Muktedirler, vatandaşın çektiği sıkıntıları önce görmezden geldiler, yok saydılar. Sonra “bütün dünyada pahalılık var, biz yine en iyisiyiz” yalanına başvurdular.
Gördüler ki bu tavır işe yaramak şöyle dursun halkın iktidara öfkesini artırıyor, yeni bir karar aldılar. Çıkan her yetkili "vatandaşın sıkıntısının farkındayız" diyerek söze başlar oldu.
Bu sözü her duyduğumda, Koca Ragıp Paşa’nın bir beytinde yer alan "Şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler" veciz sözü aklıma geliyor. (Kıpti Çingene, sirkat hırsızlık ve şecaat ise yiğitlik, mertlik anlamına gelir.)
"Kıpti mertliğini anlatırken hırsızlığını söyler" şeklinde çevrilebilir. "Kendini övmeye çalışırken suçlarını orta dökenler" için kullanılır.
"Vatandaşın sıkıntısının farkındayız" sözü, 20 yıllık iktidarın sonunda, İktidar temsilcilerinin artık halkımızla aynı sıkıntıları paylaşmadığının, yaşanan bunca sıkıntıların acısını hissetmediklerini, milletimiz ile duygudaşlığının kalmadığının itirafıdır. Anketlerde oylarının eriyip gitmekte olduğunu görmeseler bu sıkıntıların farkına bile varmayacaklarının beyanıdır.
Eskiden halkın içinde yaşayan onlarla hayatı paylaşan iktidar mensupları artık sarayda, sırça köşklerde, bambaşka bir alemde yaşamaktalar. Sıradan insanların geçim sıkıntısından uzak, bol gelirli işlerin içindeler. Kendilerini seçkin ve üstün görüyorlar.
* * *
AK Parti MKYK Üyesi Mücahit Birinci 330 pound (6.250 TL) değerindeki Louis Vuitton marka atkısını eleştirenlere cevabında ne demişti? "Mütedeyyinler, maneviyata sahip insanlar da dünyanın meşru nimetlerinden yararlanabilir."
Günümüzün muktedirleri, "kendilerini kapıcı gibi gören, azgın azınlık" olarak nitelendirdikleri karşıtlarını şimdiye kadar lüks ve israfçı hayat tarzları sebebiyle şiddetle eleştiriyordu. Mücahit Birinci’nin cevabından da anlıyoruz ki, eleştirilerinin sebebi İslam’ın ölçüleri değil kıskançlıkları imiş.
AKP Genel Başkan Yardımcılarının "Biz vatandaşlarımız arasında dolaşan tebdil-i kıyafet ekiplerimizle bilgiler topluyor, raporluyor ve Genel Başkanımıza arz ediyoruz" açıklaması da halktan kopukluğun itirafı.
AKP yönetiminin tebdil-i kıyafet ekiplerle bilgi toplaması bence doğru bir karar. Şimdi 50 bin Euro fiyatlı Hermes çantalar, 330 pound değerindeki Louis Vuitton marka atkılarla halkın içine karışsalar yakışır mı?
Bu seçkin ve Allah’ın "yürü ya kulum" dediği şanslı zevat halkın arasına nasıl karışsın?
Bir lira ucuza olsun diye Halk Ekmek önünde soğuk havada yüzlerce metre kuyruk oluşturan, pazar bitiminde atık sebze ve meyve toplayan, “son dönemde bir öğün yemeği eksilttim” diyen halkımızdan bilgi almak için ayaklarına mı gitsin?
Diyelim ki geldiler, halkımız bunlara sıkıntılarını anlatır mı?
* * *
KILIÇDAROĞLU’NUN ELEKTRİK DİRENİŞİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu fahiş elektrik zamlarına karşı bir farkındalık oluşturmaya çalıştı. Zamlara dikkat çekmek için elektrik faturasını ödemedi. Evinin elektriği kesildi.
2021 yılı içinde 3,5 milyon abonenin elektriği kesilmiş. Bunlar elektriksiz geçen bir süre sonunda borç harç bir şekilde açtırmışlar. Ancak halen şu mübarek Ramazan ayında 278 bin hanede faturalar ödenemediği için elektrikler kesik.
Kemal Kılıçdaroğlu elektrik faturasını elbette ödeyebilecek durumda. Ancak elektriği kesilenlerin sıkıntılarına dikkat çekmek için bir hafta boyunca faturayı ödemeyecek ve karanlıkta kalan vatandaşlarımızın duygularını paylaşacak.
Fakat halkımızın bir bölümü kendisini kendilerinden daha üstün birilerinin yönetmesini istiyor. Sarayının ışıkları göz kamaştıracak kadar ışıl ışıl yanan; 13 uçağı, yüzlerce makam aracı ile kudretini hissettiren, eşi 50 bin Euroluk çanta kullanan seçkinlere tabi olmak istiyor. Bu muktedirlerin halkın derdini öğrenmek için ara sıra tebdili kıyafet adamlar görevlendirmesinden mutlu oluyor.
Bunlar, evindeki elektrik ve gaz faturasını ödemekte zorlansalar da Kılıçdaroğlu’nun bu direniş eylemini "salakça" buluyorlar.
Çünkü bunların ecdadı da bir gün padişah efendilerinin ihsan-ı şahanesinden pay kapmak ümidi veya zat-ı şahanelerinin gazabından korkmaları sebebiyle her dem kulluklarını ve sadakatlerini vurgulardı.
Cumhuriyetimizin "kulluktan vatandaşlığa terfi ettiremediği" bu kişilerin varlığı içimi acıtıyor.
* * *
GARO PAYLAN’IN ERMENİ SOYKIRIMI TEKLİFİ
HDP’li Milletvekili Garo Paylan TBMM Başkanlığı’na "Ermeni Soykırımı’nın tanınması için kanun teklifi" verdi. Meclis Başkanı Mustafa Şentop haklı olarak, "Bunun bir provokasyon olduğunu" ifade ederek teklifi reddetti.
24 Nisan Ermenilerin "soykırım" iddialarının yıldönümü. Bu iftirayı birer Türk olarak kabul etmemiz mümkün değil. Zira “Ermeni iddialarının aksine aslında Türkler büyük bir katliama uğradı.”
HDP’li Garo Paylan, "7 yıldır aynı teklifi veriyorum. Sadece yılı güncelliyorum. 7 yıldır böyle lince maruz kalmadım. Bu meseleler konuşulabiliyordu. Her yıl Cumhurbaşkanı'nın taziye dilediği bir konuyla ilgili benim tanımlamam bu şekilde oluyor. Ben değişmedim, demek ki Türkiye değişti” dedi.
Gerçekten HDP’nin bu konudaki teşebbüsü ilk değil. HDP Genel Başkanlığı yaptığı dönemde Selahattin Demirtaş da “1915 Ermeni olayları için komisyon kurulsun” diye TBMM Başkanlığına araştırma önergesi vermişti.
“Bu tekliflerin verilmesinin arkasında kimler ve hangi sebepler olabilir” sorusunun cevabı önemli. Fakat bu durumda yani 7 yıldır teklif verdiği halde neden bu yıl çok tepki gösterildiğini de düşünmek gerekiyor.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in deyimiyle HDP’nin "milletimizin başını yere eğdirmeye kalkan hadsizliğine" karşı MHP neden derhal tepki göstermedi?
İktidarın müthiş propaganda mekanizması neden 6 yıl sustu da bu sene harekete geçti?
Seçim yaklaşıyor. İktidarın seçim propagandasının temelinde Millet İttifakı'nı HDP ile işbirliği içinde göstermek var. HDP, sol ve sosyalist partilerle, ayrı bir ittifak oluşturacağını açıkladığı halde, 6 liderin toplantılarında HDP de varmış gibi gösterme gayretkeşliği bundan.
Buradan Millet İttifakı'na darbe vurmak fikrine sunduğu katkı için, iktidar kanadının Garo Paylan’a müteşekkir olduğunu sanıyorum.