Türkiye tepeden tırnağa öyle bir bölünüş bölündü ki, bir daha bir araya gelebilmesi hemen hemen mümkün görünmüyor. Botan adıyla anılan çayın üstünde baraj var. Bu barajın aşağısında bir yerlerde insanlarımız çoluk çocuğuyla pikniğe çıkmış.
Bir ara Botan çayı yükseliyor ve yurttaşlarımızdan bir kısmını alıp götürüyor.
Olay bu. Hayatını kaybedenlere rahmet diledikten sonra bu olayın gazeteler ve televizyonlar aracılığıyla Türkiye’ye duyurulması konusunda sergilenen yakışıksızlığa ışık tutmak istiyorum. Olay ortada. Gündüz gözüyle yaşandı. Öyleyken bir farklılık niye?
Bir taraf diyor ki: “Botan çayı durup dururken yükseldi.”
Bir başka taraf diyor ki: “Barajın kapaklarını vatandaşa haber vermeden açtılar.”
Yine bir taraf diyor ki: “Vatandaşın elli metre uzağında sirenler çaldı.”
Yine başka taraf diyor ki: “Sirenler vatandaşın üç buçuk kilometre uzağındaydı.”
Bizim işimiz bu. Ortada bir acı gerçek var. Bu gerçeğin üstünü örtmeye çalışan bir taraf. Gerçeğin olduğu gibi bilinmesinden yana olan karşı taraf.
…
Gazeteler diyor ki: Bir yerlerde bir ülkede başbakan yardımcısı olan politikacı için kendi partisinden bir iki çatlak ses çıkmış. “Beceremiyorsun” filan demeye kalkışmışlar. Başbakan yardımcısı, hem hükümetten, hem parti başkanlığından hemen istifa etmiş.
Bizim kültürümüzde bu tavın küfürle karışık özlü sözü bile vardı: “Al atını, bilmem ne yaparım tımarını…” o ülkede o politikacı bu erdemin sahibi olduğunu göstermiş. Bizde aynı konumda olan ve aynı durumla karşı karşıya bulunan bay politikacımız ne diyor: “Bana karşı çıkanlara hadlerini bildireceğim.” Bu bizim solumuzu tutan arkadaşın tepkisi.
Sağımızın ise iler tutar yanı kalmadı. Çankırı’nın yüzde yetmiş dört desteğiyle Cumhurbaşkanlığına seçilen zat 12 Ağustos gününden bu yana mucizeler yaratıyor. Okumaz yazmaz bir kişinin bile kabullenemeyeceği boyutlarda kanunsuzluklar sergiliyor. “Ne yapıyorsun?” diyen yok. En küçük bir duyuru için Resmi Gazete “mükerrer Sayı” ya başvururken Cumhurbaşkanı’nın seçildiği haberi yayınlanmıyor.
Bu tavır devekuşunun görünmemek için kafasını kuma soktuğu olayıdır.
Ancak bu neye yarar? Bir taraf var ki, insanımıza “Güneş batıdan doğuyor” diyor. Gerçek diye bu biliniyor. Bu söylem üzerine güneşin doğudan doğduğuna inananlar dışlanıyor, hor görülüyor. Karşı tarafa gelince, onlar da laf üretmekle yetiniyorlar. Ne diyorlar? “Arkadaşlar Peygamberimizden “Ümmetim yanlışın üzerinde birleşmeyecektir” yolunda Hadis var, uyanın” diyor. Ümmetin ümmetliğine sahip çıkmaktan uzağa düşmesine engel olunamıyor.Bu arada atı alan da Üsküdar’a geçmiş oluyor.
Allah Türklüğün yardımcısı olsun.