Köylerin çoğu ıssız, toprak nadasta, inekler granül yiyor, etleri gazla yumuşatılıyor, tavuklar fabrikada yetişiyor, bağlara bahçelere gübre diye kanserojen basılıyor. Zaten verimli topraklar ya çok uluslu GDO lobilerine peşkeş çekildi ya da yapılaşmaya açılarak betona kurban edildi.
Zengin Türkiye artık kendi kendisine yetemiyor, bırakın yiyecek eti, nohudu, mercimeği, samanı bile ithal ediyor! Kentlerin havası zehirli, suyu kirli, göçen köylülerin de çoğu işsiz, sadakanın yeni adı sosyal yardımlarla yaşıyor.
Eskiden kendi kendine yeten dünyadaki 7 ülkeden biri olarak övünürdük, okullarda yerli malı haftası düzenlerdik. Küçüklüğümde köyde doğan her çocuk ev işlerinde yardım ederek üretime katkı sağlar, çalışmay,ı emeği, çabalamayı hayat tarzı haline getirirdi. Tarım, Dünya Bankası destekleri, IMF politikaları ile kâr edemez, karın doyurmaz hale gelince köylü üretimden koptu, şehre göç akını başladı. Şu anda köyde genç nüfus azalıyor, genç kızlar evleneceği damada şehre göçme şartı getiriyor. Yaşlı nüfus ise yaşlılık maaşı, sosyal yardımla geçiniyor, tarlalar ekilmiyor, meralar hayvanlarla dolmuyor. Tarım ve hayvancılığın bitmesi ise temel gıda maddelerinin ithal edilmesine sebep oluyor, o da üreticiyi daha fazla cezalandırdığı için onlar da zarar ettiği için üretimden çekiliyor. Şimdi buzağı ve hayvan başına destek başlamış köylere ama onu köyler boşalmadan önce yapacaktın, üreticiyi cezalandırmayacak, üretimi teşvik edecektin. Tersine göç çok zordur, köyden şehre göç zamanında önlenmeli idi. Şehirden köye genç nüfus dönmez bari büyük sermaye gruplarının tarıma, hayvancılığa girmesi teşvik edilsin.
Türkiye’nin ihracatını artırması için kaynaklarını imalat sanayine ve tarıma yöneltmesi gerekiyor. Yani lüks AVM, lüks konut yapımı ve lüks otomobil ithalatına ayrılan kaynakların imalat sanayine yöneltilip ihracata konu mal üretiminin artması şart.
Tabii bunun için çeşitli nedenle kapanan ve iflas eden imalat sanayii tesislerinin canlandırılmasında da fayda var. Çünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da pek çok tesis kapandı. Hatta özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu’nun 30 işletmesinden 26’sı, Et ve Balık Kurumu’nun 15 işletmesinden 10’u, Orman Ürünleri Sanayi’nin 20 işletmesinden 16’sı faaliyetini durdurdu. Unutmadan belirtelim özelleştirildikten sonra faaliyetini durduran tesislerde 16 binden fazla çalışan işini kaybetti.
Yine yarım kalmış kamu tesisleri var Doğu Anadolu’nun pek çok il ve ilçesinde. Bu tesislerin sayısı 268’i buluyor. Doğu ve Güneydoğu GAP son yatırımları yapılmalı, tarım ve hayvancılık teşvik edilip kapatılan eski tesisler kombinalar yeniden açılmalı.
Lütfü Şahsuvaroğlu hocamızın Ahlat merkezli yeni tarım kentleri kurma, Irak ve Suriye ile Dicle Fırat suları ortak kullanımı ile sulu tarım ve sanayi ortak projeleri hayata geçirilmeli. Bölgesel kalkınma bölgesel barışın temini kadar terörün sonlandırılmasına iç barışın sağlanmasına da katkı sağlar. Tarım liseleri kurulmalı, genç nesil üretimi öğrenmeli, toprak reformu, miras sistemi yeniden düzenlenip tarla mera bölünmesi önlenmeli. Tarım arazilerinin imara açılması yasaklanmalı, ormanı, doğayı korumak için yasa çıkarılmalı, yakılan orman arazisi imara açılımı yasaklanmalı.