Çok netleşmemiş konulardan birisi de Müslüman olanların dışındaki diğer din mensuplarının cennete gidip gitmeyeceği ile ilgilidir.
Cennet gidecek diyenler, Bakara 62 ve Maide 69. ayetleri delil gösterirken, karşı gelenler ise bu ayetlerde geçen "İman" kavramının diğer din mensuplarında eksik olduğu görüşüyle, cennete gitmelerinin mümkün olamayacağı görüşündedirler. Şimdi adı geçen ayetlerin meallerini ve iman kavramından anlaşılanlara bakalım.
Bakara 62.ayet: Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Sabıiler; kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih iş yaparsa, onların ödülleri Rabb’lerinin katında hazırdır; onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
Maide 69. Ayet, aynı kelimelerle ifade edilmiştir. Farklı bir mana yoktur.
Ayetler gayet açık. "İman edenleri’’ görmeden ayeti okursak, Yahudiler'den, Hıristiyanlar'dan ve Sabıilerden her kim Allah’a, ahiret gününe inanır ve salih amel (iş) işlerse; Allah katında ödülleri hazır, hiçbir korku duymayacakları ve de dışlanmamış, üzgün olmayacakları bildirilmektedir.
Burada verilecek ödül, "korkusuzluk ve mahzun olmama hali bu dünya için midir yoksa ahiret için midir?" sorusu akla gelmektedir. Az bir düşünür veya yorumcu, "bu dünya için" derken; büyük kısmı "ahiret için" demektedirler. Ahirette ise bu durumda olanların gideceği yerin cennet olacağından şüphe yoktur.
İman edenler kimlerdir? İman edenlerden anlaşılan, Müminler veya Müslümanlardır. O zaman ayet Müslümanları: Yahudiler, Hıristiyanlar, Sabbıilerle; Allah’a, ahiret gününe inanmak ve salih iş yapma konusunda ödüllendirmek üzere eşitlemiştir.
Peygamberimiz, "İman nedir?" sorusuna ilk olarak "Allah’a iman etmektir" cevabı vermiştir. (Buhari "İman", 37)
Allah’a iman aynı zamanda insanın yeryüzüne geliş gayesidir. İnsanın dünyadaki asil görevi, kâinatı yaratan yüce güce inanmak ve Onun emirlerini yerine getirmektir. Bu yönüyle iman, Allah’a bağlılığın da göstergesidir. Peygamber tarafından getirilen esasların bütününü kuşatan iman, hayatın bütün alanlarını düzenleyen bir etkiye sahiptir. Kişi inancının gereğini yerine getirirken buna ters düşen davranışlardan uzak durur. Böylece hem kendi iç dünyasında huzur bulur hem de çevresine örnek davranışlar sergilemiş olur. (Prof. Dr. M. Sait Özervarlı- AÜY- İslam İnanç Esasları, Allah İnancı s/41)
Müslümanlarda İmanın şartları içinde Allah’a ahiret gününe inanmanın dışında, Kitaplara, Meleklere, Peygamberler, hayrın Allah’tan geldiğine inanmak varsa da Bakara 62 ve Maide 69’a göre: Allah’a ve Ahiret Gününe inanıp İyi İşler işlemeyi yeterli görmüştür.
Avrupa’ya işçi olarak giden Müslümanlardan çok duyduğum Hıristiyanlar için söyledikleri "Yaşayışları dinimiz, (Müslüman) dinleri bizim gibi" benzetmeleri Salih Amel üzere yaşadıklarını göstermekte, bu yaşayışlarının ahirette değerlendirileceği akla gelmektedir. İlahi dinler biraz bozulsa da temel ilkelerde çok farklılık olmadığı ve bu temel ilkelerin yaşadığı kanaatindeyim. Zaten Allah Ayetinde: Deki: "Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene Musa’ya, İsa’ya ve Peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O’na teslim olmuşlarız." (Ali-İmran/84) diyerek, dinler arasında fark olmadığını belirtmektedir. Hz. Adem’den beri gelen bütün ilahi dinler, İslam’dır.
Burada diğer din mensuplarının, şirk olan Allah inancında, Teslis gibi üçlü bir Tanrı (baba, oğul ve kutsal ruh) görüşünde olmamaları, Allah’ı İhlas suresindeki gibi tanımaları gerekir. Yoksa Allah’a değil, başka tanrılara iman etmiş olurlar ki Bakara 62, Maide 69’da belirtilen Allah’a iman etmemiş olurlar. Şirk durumu cennete gitmeye engeldir.
Ahirete ve ahiretteki hesap gününe inanmaları da net olmalıdır.
"Salih amel işlemek" özetle Nisa 123 ve 124'üncü ayetlerde verilmiştir.
Nisa suresi 123. ayet: Ne sizin kuruntularınız ne de Ehl-i Kitabın kuruntuları… Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah’tan başka bir dost da bir yardımcı da bulamaz.
Nisa suresi 124. ayet: Erkek olsun, kadın olsun her kim iman etmiş olarak dünya ve ahiret için yararlı iyi işler yaparsa, işte onlar da cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.
Allah bu ayetlerde: "Ne sizin kuruntularınız" derken, bir kısım Müslümanları, müşrikleri, kitap verilen diğer din mensuplarını kast etmekte; herkesin yaptıklarının karşılığını alacağını bildirmektedir. Devamla, iman etmiş olma şartıyla dünya ve ahiret için yararlı iyi işler yapanların ayırım yapmadan cennete gideceklerini ve zerre kadar haksızlığa uğratılmayacağını beyan etmektedir. Kendi seçimleri olmayan farklılıklardan zarar görmeyecekleri bildirilmektedir.
Bizler Musevi veya Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş olsak, o ailelerin içinde belki iyi bir Musevi veya Hıristiyan olarak yaşayacaktık. Bakara 62. ayete uyan Kitap Ehli olarak cennete gitmeye hakkımızın olmaması düşünülebilir mi? Cennet Müslüman olmayan iyi insanları içine almayacak kadar küçük mü? Hüküm verme yetkimiz olmadığı halde, ayetler açık ve ortada iken; "Müslümanlardan başkası cennete gidemez" yetkisini nereden alıyoruz? Tek yetkili Allah’tır.
Ki O Allah, "Gafur-ur Rahimdir" Yani: Merhamet edenlerin en merhametlisidir. Kulunun durumu ne kadar ümitsiz olursa olsun, Allah’ın onu af edebileceği unutulmamalıdır. Bu konuda Zümer suresi 53. Ayet: "De ki, Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullar! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayan çok esirgeyendir." demektedir.
Daha ne desin?..