Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, terör örgütü üyelerinin ülke dışına çekilmesine ilişkin, "Niçin eylem yapmıyorsunuz?’ diye onlara kızacak halimiz mi var? Gidiyorlarsa, buna bizim sevinmemiz gerekmez mi?" dedi.
Arınç, Koç Üniversitesi’nin Rumelifeneri’ndeki yerleşkesinde bir araya geldiği öğrencilerin sorularını yanıtladı. Çözüm sürecine ilişkin bir soru üzerine Arınç, terörün 35 yıldan bu yana Türkiye’nin acısı olduğunu belirterek, 4 aydır Türkiye’de karakolların basılmadığını, şehit cenazeleri gelmediğini, sokakta bombaların patlamadığını, karnında çocuğuyla Batmanlı kadınların can vermediğini anlattı.
Arınç, terör örgütü üyelerinin ölmek, öldürmek için geldiğini kaydederek, "Onlara dışarıdan verilen talimat ’Şunu yapacaksın. Yapamadığın takdirde buraya dönersen, biz seni öldüreceğiz’ talimatıdır. Şemdinli’de, Yüksekova’da, Van’ın bazı ilçelerinde böyle olmuştur. Kurtarılmış bölgelerde bir paçavrayı sallandırmak için binlerce insan gönderilmiştir, karşılığı da verilmiştir" dedi.
Abdullah Öcalan’ın 1999’da yakalanmasının ardından eylemlerin durduğunu, çekilme kararı verildiğini hatırlatan Arınç, "Çekilirlerken, suikast, bombalama, şu, bu, birbirlerini yediler, biraz da başkaları işin içine karıştı, tekrar örgüt eylem yapma kararından vazgeçmedi. 2002’den sonra, biz geldiğimizden itibaren örgüt, bazen çok bazen az eylemlerine devam etti. Yüzlerce, binlerce şehidimiz, gazimiz var. Bunların içerisinde sadece güvenlik güçleri değil, kadın, çocuk, masum insanlar da var" diye konuştu.
Arınç, terörü bir sonuç olarak almak, teröre yol açan sebeplere bakmak ve Türkiye’nin neler yaşadığı, hangi kırılma noktalarından geçtiğine dikkat etmek gerektiğine işaret ederek, "Bu bataklık kurumadıktan sonra da terör mutlaka başka ülkelerde olduğu gibi her zaman kendisini hissettirecek" ifadesini kullandı.
Şehit cenazelerine katıldığını ifade eden Arınç, hiçbir şehit cenazesinde "Benim oğlum şehit oldu, bütün gençler şehit olsun", eli, ayağı kopmuş, gözü çıkmış hiçbir gaziden "Madem ki benim gözüm çıktı, elim koptu, kolum kırıldı, herkesin gözü çıksın, herkes bir tarafından eksik olsun" ifadelerini duymadığını aktardı.
Arınç, kendisine, "Bunu yapanların cezasını verin", "Öyle bir çözüm bulun ki bundan sonra kimse ağlamasın" denildiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"İstihbarat, eylem ve operasyon konusunda asker, özel harekat, hepsi en önemli işleri yapıyorlar ve bugüne kadar yakalanmayan yakalanıyor, kimisi de etkisiz hale getiriliyor. Etkisiz hale getirilen terörist sayısı olarak 2012 yılının rakamı bin 400’e yakındır. Bu övünülecek bir şey mi, bu sayıları vermek insanı ferahlatıyor mu? Hayır, o noktada da değilim. Terörist bildiğiniz insana bu kadar zarar verdirmişsiniz ama iş bitmemiş. İş, sokağa kadar gelmiş dayanmış, ölümüne cinayet yapmaya dayanmış. Demek ki sayıları azalsa da bu eylemlerin devam edeceği görülüyor. Devrimci halk savaşı, şusu, busu, 2010, 2011, 2012 hedefleri, 2012 final yılı onlara göre ama bu zayiatlarla finali kendileri yapma noktasında kaldılar. Bu eylemleri, terör hareketlerini sonlandırmak için sadece güvenlik önlemleriyle değil, ekonomi, siyasi, toplumsal bazı noktalarda da gelişmeler olsa, faydası olmaz mı? Bize göre olur.
Kültürel haklar, bir insanın kendi kimliğini rahatlıkla ifade etmesi, anadilin öğrenilmesi noktalarında da bazı haklı talepler ret ve inkar edilirken geçmişte, bugün karşılansa, bunun elbette bize bir getirisi olmaz mı? Örgüt de zor durumdaysa -biz böyle hissediyoruz- dış destekleri azalıyorsa, içeride de halkın onlara nefreti giderek artmışsa, zayiatları giderek çoğaldıysa, bu işten bir ölçüde kaçmayı, uzaklaşmayı, ayrılmayı temin edecek noktaya gelmişlerse, acaba Öcalan’dan istifade etmek mümkün değil mi? Öcalan’dan istifadeyi ben yapmadım, Başbakan da yapmadı. Bununla görevli olan kurum Milli İstihbarat Teşkilatı. İstihbarat, geçmişte de hükümet yetkililerinin, askerlerin, güvenlik güçlerinin irtibat kurduğu adamla terörü bitirme noktasında bir temas kurdu. Bu temas gelişti."
'Cehennemin dibine gitsinler'
Bülent Arınç, "örgütün eylem yapmaması" ve "Türkiye’deki silahlı unsurların yurt dışına çıkması" talepleri olduğunu belirterek, "Şimdi o başladı veya başlıyor. Bir sürecin sonlanması bizim için önemlidir. Çok nazik bir işin içindeyiz. Nerede kopacağını bilemediğimiz, nerede tersine döneceğini tahmin edemeyeceğimiz bir noktadayız. İyi niyetle yola çıktık. Örgütün silah bırakması, buradan gitmesi bizim için önemlidir" dedi. Habur’da 2009’da çok büyük terslikler yaşandığını, çok büyük terbiyesizlikler yapıldığını ancak gelinen noktada büyük oranda halk desteği alındığını söyleyen Arınç, "Türkiye’de herkes huzur hissetmeye başlamışsa, Cudi dağlarına artık piknik yapmaya gidenler oluyorsa, Munzur kenarlarında insanlar daha özgür yaşadıklarını hissedebiliyorlarsa, Hakkari’nin sokakları adeta bir bahar havası yaşıyorsa, sadece İstanbul’da, İzmir’de, Bursa’da değil, her yerde bu huzurdan dolayı bir sevinç meydana çıkmışsa, buna sevinmemiz lazım. Kötü bir şey yapmıyoruz ki. Yine güvenlik güçlerimiz işlerinin, görevlerinin başında. Yine eylem yapmaya kalkarlarsa, önce önlemeyi sonra da hesabını sormayı kendilerine vazife biliyorlar.
’Niçin eylem yapmıyorsunuz?’ diye onlara kızacak halimiz mi var? ’Niye gidiyorsunuz, daha karpuz kesecektik’ deme imkanımız mı var? Cehennemin dibine
gitsinler. Gidiyorlarsa, buna bizim sevinmemiz gerekmez mi? Şehitlerimizin yasını tutalım ama her gün bunları söyleyerek alacağımız hiçbir nokta yok. Özgür,
birlikte, kaynaşmış bir ülke olarak, etnik farklılıkların bir zenginlik olduğu, bin yıldan beri bu topraklarda birlikte yaşadığımızın bilincine varacaksak, bundan sonra silahlara veda edilecekse, ’Silahlar sussun, artık siyaset, fikirler konuşsun’ diyen bir adama, ’Sen böyle deme, eylemlere devam diye talimat ver’ diyecek halimiz mi var? Geldiğimiz nokta, iyi bir nokta. Çok daha güzel günler göreceğiz, güneşli, güzel günler."