Buğra Kavuncu: Pandemi birçok şeyi su yüzüne çıkardı

İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, "Pandemi birçok şeyin su yüzüne çıkmasına neden oldu. Kapanmayı sıkıntılı da olsa bir şekilde atlatırız ama Türkiye'yi çok büyük bir ekonomik sıkıntı bekliyor" dedi.

Bakanlar Kurulu'ndan ülkemiz için tam kapanma kararı çıktı, peki zor durumdaki esnaf ve vatandaşa ekonomik destek olacak mı? Tam kapanma kararı neden şimdi verildi? İBB ve AK Partili belediyeler arasındaki 'Halk Ekmek' tartışmasının nedeni ne? Halk Ekmek büfeleri neden kaldırıldı? Millet İttifakı'nda son durum ne? İttifak tartışmaları Türkiye'yi nereye götürüyor? 

İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu bu soruları Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un gündemin nabzını tuttuğu "Bi Karar Ver" programında yanıtladı.

Programa, "128 Milyar Dolar Nerede?" yazılı maskeyle katılan İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, Merkez Bankası'nın kayıp rezervlerinin Türkiye finansal tarihindeki en büyük ayıp ve ülke için de en büyük trajedi olduğunu vurgulayarak "bu konuyu asla unutturmayacağız" dedi.

"Bu 2-3 haftalık kapanmayı bir şekilde atlatırız ama Türkiye'yi çok büyük bir ekonomik sıkıntı bekliyor" ifadelerini kullandı.

Tam kapanma kararının doğru ama geç alınmış bir karar olduğunun altını çizerek, "Türkiye'nin kapanması lazımdı, doğru bir karar. Türkiye'de 'ama' ve 'keşke' lafını o kadar çok kullanır olduk ki... Düşünün; Mart ayındaki 15 günlük kapanmanın bize getireceği hem moral hem psikolojik hem ekonomik açıdan ne kadar faydası olurdu." Dedi.

Buğra Kavuncu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

BÜYÜK BİR EKONOMİK KRİZ KAPIDA!

Tam kapanmanın gerekli bir karar olduğuna dikkat çeken İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, bunun nedenini şöyle açıkladı:

"Çünkü; Özellikle turizm açısından ülkeyi zor duruma sokacak bir hale geldi. Bütün rezervasyonlar iptal ediliyor. Keşke bu karar mart ayında olsaydı da turizm sezonuna biraz daha rahat ve sıkıntısız bir şekilde girebilseydik. Turizm çok önemli, çünkü Türkiye'nin döviz girdisini ne fazla temin ettiği yer. İhracattan sonra turizm çok önemli bizim için. Hayati derecede önemli. Keşke bu hassasiyet daha önceden gösterilmiş olsaydı.

Bu tam kapanma kararında evde oturan, ekonomik sıkıntıda olan vatandaşa yönelik herhangi bir tedbir, herhangi bir destek açıklanmadı. Dünyada pandemiden dolayı en az nakit desteği veren ülkelerden bir tanesiyiz. Yüzde 1.1'de kalmışız. Gelişmekte olan ülkelerin yüzde 1.6'lık bir ortalaması var.  Zengin ülkelerin yüzde 12'ler civarında. Milli gelirin yüzde 12'si kadar bir miktarı vermişler pandemide destek olarak vatandaşlarına biz 1.1'in üstüne çıkamamışız. En azından 128 milyar doların 3-5 milyarını vatandaşa akıtsalardı da bayrama kadar insanlar nefes alacak halde devam etseydi. Türkiye'nin kapanması lazımdı, doğru bir karar. Türkiye'de 'ama' ve 'keşke' lafını o kadar çok kullanır olduk ki... Düşünün; Mart ayındaki 15 günlük kapanmanın bize getireceği hem moral hem psikolojik hem ekonomik açıdan ne kadar faydası olurdu. Bir de 3 gün önceden haber veriliyor. İnsanlar seyahat planlarını iptal etmek zorunda kalıyor. Daha erken haber verilebilirdi. Zaman planlaması önemli ama bizim gündemimizde bile yok maalesef...

Pandemi birçok şeyin su yüzüne çıkmasına neden oldu. Bu 2-3 haftalık kapanmayı sıkıntılı da olsa bir şekilde atlatırız ama Türkiye'yi çok büyük bir ekonomik sıkıntı bekliyor. Biraz geçmişe gidelim. 2013'e kadar Türkiye'de hem enflasyon oranları hem döviz hem büyüme rakamları bunlar kısmen dengeli bir şekilde yönetilebiliyordu. Çünkü sağlıklı yatırım geliyordu ülkeye. Sağlıklı yatırım derken, sıcak para değil, kalıcı, bu ülkeye güvendiği için gelip yatırım yapan, Greenfield dediğimiz projelerle hem istihdam sağlayan çok düzgün bir dış yatırım ivmesi vardı.
2013'ten itibaren bu düşmeye başladı. 2016 ile beraber biz  tamamen krediyle büyümeyi destekleyen, ayakta tutmaya çalışan bir süreç içerisine geldik. Ve 2017'de Merkez Bankası ile Hazine arasında yapılan bir protokolle Merkez Bankası'nın dövizlerinin Hazine tarafından o rezervlerin piyasaya sürülmesi, dövizlerin eritilmesi konusunu gördük. Bütün bunların olmasının sebebi şu: O yatırımcının gelmesiyle dengesi bozulan ekonomi, Türkiye'ye olan güvenin kaybolmasıyla dengesi bozulan ekonomide bir de bir inat vardı: 'Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.'' Faiz sebep, enflasyon sonuçtur' cümlesini doğrulatmak adına, taktığım maskedeki o 128 milyar dolar peyderpey eritilmeye başlandı. En büyük laboratuvar çalışması ve boş. Para erirdi, rezerv eridi. Niye? Enflasyonu dizginleyeceğiz diye,enflasyon uçtu. Faizi dizginleyeceğiz dediler o da uçtu. Belki dövizi tutabiliriz dediler o da uçtu. Yani hem rezervleri eritiniz hem de hiçbir rakamı arzu ettiğiniz seviyede tutamadınız. Yanlış ekonomi yönetimiyle, bir inat uğruna ve usulsüzce belki de birilerinin menfaat sağlayacağı şekilde bu ülkenin rezervlerini çar çur ettiniz. Tam kapanmada özellikle dar gelirli vatandaşlarımız büyük sıkıntı çekecek ama biz bu zihni değişlikliği sağlamazsak, sıkıntı bu 3 haftalık kapanmadan çok daha fazla..."

HALK EKMEK TARTIŞMASI: GARİBAN VATANDAŞ UMURLARINDA DEĞİL!

İstanbul'da yaşanan Halk Ekmek büfesi tartışmalarına da değinen Kavuncu, şunları kaydetti:

"Üsküdar Belediyesi meclis üyemiz var Onur Çukurlu, A Haberin yapmış olduğu bir algı yaratma çabası vardı, onu engelleyecek şekilde arkadaşlarımız o gün orada mücadele e'ttiler. İBB Grup Başkanvekilimiz İbrahim Özkan'la da sürekli irtibat halindeyiz. Bugün onunla da konuştuk. Sürekli bu konunun takipçisiyim.

Ne yapılmak istendiğini görmek açısından çok çarpıcı bir hadise bu. 'Yoksulluğu yöneteceksek ben yönetirim, çözeceksek ben çözerim, veren el olunacaksa ben olurum. Benden başka kimse olamaz'ın açık bir itirafı bu. Gariban vatandaş umurlarında değil. Siyasi hırsın aklın önüne nasıl geçtiğini, aklı da bir tarafa bıraktım vicdanların nasıl köreldiğini anlamak adına çok çarpıcı bir örnek.

Siyasi strateji olarak da büyük hata. Bırakın. İyi mi kötü mü çalışıyor bu belediyeler, vatandaşlar görsün. Böyle, komik komik, son derece saçma, incir çekirdeğini doldurmayacak bu tür manipülatif hareketlere girmenin siyasi strateji açısından da hiçbir faydası yok."

TÜRKİYE'NİN BUHRAN İÇİNDE OLDUĞUNUN NET RESMİDİR

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 1915 olayları için 'soykırım' ifadesi kullanan ABD Başkanı Joe Biden'a cevabını da eleştiren Kavuncu şu ifadeleri kullandı:

"One Minute'den nerelere gelmişiz. Sanki Amerika'ya bir şey yapmışız gibi söylenmiş. Fransa'daki soykırım kararından sonra yapılan boykotlar, şahsiyetli duruş, verilen haklı tepkiler gitmiş yerine şimdi bir zafiyet almış. Bu bir sıkışmışlığın, yalnızlığın ifadesidir. Onurlu bir Cumhurbaşkanı'nın yapacağı tek şey telefonu çat diye kapatmaktır. Halen 'Hastayken beni ziyarete geldi' deniliyor. Bu Türkiye'nin, her anlamda bir buhran içerisinde olduğunun net resmidir. Bunları biz 5-10 yıl sonra seyredeceğiz emin olun. Değiştiğinde Türkiye, geçmişe dönüp baktığımızda Türkiye'nin nasıl dibe vurduğunu bu görüntülerle izleyeceğiz, ilk seçimlerde Türkiye değiştikten sonra.. "

MESELELERİ ÇÖZEMEYEN İKTİDAR ERKEN SEÇİME GİDEBİLİR

'Erken seçim olur mu?' sorusunu da cevaplayan Kavuncu "Eğer seçim gibi bir konu gündeme gelirse, iktidarın elinin kolunun bağlandığı, meseleleri çözemediğini hissettiği için erken seçime gider. Bu da Türkiye'nin hayrına olan bir durum değildir. Bir an önce Türkiye bu iktidardan kurtulsun ama erken seçimin sebebi bu olmasın" ifadelerini kullandı.

ÖĞRENCİ ANDI TARTIŞMALARI: KİMSE BUNDAN RAHATSIZ OLMASIN

Andımız tartışmaları için de Kavuncu, şunları kaydetti: " Andımız konusunda ben çok netim. İnsanları neden rahatsız ettiğini anlamakta zorluk çekerdim ama bir noktadan sonra anladım. Oradaki lafı bir ırki temel üzerine oturtursanız; 
elbette ki bir rahatsızlık hissedersiniz. Ama oradaki kasıt; bir ırk kastı değil. Bu milletin bir adı var. Ne diyeceksiniz? Biz kimiz? Bu ırksal bir dayatma değil ki.... Çalışkanım, doğruyum ile kimseyi rahatsız etmiyordur herhalde. 'Türküm' kelimesi bir rahatsızlık yaratıyor.  Bu milletin adı Türk Milleti ve kimse bundan rahatsız olmasın."

"BİRİLERİ VARLIĞINI ARMAĞAN ETTİĞİ İÇİN BUGÜN GÜVENDEYİZ"

Buğra Kavuncu, "Küçücük çocuklara varlığım Türk varlığına armağan olsun dedirtmek, dayatmacılık değil midir? Aileler bu noktada tepki gösteriyor" sorusu üzerine de şunları söyledi.

"Dayatmacılık değil, ben şöyle okuyorum onu: Çünkü varlığınızı Türk milletine armağan ediyorsunuz. Bundan 50-100-150-200 yıl önce birileri varlığım bu milletin varlığına armağan olsun dediği için sen bugün bu ülkede huzur içinde yaşıyorsun. Birileri varlığım bu milletin varlığına armağan olsun dediği için bugün bu ülkenin bayrağının altında kendini güvende hissediyorsun. Birileri Çanakkale'de bu millete varlığını armağan ettiği için biz bugün burada asil bir şekilde, şerefli bir Türk vatandaşı olarak yaşayabiliyoruz. Kolay değil bunu muhafaza etmek. Ben bunu okuduğumda böyle hissettim."

"SURİYELİLER BİR AN ÖNCE ÜLKELERİNE GERİ GÖNDERİLMELİ"

Türkiye'deki Suriyeliler'e yönelik İYİ Parti'nin pozisyonu açıklayan Kavuncu "Şu bir realite. Dünyanın hiçbir ülkesinde, bu kadar fazla insanı, bir plan program olmadan, bir başka ülkeye gönderip bu ülkenin vatandaşı yapamazsınız. Buna hiç kimse müsaade etmez. Bu bizim için de gelen insanlar için de hayırlı bir gelecek değildir. Bunları en insani şekilde ağırladıktan sonra bir an önce kendi ülkelerine geri gönderecek iklimi oluşturmamız lazım. Bu planlamayı yapmamız lazım.

Biz şunu söylüyoruz; bu insanların bir an önce bu ülkeden herhangi bir sıkıntıya maruz kalmadan düzgün ve planlı bir şekilde kendi ülkelerine geri dönmeleri gerekir. Çünkü bu bir göçtür, bir kavim göçüdür. Allak bullak edecek bütün dengeleri.

Ortak geçmişiniz, ortak gelecek kaygınız ve aynı dili konuştuğunuz bir ülkedeyseniz; bunlar sizi millet yapma yolunda çok daha önemli etkenlerdir. Ortak yaşanmışlıklar millet olma konusunda çok önemli bizim için. Suriyelilere gelelim. Ortak bir geçmişimiz oldu mu? Ortak bir gelecek kaygımız oldu mu?  Aynı dili konuşabiliyor muyuz? Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartları var mı? Yok" diye konuştu.

"HÜKÜMET EKONOMİDEN ELİMİ ÇEKTİM DESE BU ÜLKE YÜZDE 4 BÜYÜR"

Türkiye her anlamda çok büyük bir ülke diyen Buğra Kavuncu, "Doğru bir yönetimle doğru bir yaklaşımla hiçbir şekilde umutsuzluğa kapılacak bir durum olmadığını çok net anlaması gerekir vatandaşların.
Çok basit; memleketin menfaatini ön planda tutacak, o saray zihniyetinden uzak bir anlayışla yönetilirse, çok güçlü bir ülke Türkiye. Ekonomik olarak bakın; şu yaşanan hadiseleri  başka bir ülkede yaşatsanız ortalık birbirine girerdi. Sağduyulu bir milletiz biz. Çok çeşitlendirilmiş bir ekonomimiz var. Turizmde varız, beyaz eşyada varız, 
otomotivde varız, temizlik gruplarında, tekstilde varız. Devlete bakıyorsunuz sonra dönüp özel sektöre bakıyorsunuz, Millet, devletin 2-3 adım önünde. Hükümet, hiçbir şey yapmasa, 'ekonomiden ben elimi çektim, faiz sebeptir enflasyon sonuçtur da demeyeceğim, döviz de bozdurmayacağım, akışına bıraktım' dese
bu ülke yüzde dört büyür." ifadelerini kullandı.

Bir instagram mesajıyla istifa eden Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak'ın da nerede olduğunun bilinmediğinin altını çizen Kavuncu, "128 Milyar Dolar nerede sorusunun cevabını verecek, bunu en iyi bilecek kişi de yok ortada" dedi.

VATANDAŞ EKMEĞİNİN DERDİNDE VE VATANDAŞ UMUTSUZ

Sahayı gezdiklerinde vatandaşın tek derdinin ekmek olduğunu belirten Buğra Kavuncu "Vatandaş ile görüştüğümüzde bizim dinlediğimiz tek konu var. Vatandaş ekmek derdinde, çok ciddi sıkıntıları var. Sıkıntıdan daha kötüsü 'umutsuzluk' da var vatandaşta.

DEVLETİN İŞİ KİMİN NE KADAR DİNDAR OLACAĞINI BELİRLEMEK DEĞİL!

Son olarak pandemi kısıtlamaları kapsamında içki satış yasağını değerlendirerek "Devletin işi, kimin ne kadar dindar olacağını belirlemek değil. Laiklik kavramı konusundaki hassasiyetimizin ölçüsü de burada. Bırakın insanları. Papaza kızıp oruç bozmak tabiri vardır ya bunlar da pandemiyi buldum diyor. Bu nasıl bir kafa? Acaba içerden birileri zor duruma düşürmek için komplo mu yapıyor?" yorumunda bulundu.