören insanlar gözyaşlarını tutamıyor ve onu sevmek ve dokunmak istiyorlar. Çok iyi bir aile reisi. Çok dindar ve inancını çok iyi yaşayan bir insan. Arkadaşlarına karşı çok vefalı bir insan. Siyasette sözünün eri bir insandır benim gördüğüm kadarıyla. Yani onu benim tarif etmeme ve ayrıca onun için övücü sözler söylememe gerek yok ama her siyaset açısından meseleyi böyle bakmamız lazım. Çünkü parlamentoda öyle insanlar var ki onlar için aynı şeyle söylenmiyor. Mesela ; birileri kürsüye çıktığı zaman, yaramazlık yaptığı zaman 'Dayansın ehli kubur' cinsinden beyitler söyleyen arkadaşlarımız da var. 'Ne kendi etti rahat, ne aleme verdi huzur, yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehli kubur' sözünü içinden ve dışından söyleyen pek çok insan rastlayabiliriz. Ama güvenilir olmak ve sözünün arkasında mutlaka gerçek vardır diyebilmek benim avukatlık hayatımın da siyaset hayatımın da en büyük madalyasıdır. Bundan dolayı Allah'a hamd ederim" diye konuştu.
"SÖYLEDİĞİM HER SÖZÜN MUTLAKA YERİNİ BULMASI LAZIM"
Kendisinin Hükümet Sözcüsü olduğunu hatırlatan Arınç, "Hükümet Sözcüsü olmak öyle ağır bir sorumluluk ki sizinle konuştuğum kadar rahat konuşamıyorum burada. Kürsüye çıkıp arkadaşlarıma bilgi verirken söylediğim her sözün mutlaka yerini bulması lazım. Ben içeride tutanak katibi değilim... Bakanlar Kurulu'nda. Ama notlarımı alıyorum ve konuşulanlar neyse Bakan arkadaşlarımız hangi bilgileri vermiş ise onları özetlemeye çalışıyorum. Bu özetin de doğru olmasına gayret ediyorum. Ama içeride konuşulan her şeyi konuşmak doğru bir şey değil. Çünkü bunların içerisinde özel konuşmalar da var. Bunların içerisinde fevkalade dışarıda duyulması halinde belki zararlı olabilecek unsurlar da var. Biz onları esasen Bakanlar Kurulu gündeminin dışında zaman zaman görüştüklerimiz oluyor... Farklı yerlerde" dedi.
"SÖYLEDİKLERİM HÜKÜMETİ ZOR DURUMDA BIRAKMAMALI"
"Açıklama yaparken hükümetimi düşünmek zorundayım" diyen Arınç, şunları söyledi ; "Söylediklerim hükümeti zor durumda bırakmamalı. İşin askeri, sivil, emniyet, siyasi boyutu var. Onları öylesine ambalaj haline getirmeliyim ki hükümetin bundan herhangi bir yara almamalı. İkincisi ise Başbakanımı korumak zorundayım. Başbakanın bütün sözlerini olması gereken şekilde (Madem bu görev bana verilmiş, tutanak katibi de değilim) satır satır söylemek zorunda değilim. O kadar sıkılıyor ve yoruluyorum ki hükümet sözcüsü olarak bir yerde konuşurken. Neden ? Yanlış yapmayayım diye" diye konuştu.
"BUNDAN DOLAYI ÜZÜLMÜYORUM"
Arınç, "Ogün soru soruldu. İçeride bu konular da konuşulmuş değil. Ama dışarıdan haber geldi. O gün zaten birkaç gazetede konuşma yapmış. Ben sadece bulunduğum yerde hem Bakanlar Kurulu'nda hem de Kızılcahamam'da ne duymuşsam onu dışarıda söyledim. Duymadıklarımdan sorumlu değilim. Çünkü Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında 'Böyle bir olay varmış. Onu böyle söylesek daha iyi olur.' diye bir tartışma bile olmadı. Bunu ambalaj haline getirmek ve bunu faydalı bir unsur haline getirmek benim görevimdir. Duyduklarımı ve bildiklerimi dışarıda söylediğim neyse odur. Bundan dolayı üzülmüyorum. Bundan dolayı bir eksiklik hissetmiyorum. Bundan dolayı bir yanlışlık yaptığımı da düşünmüyorum" dedi.
"BAŞBAKAN ERDOĞAN SEN YANLIŞ YAPTIN DEMEDİ"
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü ; "Ertesi gün grup toplantısı vardı. Başbakan Erdoğan konuşmasına başlarken benim sözlerimi de nakzetmeden farklı bir yönüyle kendi düşündüklerini ifade etti. O da nedir ? 'Böyle böyle şeyler de duyuyoruz. Biz buna da karşıyız. Bir muhafazakar demokrat kimlik içerisinde. Bekar kız ve erkeklerin aynı evde birlikte kalmaları hem kendileri açılarından mahsurlu hem de apartmanlarda oturuyorsa orada bulunanların da şikayetleri olabilir. Bunları takip edeceğiz. Vatandaşların şikayetlerine göre de hareket edeceğiz.' şeklinde sözler söyledi. Bunun üzerine benim bir gün önce söylediklerimle Başbakan Erdoğan'ın bir gün sonra söyledikleri gerçekten tezat teşkil etti. Bana göre şöyle; Ben farklı bir mecrada bildiklerimi söylerken yanlış yapmadım. Başbakan Erdoğan sen yanlış yaptın demedi. Ama farklı bir şey söyledi. 'Ben böyle bir siyasetçiyim. Nerede ne konuştuysam bunu tekrarlarım' dedi. Arkasından gelen sözlerle senim açıklamalarım ile kendi sözleri arasında bir çelişki olduğunu belki farkında olmadan ortaya koydu. Ben bunları tebcil edecek bir durumda değilim. Çünkü öyle şeyler vardır ki tebcil götürmez.Ş imdi meselenin bu boyutuna bakanlar siyasetçi, gazeteciler ve toplumdaki birçok kesim olsun benim sözlerimde Başbakan Erdoğan'ı korumak isteğimi ve aslında farklı şeyler söylediğimi, Başbakan Erdoğan'ın da bizi hiçe sayarak kendi düşüncelerini açıkça ifade ettiğini söyledi."
"BUNUN GETİRİSİNİ VE GÖTÜRÜSÜNÜ KENDİSİ KARŞILAR"
"Başbakan Erdoğan'ın sözlerinden dolayı sorumlu ben değilim" diyen Arınç, şunları söyledi : "Kendisi sorumludur. Bunun getirisini ve götürüsünü kendisi karşılar. Ben onun bunları bilerek söylediğini ve bunu nasıl karşılayacağını da düşündüğünü, bu sözlerinin toplumda nasıl bir etki bırakacağını da peşinen düşünen bir insanım. O her zaman yaptığı gibi o sözleriyle de toplumda takdir göreceğini ve aslında sosyal bir yaraya parmak bastığını düşünüyor olabilir. Bunu farklı bir zamanda ve farklı bir biçimde dile getirseydi benim konuşmam ile kendi konuşması arasındaki çelişkiye kimse dikkat etmezdi. 'Bu onun görüşüdür.' derdi. Oysa aradan 12 saat bile geçmeden akşam saatlerinde yaptığım açıklamayı Başbakan Erdoğan saban saatlerinde farklı bir açıdan çelişki içerisinde göstermiş oldu. Bunu itiraf etmem lazım. Dolaysıyla bu çelişkiye dikkat çeken pek çok yazar-çizer, siyasetçi bizi eleştirdiler. Bu eleştirilerin bir kısmı haklıdır. Kendilerine saygı duyuyorum. Bir kısmı da haddini aşmaktır. Yani; nasıl olsa elimize bir fırsat geçti, Başbakan Erdoğan ve Bülent Arınç'a vuralım. Bundan bir rant elde edelim. diye çok terbiyesizce çok ahlak dışı ve bizi adeta yok etmeye çalışan eleştiri dışında bir takım gayretler oldu."
"ÜZÜLDÜĞÜMÜ İTİRAF ETMELİYİM"
Arınç, "Üzüldüğümü itiraf etmeliyim. Öyle bir şey olsaydı bu birlikteliğimiz devam etmezdi. Çok zor günler geçirdiğimizi ve zaman içerisinde bazı olaylar karşısında farklı tavırlar takındığımız ben biliyorum. Bu tavırları kendi aramızda zaman zaman tartıştığımız oluyor. Ben bu konularda bir yanlış yapmışsam bunun sonuçlarına katlanırım. Biz dava arkadaşıyız. Hükümetteki sorumluluğum sadece bir bakan olarak bulunduğum anlamına gelmez" diye konuştu.
"İTİBARIMIN YIPRANMASINI İSTEMEM"
Arınç, "Benim görevim Başbakan Erdoğan'ın söylediklerini, mesajlarını olumlu olarak topluma yansıtmaktır. Onun da böyle bir görevi olmalı ki Hükümet Sözcüsü ne konuşuyor ise onu tekzip edecek onu yanlayacak ve onu açık düşürecek bir davranış içerisinde olmamalıdır. Bunu beklemek benim bir bakan olarak hakkım. Ama buradaki konuşmasıyla biz eleştirilerin odağında olduk. Ben itibarımın yıpranmasını istemem. Kişiliğimin yıpranmasını istemem. Böyle basit bir olaydan dolayı beni kum torbasına çevirecek insanlara malzeme vermem istemem" dedi.
"BU ÇELİŞKİNİN SORUMLUSU BEN DEĞİLİM"
Arınç, "Başbakanımıza buradan bir dost, bir arkadaş ve onun bir kardeşi olarak seslenmek isterim ki; Hükümet Sözcüsü olarak açıklamam ile kendisinin Başbakan olarak açıklaması arasında apaçık bir çelişki vardır. Bu çelişkinin sorumlusu ben değilim. Bu çelişkiyi en güzel şekilde izah etmesi dün bugün ve yarın kendisinden beklenir. Ben duyduğumu, bildiğimi, gördüğümü bir ambalaj haline getirerek açıklamış oldum. Bu açıklamamdan sonra en az 4 bakanımdan teşekkür aldım. Bu meseleyi çok güzel izah ettiniz demişlerdi" diye konuştu.