Bütün olmak... (Okunup, paylaşılması ümidim!..)

Bahri YILDIZBAŞ

16 Ocak 2016 tarihinde yazmıştım. Şimdi, tam bütün olmak ve el ele vermek zamanı.

Ben; Azeri Türk kökenli, Kürt olmayan, Kürtçe’yi bir kaç sınırlı cümle konuşabilen, bir eğitimci ve Vanlı'yım. Bir milyondan fazla nüfusa sahip olan, Van ilinde yüz binden fazla Azeri Türk yaşamakta, Kürt kökenli hemşehrilerimizle kardeş gibi geçinilmektedir.

Ayrıştırmalar ve kışkırtmalar; basın, görsel ve sosyal medya yolu ile siyonistlerin istediği şekilde hayata geçirilerek, bölge insanının tümü potansiyel ve gençlerin kışkırtılması ile suçlu ilan edilerek, suça itilmeye çalışılmaktadırlar.

Bu konuda, sağduyu sahibi olan herkesin, özellikle sosyal medyada sorumluluk sahibi olması gerekmektedir. Ülkemiz coğrafyasının, inci şehirlerinden Van; Kültür, sanat ve istihdam alanında bölgenin sağlıklı öksüren, tüm inançlara, ırklara, şivelere saygılı; sosyal, kültürel, sanatsal ve akademik alanlarda bölgeyi kucaklayabilen, eğitimde ve sağlıkta bölge koordinatörü rolünü üstlenmiştir. İlde ve bölgede yaşayan, ekmeğini herkesle paylaşabilecek insanlarımıza başka bir gözle bakarak, ayrıştırmak, o bölgenin insanını farklı ve vatan dışında görmek mahalle ağzı ve sokak kültürüdür.

Van kahvaltısı, İnci kefali (Van Balığı), Tekgöz pişiği (kedisi), otlu peyniri, savat gümüş işlemeciliği ile ekonomiye yön vermekte, Van gölü üzerinden Doğu Ekspresi ile Asya ve Uzakdoğu ülkelerine ticaret hacmini oluşturan dünyadaki tek deniz demiryolunu oluşturan, Ülkemizde ilk kurulan ve adını Başbakan'larımızdan Van evladı rahmetli Ferit Melen'den alan havalimanı ile yine bölgenin yurt dışıyla ulaşımını sağlayan, stratejik alanda ülkemizin savunmasında kolorduyu bünyesinde barındıran, Rus savaşında 120 genç (120 filmi çekildi) ile çok zor şartlarda ölümüne evlatlar yetiştiren, Akdamar adasındaki kilisesi ile tüm dinleri barındırdığını ve saygısını haykıran, Hüsrevpaşa camii külliyesiyle, İslam'ın Anadolu giriş kapısını oluşturan, Urartulara başkentlik, Osmanlı, Selçuklu ve Semiramise savunma sahası oluşturan, 4 bin yıllık Şehrivan. Yıllarca; tüm dinleri, dilleri, ırkları coğrafyasında taşıyarak, insanının evrensel dünyasına yerleştiren Şehrivan.

Biz on kardeşiz; Hepimizin onlarca sınıf arkadaşı, komşusu, arkadaşı, bir çok alanda dostları oldu. Kız aldık, kız verdik ve akraba olduklarımız var. Sevmeyenlerimiz var, sevmediklerimiz var. Ama hiç düşmanımız olmadı. Aynı konu, kendi Türk-Azeri akrabalarımız, dostlarımız, komşularımız için de geçerli. Düşmanlıkla, ayırmakla, kinle, nefretle, hesutla, nifakla, hakaretle; medeniyeti oluşturamaz, ülkemizin birliğini sağlayamaz ve kardeşlik bağlarını kuramayız.

Yarın; İran, Irak, Suriye'nin, Mısır'ın, Libya'nın, Yemen'in durumuna düşersek; koskoca bir ülkenin gençleri, çocukları ve kadınları telef olur, yazık ederiz. Bir zamanlar dünyanın başkenti olan; ne Kahire, ne Şam, ne Bağdat, ne Trablusgarp, ne Beyrut kaldı, ne de o şehirlerdeki; matematikçiler, felsefeciler, şairler, edebiyatçılar, bilim adamları ve aileleri. Ne de "Hey hat..." diyecek bir yarları. Şimdi orada Akbabalar leşlerinin kanlarını emerken, kargalar cepheye veba taşıyor.

Sevgi ve saygı; Doğuda da, Batı'da da aynı. Vanda da, Ankara'da da, İstanbul'da da, İzmir'de de, Antalya'da da, Mersin'de de, Bursa'da da, Samsun'da da hep aynı değil midir? Hepsinde kardeşlerim ve ailem var.
Facebook’taki bir paylaşıma ve herkese teşekkür ediyorum.

ANCAK; BİR KONUDA ÜZÜNTÜLERİMİ EDEBİ BİR DİLLE AKTARMAK İSTİYORUM...
Bir çok paylaşımda doğulular ve Kürtler "sen gibi, ben gibi" söyleniyor veya sözlü ateş edilerek küçük görülüyorsa; acaba onların senleri ile bizlerin senleri veya onların benleri ile bizim benlerimizin tümü çok mu temiziz de, giydirip benzeterek şekillendiriyor ve lütufta bulunmuş gibi, veya taşın altından çıkmış bir kültür mantarı gibi değerlendiriyoruz.

Oysa; 78 milyon birlikte yiyor, içiyor, aynı havayı soluyor, aynı acılara ağlıyor, aynı Temel fıkralarına gülüyor, aynı gemide yolculuğa çıkmış ve aynı cephede savaşanların torunlarıyız. Hepimiz birlikte; siyonizm ve lobi misyonerlerine karşı mücadele zırhlarına bürüneceğimize, neden bölgesel ve ırk savaşlarını destekliyoruz? Zaten istenen bu değil midir? Daha sonra oturduğumuz her yerde ve her ortamda; "dış güçlerin oyunu" diyerek, kendimizi beceriksiz ve aptal yerine bırakıyoruz...

Bu ülkede; onlarca farklı ırklardan, dinlerden insanlar yaşamaktadır. Eli öpülesi değerlerimiz de var, elimizi kirleten değersizliklerimiz de var.

Esas olması gerekenler;

- İnsan,
- İnsandan adam,
- Değerlerimiz,
- Paydaşlarımız,
- Paylaştıklarımız,
- Sabrımız,
- Sahip olduklarımız,
- Ayrıştırmamamız,
- Umutlarımız,
- Yarınlarımız,
- Evlatlarımız,
- Toprağımız,
- Bayrağımız,
- Vatanımız,
- Birlik-beraberliğimiz,
- Çalışkanlığımız,
- Çalışmalarımız,
- Üreteceklerimiz,
- Bilim ve teknolojideki başarılarımız,
- Korona aşısını bulmak,
- Adaletli olmak,
- Tahammülümüz,
- Cumhuriyetimizin kazanımlarını zenginleştirmek, veeeeeeeeeeee;

Sevgi, saygı, inançlarımız değil midir?

Sevgilerimle...

Güzel ve sağlıklı yaşamınız olsun...