Başlığı okuyan: "Bu ne biçim soru, elbet de bizim" diyecektir.
Evet, yazımın başında ben de ifade edeyim: BU ÜLKE BİZİM.
Hem de anamızın ak sütü gibi helal!
Uzağa gitmeye gerek yok. Kurtuluş Savaşı’nda hepimizin soyunda, sülalesinde şehit olmuş insanlar yok mu? Türk anası, gözünün nuru tek evladını ‘vatana feda olsun’ diye eline kına yakarak cepheye göndermemiş mi?
Bedel ödemişiz hem de çok ağır bir bedel…
Gelelim asıl meseleye:
Ülkemiz son yıllarda büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya. Sınırlarımızdan, grup grup insanlar geliyor. Hem de hiç müdahaleye maruz kalmadan. Suriyeliler, Afganlar, Afrika’nın bilmem neresinden…
Türk garip gurebaya, öksüze yetime, kucak açar, yemez yedirir.
Ama bugün kazın ayağı öyle değil. Misafir ev sahibi olmuş, gelmiş ekmeğine göz dikmiş, evine ocağına yerleşmiş, üstelik yan gelip yatıyor!
Suriye iç savaşında ülkemiz onlara kucak açtı. Sonuç savaş bitti, Esat çağrı yapıyor; "Dönün ülkenize!" diye. Bizimkiler dönüyor da bayramdan bayrama! Gidip tekrar Türkiye’ye geliyorlar.
"Canım ne var bunda niye rahatsız oluyoruz ki?" diyen varsa biraz istatistiki bilgi aktarayım:
Şu anda resmi ağızlar 4 dese de 8,5 milyonun üzerinde insan var sığınmacı olarak. Yani ülke nüfusunun onda biri. Kadınları fabrika mübarek... Doğur ha doğur! Çocuk doğurma oranı Türk’ün beş katı.
Hatay Belediye Başkanı feryat ediyor: "10-12 sene sonra Hatay Suriyeliler'e teslim" diye.
Kimin malını kime teslim ediyoruz?
İlla ATATÜRK’ün kemiklerini mi sızlatacağız, anlayalım!
Kilis neredeyse elden çıkmış, İstanbul, Ankara, Bursa’nın yanında Antep, Urfa, Hatay illerinde Suriyeli nüfusu 400 bini geçmiş. Gettolar oluşturmuş Suriyeliler, vatandaşımız evini ocağını terk edip kaçıyor…
Sayın Sağlık Bakanı açıkladı:10 yılda 755 bin çocuk doğmuş. Hele yaşadığınız şehrin nüfusunu bir göz önüne alın bir de 755 bini... Hangisi çok!
Yetkililerimiz açıklıyor: "Türkiye büyük ülke! 80 milyar dolar harcamışız, yine harcarız."
Ama bir yandan da son 20 yılın en yüksek faiz oranı, 8.625’ten 2 milyar dolar kredi almışız. Bitmedi 5 yıl sonunda bu 2 milyara bir milyar faiz ödeyeceğiz. Ne iş!
Halk arasında bir söz var; "Ayranı yok içmeye, tahterevanla gider eğlenceye!" (Biraz değiştirdim sözü anladınız gayri)
Bir video izledim. Suriyeli aile malum bir marketten alışveriş yapmış. Araba ağzına kadar dolmuş taşıyor. Ve benim Suriyeli asil vatandaşım (!) bedava alışveriş kartını uzatıyor! Sen sağ ben selamet.
Saatlerce yağmurda, kışta kıyamette, ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen, bedava ekmek kutusuna konsun da alayım diye titreyen, salatalığı, patlıcanı tane ile alabilen, ödeyemediği elektrik faturası için icraya verilenler, uzay adamları galiba!
Üniversiteyi bitirmiş, babasının eline bakan gençler;
Atanamayan binlerce vatan evladı uzaydan gelmiş (!)
İşin bir de İslamı yönü varmış. Ensar/Muhacir meselesi.
Buna bir türlü kafam yatmadı.
İslam tarihinde Hz. Peygamber Efendimiz, Müslümanlığı yaymak ve Mekkeli Müslümanları korumak için Medine’ye göç ediyor. Medineliler din kardeşlerine evlerini açıyor, yardım ediyor. Onlara, yardım eden anlamında ENSAR deniyor.
Tamam da bizim Suriyeliler'in gelişinde kutsal bir amaç mı var? Bu amaç sahillerde nargile tüttürmek mi!
İşin bir başka yönü Mekke ve Medine ikisi de Arap kabilesi, dili dini, adeti anlayışı bir. İki ayrı kültürde, iki ayrı ülke insanı mı kardeşim!
İnsanlar kafa yormuş ve "ülkemizin demografik yapısı tehlikede" diyor...
"Yarın çok geç olabilir, tez elden evlerine dönsünler" diyor.
Ülke insanının da yüzde doksana yakını parti farkı gözetmeksizin "Bunlar ülkelerine dönsün" diyor.
Son söz: Şimdi bu şartlar altında bedelini ödediğimiz bu ülke bizim mi? Yoksa ülkelerini bırakıp kaçan, Türkiye’de bedava yaşayan, yetmedi Rusya’ya paralı asker olarak savaşmaya gidenlerin mi? Bizim ise; niçin ebediyen rızkımıza,ülkemize ortak olacaklar! Demografik yapımızı bozacaklar.
Ben, bu "bile bile ladesi" anlamadım, anlayan beri gelsin!
BU ÜLKE BİZİM HEM DE EBEDİYEN!