Yıl 1956... Katı ve despot, insanlara nefes aldırmayan SSCB’nin en gaddar dönemi. İnsanlara neden, niçin sorusu dahi sorulmadan katledildiği, öldürüldüğü, sürgün edildiği, işkence gördüğü bir dönem Hava ağır mı ağır. Millet umutsuz, yılgın, bıkkın ve endişe içinde yaşıyor. İşte böyle bir ortamda Çekoslovakya’lı (Çekya) gençler tepkilerini gösteriyor. Kişilerin sorgusuzca katledildiği ve hesabının sorulmadığı/sorulamadığı bir dönem. Halk artık kaybedecek bir şeyinin kalmadığını ve son kez bir uyarıda bulunma cesaretini göstererek protestolara başlıyor. Yaşlısı genci Prag sokaklarına döküldü.
SSCB silahlı kuvvetleri ağır silahlarla Prag kentine giriyor. Halk kendini tankların önüne atıyor, tankların üzerine çıkarak özgürlük mesajları veriyordu. Koskoca SSCB ordusu ve bir avuç Prag halkı dünyaya yeni bir bahar kazandırıyordu. Ve Sovyet zırhlı birlikleri Prag kentini, gençleri, halkı yerle bir etti. Binlerce ölü ve yaralı. İşte bir bahar böyle başladı ama bitmedi… Onlarca insan canından oldu. Protestolar çok ağır şekilde bastırıldı. Alexandır Dubçek idol haline geldi. Ülkesinden sürüldü. Ankara’ya Çekoslovakya sefaretine göz altında tutulmak üzere gönderildi. Daha sonraki yıllarda ülkesinin başbakanı oldu.
Yıl 2000... Aradan 44 yıl geçtikten sonra ‘’Prag ilkbaharı’’ Sovyetler'in dağılmasının temelini atmış oldu. Sovyet halkları içinde yer alan ulusların özgürlük yolu açıldı. Çok sayıda millet kendi devletlerine, özgürlüklerine kavuştu. Her bahar hemen çiçek açmaz, tohumlar yere düşer uzun zaman sonra çimlenir. Prag Baharı da işte böyle bir tohum, uyanıştı. Türkiye’de de 1960, 1980 yıllarında da bir bahar yaratılmaya çalışılmış ve bir dereceye kadar başarılı olmuşsa da devamı gelmemiştir. Çünkü yaratılan bahar tüm kesimlerce desteklenmedi, tam tersine sabote edildi.
Hepimizin hafızasında taze olan ‘’Arap Baharı’’ ise, halkın değil, dış güçlerin yarattığı yapay bir bahardı. Sonuç fiyaskoyla sonlandı. Halkın istemediği, benimsemediği bir baharı yaratsanız da yaşatamazsınız. Bugün ise Avrupa’da yeni bir rüzgar esiyor. Öğrenci hareketleri ile bahar ateşlenmeye çalışılıyor. Baharı söndürmek içinde siyasi güçler her yolu deniyor. Dünya değişiyor, insanlar ve insanlık değişiyor. Doğal olarak siyasiler ve siyasal iktidarlar da değişecektir. Bakalım bu bahar değişimi ne derece tetikleyecek veya ekileyecektir. Bütünleşen bir dünya mı yoksa daha çok ayrışan bir dünya mı ortaya çıkacak? Zulüm ve asimilasyon gören halklar özgürlüklerine kavuşabilecek mi? Bu baharın başka bir özelliği daha var. Amerika’nın keşfinden bu tarafa ikinci sınıf insan işlemi gören zenciler ABD’de ağırlıklarını gösterdiler. Umarız devamı gelir. Dünya çok yoruldu, huzur bulması tek dileğimizdir.
Geçmişten kalan iki sözcük: SVOBODA VE PRESTORİKA esir ve zulüm altında olan milletlerin insanların geleceği olsun. Çin’de Sinciang, Uygur Özerk Bölgesinde yaşayan soydaşlarımıza yapılan işkenceler son bulsun...