Bir mühendis olarak, matematiksel verileri kullanan "hesap adamlarına" değer veririm. Ama MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, "Ben biraz da hesap adamıyım” diyerek, anlattığı beyin yakan hesapları karşısında değerlendirme yapmakta acze düştüğümü itiraf etmeliyim.
17 Nisan günü bir iftar programında yaptığı son hesabının da esrar-ı derununa vakıf olabilmek için çabalarım neticesiz kaldı.
Bahçeli 14 Mayıs seçimleri için sayılardan bir alamet keşfetmiş:
"3 bölge var İstanbul’da. Toplam milletvekili sayısı 98; 9+8= 17. Bugün 17 Mayıs ise Kadir Gecesi. Bu tesadüf müdür?"
Sürçü lisan ederek "17 Nisan" yerine "17 Mayıs" dediğini varsayabiliriz. Ama "hesap adamı" genel başkanın rakamların sırrı konusunda verdiği ipuçları bu fakire yetmedi.
Aslında geçmişte buna benzer esrarlı matematiksel açıklamalarını da anlamış değildim.
Mesela "2009 yılındayız. 2009’un sıfırlarının üzerine çarpı koyun, atın. İki sıfırı kaldırdık. Ne kaldı geriye 29. 11 ile 29’u toplayın ne oldu? 40. 9 Şubat 2009 Milliyetçi Hareket'in 40. yılı. 9 ışık 3 dalga 9’la iktidara yürüyoruz demektir. Bu sebeple 2009 hayırla vesile olacaktır. Bunlar tesadüf olamaz…" ifadesinin beynimi yakan anlamını hala kavrayamadım.
İktisat doktoru biri "bunlar tesadüf olamaz" dediğine göre, sayıların böylesine derin sırlarına vakıf olamadığım için komplekse kapıldım.
Gerçi görünüşte Bahçeli’nin bu ve benzeri hesapları tutmadı, Milliyetçi Hareket iktidara gelemedi. Hatta bir görüşe göre kendisinin asla iktidar olmak gibi bir hevesi de yok. Koalisyon ortağı olarak bir bakanlık talebi bile olmadı. Ama Bahçeli hükümetin sandalyesiz ortağı olarak etkili olmaya devam etti.
* * *
LİDERİMİN LİDERİ
“7 benzemez partinin” (AKP, MHP, BBP, YRP, VP, Hüda-Par, DSP) oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın 2. Büyük partisi MHP’nin lideri Devlet Bahçeli zaman zaman “acaba sürpriz yapar mı?” diye düşünülen bir isimdi. Fakat son açıklamasıyla “liderlik”iddiasından da vazgeçtiğini gösterdi:
Bahçeli, "Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'dır” dedi. Herkesi “milli ve yerli lider Erdoğan” etrafında kenetlenmeye davet etti.
Buna MHP’ye oy veren Türk milliyetçileri ne der bilemiyorum. Belki de çoğu “liderimin lideri liderimdir” diye uyum sağlarlar. “Biraz hesap adamı olan” Bahçeli yerine, “ekonomist” Erdoğan’ı lider olarak benimseyiverirler.
* * *
Ama bazı MHP’li Türk milliyetçileri “milliyetçiliği ayağı altına alan” birini lider kabul etmek istemeyebilir.
Çünkü Bahçeli’nin kendine özgü veciz ifadeleri hala hafızalarında kazınmış gibi durmaktadır:
“Türkiye'yi birbirine düşürmeye çalışandan cumhurbaşkanı olmaz, bebek katili ile müzakere edenden, teröristlere kucak açandan cumhurbaşkanı olmaz. Milleti 36'ya ayırmaya çalışandan cumhurbaşkanı olmaz. Adaletten kaçandan, rüşvetçilere kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz. Evdeki paralarını sıfırlarken haysiyeti sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz. Milliyetçiliği ayaklar altına alandan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz olamayacak.
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz.
Her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sikleti çekmez.”
* * *
Anladığım kadarıyla Bahçeli geçmişte verdiği "Ne kadar Omo varsa, ne kadar Tursil varsa, ne kadar Persil varsa alayını alacağım, Haliç'e dökeceğim, AKP'yi 40 defa yıkayacağım" sözünü tuttu.
AKP’yi ve Erdoğan’ı yıkadı ve tertemiz yaptı.
Hatta o kadar ki Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’na dahil ettiği Hüda-Par’ı da tertemiz hale getirdi. "Hizbullah terör örgütüyle Hüda-Par arasında bir ilişki yoktur” diyebildi. İmralı’daki teröristbaşından getirtilip okutulan mektubu bile savundu.
* * *
EKONOMİST ERDOĞAN
Özellikle Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra ekonomi alanında en temel kurumlar bağımsızlığını kaybetti ve bütün kararları “ekonomist Erdoğan” bizzat kendisi aldı.
Geldiğimiz yer ağır bir ekonomik kriz, derin yoksullaşma ve dünya liginde alt sıralara düşüş.
Erdoğan farklı bir “ekonomist” olduğu için alışılmış, bütün uzmanlar tarafından kabul görmüş “ortodoks” politikalardan “epistemolojik” bir kopuşla “heterodoks” politikalara yöneldi.
“Nass var, size bize ne oluyor?” diyerek ekonomi alanında yapılmış bütün araştırmalar ve uygulama sonuçlarından üretilenbilimsel kurallara sırtını döndü.
Esasen Kur’an’a göre yasaklanan “riba” ile günümüzde bankaların uyguladığı “faiz”in niteliği konusunda din bilginleri arasında bile bir mutabakat yok. “Banka faizleri” dinen yasaklanması gerekiyor ise bunun sıfır olması lazım. Oysaki Erdoğan bu tezi ortaya attığından beri Merkez Bankası gösterge faizi yüzde 8,5 fakat bankaların kredilere uyguladığı faizler yüzde 30-40mertebelerine çıktı.
“Ekonomist Erdoğan’ın” politikası yüzünden derin yoksullaşma, gıda ve barınma gibi en temel ihtiyaçlara erişmede sıkıntılar yaşıyoruz. Kasası tamtakır olan devletimiz, borçları döndürebilmek için, yurtdışından dolar bazında yüzde 9-10mertebesinde “tefeci faizi” ile borçlanabiliyor. Bu, Osmanlıyı mali iflasa götüren faiz oranlarının iki katı bir faiz demek.
* * *
Tekeden süt sağıldı, Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı oldu. Dahası Bahçeli Erdoğan’ı lider belledi.
"Biraz da hesap adamı olan" Devlet Bahçeli ile "ekonomist Erdoğan" birlikte Türkiye’yi bu hale getirdiler.
Bize gerçekten hesap uzmanı ve uluslararası standartlarda ekonomist olan kadrolar lazım. Aman ha! 14 Mayıs şansını ıskalamayalım.