Cennet Cehennem kurulu mu?

Nurettin BÖLÜK

Müslümanlar ve diğer din mensuplarınca sorulan sorulardan birisi de, "mahşer ve hesap gününden önce hak edenlerin cennet veya cehenneme girip girmeyeceği" konusudur. Hatta cennet veya cehennemin kurulu olup olmadığı da tartışılmaktadır. Şimdi Kur’an ışığında bu konuyu da açıklamaya çalışalım.

Kur'an-da cennet ve cehennem ile ilgili ayetlere baktığımızda, net bir şekilde cennet ve cehennemin kurulmuş olduğuna dair ayet yok. İlgili ayetler genelde geniş zaman, geçmiş zaman veya gelecek zaman kipinde kullanılmıştır. Şimdiki zaman fiili yoktur. Yani, cennet veya cehennem hazır, kurulu bilgisi de yoktur.

Cennetle ilgili: Ali İmran 198. ayet: Cennetler vardır. Nisa 122. ayet: Cennetlere sokacağız. Maide 65: Cennetlere sokardık. Maide 85. ayet: Cennetler verdi.

Cehennemle ilgili: Furkan 11. ayet: Ateş hazırladık. İnsan 4. ayet: Ateş hazırladık. Kehf 102. ayet: Cehennemin hazırlandığından söz etmektedir. 

Cennetle ilgili olan 200’ün üzerindeki ayetlerde, özellikle cennetliklerin ebedi kalıcı olduklarından söz edilmekte ve cennetin yapısı ve nimetlerinden bahsedilmektedir. Kehf suresi 102. Ayet dışında cehennemin hazır olduğundan söz edilmemektedir. Yine Ali İmran 198. ayetde Cennet'in varlığını, cennetler vardır diye belirtmektedir. Bu belirleyiş kurulu olduğu anlamını da vermemektedir. Geniş zaman fiili ile varlığı verilmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından Kehf  suresi 99. ayet iyi bir örnektir. Bu sure kıyametin başlangıcı ile ilgilidir ve geçmiş zaman fiili ile daha olmamış kıyamet anlatılmaktadır. Adı geçen ayet:  "O gün biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır. Sura üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.’’ Bu ayette Allah, daha olmamış Kıyamet gününü olmuş gibi anlatmaktadır. Cennet ve cehennem ile ilgili ayetlerde bu hükümdedir. Cennet ve cehennem kurulmuş, cennet ve cehennem ehlilerinin; cennet ve cehenneme girmiş gibi tasvir edilmekte, Cennet ve Cehennem hayatı yaşanıyor gibi anlatılmaktadır.

Halbuki: Kur’an-ın kesin hükmüne göre, birinci defa sura üflenecek (Keyf/99). Kıyamet kopacak, ikinci defa üflenince; insanlar yeniden dirilecek, Mahşer ve Hesap Günü kurulacak. (Fatiha/2) Herkesin amel defteri eline verilecek, insanlar amel defterini kendileri okuyacak, kendileri defterine göre "ben cennetliğim veya Cehennemliğim" diyecek. Sevap ve günahları eşit gelenlere Allah, seçtiği şefaatçileri göndererek cennetine getirmelerini isteyecektir. Hesap gününde, dünyada olduğu gibi hakim, savcı, iddia, savunma, şahit olmayacaktır. Herkesin ne yaptığı en küçük ayrıntıya kadar eline verilen defterde zaten olacaktır. İşte bu noktada Allah cennet ve cehennemini de kurmuş olacaktır. Onun için zorluk yoktur. Her şey bir "ol" (!) emrine bağlıdır. Şurası kesin ki, hiçbir kimse; Hesap Günün’den önce cennet veya cehenneme girmeyecektir. Bu durumda cennet veya cehennemin önceden kurulmuş olmasının da bir anlamı yoktur.

Burada hemen şu soru sorulmaktadır. Taha suresi 117- 121. ayetler ile Araf suresi 19-21. ayetlerde belirtilen Hz. Adem ve Havva’nın çıkarıldığı Cennet hangisidir?

Kur’an ifadesi ve herkesin kabulü ile biliyoruz ki ilk insan Hz. Adem ve Havva, topraktan ve sudan yaratılmıştır. Bu yaratılma dünyada çok mükemmel olan cennet özellikleri taşıyan bir yerde olmuş; Hz. Adem ve Havva’ya da orada yaşama izni verilmiştir. Şeytan olan İblis’e uyması, yasak meyve yemesi, ölümsüzlük düşüncesi ile aldatılması, bu dünyada olmuştur. Ahiret cenneti ile ilgisi yoktur. Yukarıda belirtilen ayetlerde geçen "Cennetimden ininiz" emrini, semada olan cennetten indirilme gibi açıklasalar da; doğrusu bir yerden başka yere nakil anlamı daha ağır basmaktadır.

Bu konuda Muhammed İkbal, Hz. Adem ile eşinin çıkartıldıkları cennetle ahiretteki cennet birbirinden tamamen farklı mekanlardır derken; gerekçesini de şöyle açıklamaktadır. Çünkü Cennet, Kur’an-ı Kerim’de şöyle tarif edilmiştir: "Orada birbiriyle öyle kadeh tokuştururlar ki onda ne bir rezalet ne bir günah vardır." (Tur/23) Yine, "Orada bunlara hiçbir yorgunluk ve zahmet değmeyecek. Bunlar oradan çıkarılacak da değiller." (Hicr/48) Nitekim kıssanın ikinci bölümünde aynı bahçe şöyle tarif edilmiştir: "İçinde ne açlık ne sıcaklık ne de çıplaklık hissi vardır." (Taha/118) Bu itibarla, kanaatimce Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen cennet, insanın çevresine hemen hemen bağlı olmadığı beşeri ihtiyaçların sıkıntısını çekmediği bir çevredir. (İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden doğuşu, (Çev. Alpaslan Açıkgenç)

Muhammed İkbal’in haklılığını: Adem ile eşinin çıkarıldıkları Cennetle, ahiretteki Cennet karşılaştırıldığında farklı cennetler olduğunu daha iyi anlıyoruz.

  1. Ahiretteki cennette nimetlerde hiçbir sınırlandırma; bitme, tükenme söz konusu olmadığı halde, Adem ile eşinin kovuldukları cennette, nimette sınırlandırma vardır.
  2. Orada, hiçbir yasak olmadığı halde burada yasak ağaç/meyve söz konusudur.
  3. Orada günah, zulüm, isyan söz konusu olmadığı halde; burada Allah’a açıkça isyan, nefse zulüm vardır.
  4. Orada günah, tevbe, bağışlanma ve merhamet dileme gibi şeyler olmadığı halde burada olmuştur.
  5. Orada utanma/haya hissi söz konusu olmadığı halde, burada vardır.
  6. Orada açlık, susuzluk ve güneşten rahatsız olma söz konusu olmadığı halde, burada söz konusu edilmiştir.
  7. Orada şeytan, onun vesvesesi, insanı ayartması, Allah’a isyan ettirmesi söz konusu olmadığı halde, burada Adem ve eşi şeytanın tuzağına düşmüşlerdir.
  8. Orada ölüm ve ölümsüzlük söz konusu olmadığı halde burada adem ve eşi, "Bu ağaçtan yerseniz, ikiniz de ölümsüz olursunuz." vaadiyle aldatılmışlardır. Ayrıca Allah Teala, pek çok ayette Adem'i arzdan/topraktan yarattığını söylemiştir; Oysa ahirette arz başka arzla, sema da başka bir sema ile değiştirilmiştir. (İbrahim/48) Oraya gitmenin tek yolu, ölüm ve diriltme iledir. Oraya giren asla geri dönmeyecektir. Bütün bu zıtlıklardan sonra Muhammed İkbal’in kanaatine katılmamak, bizce mümkün değildir. (M. Zeki Duman Beyanu’l Hak Cilt-1 s 315)