Çay simit hesabı...

Yaşar KARNAP

Bugüne kadar politikacıların "ezber bozan" söylemlerine çok kez tanıklık etmişizdir. Siyasi çıkarları nedeniyle düşman gibi görünen politikacıların, aynı masada rakı içtiklerine de şahit olduk, derin sohbetlerine de. Ancak son günlerde politikacılar öyle sözler söylüyorlar ki dalında uzman kişilerin bile ezberi bozuldu.

En ilginç “ezber bozan “kelimeyi Cumhurbaşkanı'ndan duydum ki, bu yaşıma gelene kadar ekonomide kocaman bir yalanın içinde olduğumuzun farkına da vardım. Eminim sizler de benimle aynı düşünceyi paylaşacaksınız. Cumhurbaşkanımız her zamanki edasıyla konuşmaya başladı ve “Et fiyatlarının artış nedeninin fazla et tüketimimizden kaynaklandığını” ifade etti. Et tüketimimiz gereğinden fazla olduğundan fiyatlar artıyormuş bu da zenginliğimizin bir göstergesiymiş. Bizim öğrendiğimiz ve ekonomistlerin söylediği bir gerçek var. Talep ne kadar artarsa fiyat o kadar yükselir. Bu söz Cumhurbaşkanımızın söylemini doğruluyor. Ancak fiyatların yükselmesini önlemek için üretimin arttırılması da lazım yani arz talep dengesinin kurulması gerekir. Ne yazık ki; bu konuya Cumhurbaşkanımız hiç değinmiyor, değinse yanlış bir açıklama yaptığını daha doğrusu halkı kandıramayacağını çok iyi biliyor. Fakat bu işin doğrusu hepimizin bildiği gibi, ülkemizde et üretimi yeterli olmadığından arz talebi karşılamıyor.

Bir de bizim evlere şenlik Tarım Bakanımız var biliyor ve tanıyorsunuz. Cumhurbaşkanımızın havada kalan söylemini desteklemek ve hatta boş cümlelerin altını doldurmak için konuşması gerekiyordu o da öyle yaptı. Tarım Bakanımız, “2002 yılında kişi başı et tüketimimiz 6 kilogramdı bugün ise 15 kilograma çıktı bu artış zenginliğimizin ifadesidir” dedi. Cumhurbaşkanına göre zenginiz, Tarım Bakanımıza göre zenginiz iyi de bu zenginliği neden halk kabullenmiyor onu çözemedik. Sanırım “ezberimiz bozulduğundandır”. Tarım Bakanımızın söylemi bana ekonomideki “bozulan ezberimizi” hatırlattı. Malumunuzdur ki refah seviyemiz o kadar arttı ki kazandığımız parayı da nereye harcayacağımızı bilemiyoruz. Hükümetin açıkladığı kişi başına düşen milli gelir 12 bin dolar, (yaklaşık 64 bin 500 TL ) Beş kişilik (Cumhurbaşkanımız en az 3 çocuk dediği için) bir ailenin yılık kazancı yine yaklaşık 322bin TL (aylık 26 bin 500TL) civarlarında. Bakıyorum asgari ücrete (agi dahil) bin 603 TL beş kişilik bir ailede çocuklar çalışmıyor eşler çalışıyor olsa 3 bin 206 TL para girişi oluyor. Hani bizim kişi 12 bin dolar gelirimiz bir gülme krizi tutuyor sormayın ama biliyorum bu “ezberimizin bozulmasından” kaynaklanıyor.

Gülme krizini atlatınca başlıyorum düşünmeye birden yıllar öncesine gidiyorum ve bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan sayın Erdoğan’ın 1993 de Bursa’daki ekonomi dersini hatırlıyorum. Belki hatırlarsınız, çay simit hesabı yaparak dönemin hükümetini ateşli bir şekilde eleştiriyordu. 5 kişilik bir aile her gün çay ve simit yese, asgari ücretin yetmediğini anlatıyordu ki; çok haklıydı. Gerçi o zaman da asgari ücretten bihaberdi 910 TL (bugün ki para ile) sanıyordu ama 949 TL idi. Konuşmasında simit 1,5 TL, çay 1 TL,  3 öğün 5 kişi bir ay derken, hesap bin 125 TL'yi buldu. (onun hesabına göre bin 200TL) Şimdi O Cumhurbaşkanı biz halk, gel hesabı yediden yapalım. Bugün bir simit 2,50 TL bir bardak çay 1,5 TL (en düşük fiyatı) 3 öğün 5 kişi bir ay derken, hesap 1800 TL. Ne olacak şimdi? Hani et fiyatlarının artışı zenginliğimizin göstergesiydi? Bırak et yemeyi çay simit yesek aç kaldık. Muhalefetteyken ahkam kes iktidar olunca asgari ücretle geçinemediğini söyleyenlere “elinize dizinize dursun” de. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu derler adama ama ben Cumhurbaşkanımıza 1993 de kendi söylediği sözü hatırlatayım.

“BU ZALİM HÜKÜMET BU AZİZ MİLLETE BİR BARDAK ÇAY VE SİMİTİ BİLE LAYIK GÖRMÜYOR”
Sözün bittiği yerdir aslında bu söylem. Bu söylemi yıllarca sömürü düzenine hayır diyerek haykıranlar ya hapse atıldı ya öldürüldü.  O tarihlerde sosyalist söylemler sarf eden Cumhurbaşkanımız bugün, söylemde karşı olduğu şeyi uygulamada destekliyor. Bildiğim bir gerçek var ki, kapitalist sistem daha fazla sömürmek için önce kendini eleştirir sonra algı yönetimi ile istediğini alır. Şimdi, kişi başına düşen dolarları, kişi başına düşen etleri kimin yediğinin farkına varmanın zamanı geldi. Bu ülkenin milli gelirinin büyük bir bölümünü (yüzde 60) küçük bir kesim (yüzde 5) yiyor. Ne yazık ki; hakkı yenen kesim de hakkını yiyeni destekliyor. Böyle bir ortamda “ezberimizin bozulması” kadar doğal bir şey yok. Aklımızla alay eden hatta “ezberimizi bozan” cümleler kuran siyasetçilere dur demedikçe, daha çok çay simit hesabı yapan politikacılar türer sömürülmeye devam ederiz.