Allah, Kuran’da melekler dışında duyu organlarıyla tanınamayan, algılanmayan varlıklardan söz etmektedir. Bunlar, cin ve şeytan zümresidirler. Melekler iyiliği temsil ederken, şeytanlar kötülüğü, cinler ise hem iyiliği hem de kötülüğü temsil etmektedirler. Cinler ateşten, insanlar topraktan yaratılmışlardır. Cinler, istediği kalıba girebilirler. İnsan gibi akıl idrak sahibi olmaları, Allah’a ibadetle yükümlülükleri sebebiyle, elçiler gönderilmiş, dünya ve ahiret hayatları vardır. Cinlerinde iyileri, kötüleri müminleri ve kafirleri vardır. İblis cinlerden kabul edilir. (Kehf/50) Saffat suresi 8. ayette ise artık uzaydan haber almalarının engellendiği bildirilmektedir ki, gaybı bilmedikleri ifade edilir.
Cin bütün ilahi dinlerde bilhassa Hıristiyanların anladığı şekilde İslam alemine uydurma hadislerle anlam verilmeye çalışılmıştır. Görünmeyen, örtülen, gizlenen anlamındaki ‘’Cenne’’fiilinden türeyen ‘’Cin’’ kelimesi, duyularla idrak edilmese de ilahi emirlere uyan varlıklara verilen addır. Genel kabul bu şekildedir.
Kur’an, hayal veya hurafe dünyasına hitap etmediğine göre, Cinleri de gerçek hayatla ilişkilendirmek durumundayız.
Hepimizin duyduğu ve algıladığı ayrı bir ‘’cinn’’ var. Varlık aleminde olduğuna çoğumuz anlatılanların ışığında inanırız. Bu konuda bir yazı yazmak istediğimi arkadaşlara, bazı ilahiyatçılara söyleyip bilgi istediğimde; hep farklı benzetmeler, farklı bilgiler, tarifler aldım. Bunca yıllık ömrümde varlığını görene veya hissedene rastlamadım.
Her zaman olduğu gibi Kur’an’a başvurdum. Kur’an’da çok sayıda cinlerle ilgili ayet olduğu gibi; ayrı bir "Cin" suresi de var. Bu ayetlerin hiçbirinde, halk arasında yaygın olan insanların "cinlenmesi" yani normal halinden cinlerin musallat olmasıyla değişikliklere uğramasından bahsedilmemektedir. Bazı mealciler veya tefsirciler böyle yaklaşımlarda bulunmuşlarsa da çoğunluk "cinlenme" veya "cin tutması2 görüşünde olmamışlardır.
Enam suresi 76. Ayette, İbrahim Peygamber için geçen bir bölümde "fellema cenne aleyhilleylü" için kimse Hz. İbrahim cinlendi dememiştir. ‘’Gece kendini sakladı, gece çöktü’’ şeklinde meal yapılmıştır.
"c-n-n" kökünden türeyen kelimeler: Gizledi, bilinmeyen, yabancı, örttü, kapattı, sakladı, korudu (kalkan), gönülden bağlandı (Cenan) anlamlarında kullanılmıştır.
Cinnet: aklın saklanması, delirmek. Cennet: Ağaçlarla saklı yer. Cünne: Kalkan. Cenin: Ana rahminde saklanan. Cenân: Kalp. Cin gibi: Zeki anlamlarında kullanılmıştır.
Kur’an’da çoğu ayetlerde, "İns-u cinn" veya "Cinn u ins" (bütün varlıklar) tabirleri vardır. Yani alemde varlık sınıflandırması yapılırken, İnsan ve diğer varlıklar (cinn) dan söz edilmektedir.
Halk arasında tarifi yapılan cin’in tamamı hayal ürünüdür. Gaybı bilmeleri, bildiklerini bazı insanlara iletmeleri diye bir şey yoktur. Gaybı Allah’tan başkasının bilemeyeceği ayetlerle sabittir. Bazı cinlerle insanların evlendiği de mümkün değildir. Allah farklı varlıkların birbiriyle evlenmesini yasaklamıştır. İnsanlara zarar verdiği görüşü de şeytanın verdiği vesvese veya manevi yönden etkilemenin dışında bir şey değildir. Bir düşünceye göre cinlerin kötülerinin şeytanın yardımcıları olduğu kabul edilir. Cin çarpması ise, insanların geçmişte tedavisi yapılamayan sara (epilepsi) psikolojik rahatsızlara sebep bulamadıkları için verdikleri addır. Bir sebep gösterilemiyorsa "Cin çarpmış" demekteydiler.
İnsanlar çocukları, gençleri, yanlış yapmamaları için cin ile korkuturlar; cinlerle ilgili çok çeşitli yaşanmışlıkları, her kılığa giren, insanlara zarar veren, hayali yaratıklar anlatırlardı. Gören, hisseden var mı? Sorusuna ise hep "mış"larla cevap verilmiştir.
Cinlerle görüştüğünü, konuştuğunu, onlardan gaibi haber aldıklarını söyleyenler vardır ki bunlara halk arasında "Cinci" yaptıklarına da "Cincilik" denir. Bu çeşit anlayışlar dinin ana kaynaklarına göre mümkün değildir. Tamamen maddi, manevi sömürüdür.
Bu sebeple "cinn" diye tarif edilen, görünmeyen, fakat varlığı kabul edilen bu canlılara mikroplar diyenlerde olmuştur.
Kur’an’daki Cin suresi (72. sure) ve diğer surelerde geçen "ins" insanları beş duyu ile tanınan canlıları, "cin" sözcüğü ise tanımadığımız yabancılar veya melekler için, İblis için kullanılmıştır. Kendileri görülse de kimlikleri açıkça belli olmayan kişiler yerine, melek ve şeytan benzeri varlıklar anlamı yüklemek Kur’an bütünlüğü içinde mümkün değildir.
Cin suresi 1.ayet: "De ki: Bana vahyolundu ki: Cinlerlerden -Bir grup yabancı- (Kur’an’ı) dinledikten sonra (kavimlerine gidip) şöyle dediler: Doğrusu biz, hayranlık uyandıran bir Kur’an dinledik." Ahkaf suresi 29.ayet: Kur’an dinleyen bu topluluğun, kavimlerine uyarıcı olarak döndüklerini açıkça ifade etmektedir.
Cin suresi 1. Ayetten anlaşılan: Peygamberimiz, Kur’an dinleyen bu yabancıların, Kur’an okunurken görünmeden dinlediklerini vahiy geldikten sonra öğreniyor.
Cin s. 5. Ayet: "Biz ise, ins u cinn’in (hiç kimsenin) Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceğini zannediyorduk."
Cin s. 6. Ayet: "Şu gerçek de var: İnsden (bizden) bazı kimseler, cinn’den (yabancı) bazı kimselere sığınırlardı (bilgisine başvururlardı) da bu onların sapkınlıklarını artırırdı." Bu ayette iki yerde (Rical: adamlar/ kimseler) kelimesi geçmektedir. Bu kelime insan (beşer) cinsi için kullanıldığı dikkate alınırsa, Kur’an dinleyen cinn’lerin beşer kimliği de ortaya çıkar. Zaten birçok tefsirciler bu dinleyicilerin Medineli Hıristiyanlar olduğu görüşündedirler.
Özetle: Yeryüzünde, Kur’an’la mükellef ve son Peygamber’e ümmet olarak insandan başka hiçbir varlık yoktur. Kur’an’da geçen cinn’ler kimlikleri açıklanmayan insanlardan başkası değildir. Hz. Muhammed ve arkadaşları zamanında Kur’an’daki ‘’cinn’’ kavramını doğru kullandılar. Bu konudaki yaygın hurafeci zihniyet zaman içerisinde gelişti ve yaygınlaştı.
Cin ve insan âdemin iki farklı özelliği gibi düşünebiliriz. Kur’an’da bazen insan bazen âdem bazen de âdemoğlu sözcükleriyle tanımlamalar vardır. İnsan, âdem, Âdemoğlu aynı özelliklere sahip olsa, tek bir isimle hitap edilirdi. Bizim peygamberimizin cinlerinde peygamberi olduğu Kur’an’a terstir. Beş duyu ile algılanamayan cinlere, beş duyu ile algılayan bir peygamber gelmez. Onlara da kendi cinsinden peygamberler gelmesi gerekir ki, ancak vahiy aktarabilsin. (Tevbe/128)
Kur’an’da ‘Cinn’ kavramı ile ifade edilen varlıklar sadece "Melek, şeytan (iblis)dan ibarettir. Bunların insanlara maddi zararları yoktur. Manevi etkileri vardır. Kur’an dinleyen cinnler kimlikleri açıklanmayan yabancılardan başkası değildir. Yani, Kur’an’da cinn vardır. Yok diyemeyiz. Bu cinn’ler isimleri açıklanmayan yabancı insanlardan başkası değildir. İslam şüpheye yer vermez. Hayal ürünü mitolojik varlıklara inanma Müslüman'ın işi olamaz. İnananın veya İnanmayanın dinden çıkması da söz konusu değildir. Cinn konusunda öyle anlatımlar vardır ki, insanın tereddütlü yaklaşması da normaldir."
Benim görüşüm, Kur’an "Cinn" ile insanı, farklı özellikleriyle (şeytani- melek veya isyankar- secde eden) anlatmıştır. İns-cinn derken bütün varlıklar kastedilmiştir. Kafanız karışsa da benim anladıklarım bunlar.