Usta bir sanatçı çok güzel bir resim yapar. Soylu bir asilzade elinde bastonu, ayağında çizmesi ve gür sakallarıyla resmedilmiştir. Konuklarına yaptığı eser hakkında bilgiler verir. Kompozisyonu nasıl oluşturduğundan tutunda kullandığı malzemelere kadar sohbet şeklinde anlatır.
Davetliler arasından birisi söz alarak sanatçıya eserinde bulunan eksik yönleri anlatmaya başlar.
“ Efendim ben çizmeciyim, ailemizden kalan bir gelenektir bu, uzun yıllardır çizme imal ederiz. Bu çalışmanızda çizmenin yan dikişleri böyle olmaz, 3 tane bir birine paralel boydan boya uzanan dikiş olmalıdır. Bu çizmenin bilek kısmında bulunan körüklerin kıvrımları böyle değil, şöyle olmalıydı. Ayrıca çizmenin üst kesiminin ön kısmı da oval biçiminde kesilmeliydi. Çizmenin üst tarafında bulunan pantolonun burası da şöyle olmalıydı……..”
Bizim usta sanatçımız o anda çizme ustasının sözünü keser ve;
“ Üstadım siz çizmecisiniz, çizmeyi aşmayınız isterseniz..” der.
Bu öyküyü sizlerle neden paylaştım. Zamanımızda o kadar çok çizmeyi aşanlar var ki, hatta çizme yapmayı bilmeden çizmeci ustası olanlar bile var… Bu sadece sanat ta değil, her meslek kuruluşunda bu tür çizmeyi aşanları görmek mümkündür. Biz yine sanata dönelim.
Geçen gün bir dost meclisinde sohbet ediyoruz. Arkadaşım da yeni gelen dostlara birbirimizi tanıştırıyor. Benim de ressam, resim sanatçısı olduğumu söyledikten sonra bir arkadaşımızda; annesinin çok güzel resimler yaptığını, çok yetenekli olduğunu anlattı. Hatta resim yapma konusunda bir sorunum olursa annesine danışabileceğimi, söylemesi daha da ilginçti. Teşekkür ettim kendisine ve annesinin resim bilgisini nereden aldığını sordum. 4 yıldır belediyenin kurslarına devam ettiğini, bazen öğretmenin gelmemesi durumunda sınıfa annesinin öğretmenlik yaptığından bahsetti.
Bir arkadaşımız ise; ressamların öldükten sonra eserlerinin değer kazandığını, çok yaşlı ölmek üzere olanlardan resim almak gerektiğini söyledi.
Bir başka arkadaşımız ise daha değişik bir yorum getirerek, “Bazı sanatçıları hiç anlamıyorum, nedir öyle saçma sapan deli resimleri gibi, almış boyaları karıştırmış sürmüş, ne diyorlar onun adına, soyut mu ne…” arkasından alaycı bir kahkaha….
Arkadaş toplantısında herkesin resim üzerine mutlaka bir söylemi oldu. Sanat üzerine engin bilgi ve deneyimlerini paylaştılar…
Ben mi ne yaptım?
Çizmeyi aşmamak adına ben susmayı, dinlemeyi tercih ettim.
Sevgilerimle…
HİKMET ÇETİNKAYA