Çok ciddi uyarılar var!
Gerek iç ve gerek dış politikada, ekonomide, sosyal yaşamda değişik çevreler Türkiye hakkında ciddi ve sonuçları çok kötü olabilecek uyarılarda bulunuyorlar. Bunlardan bir kaçını özetlemeye çalışalım.
Dış politikada komşulardan Suriye, Irak, Yunanistan, Ermenistan, Bulgaristan, Irak Kürdistan bölgesi ve son olarak İran Türkiye’ye ard arda yenilir yutulur cinsten olmayan uyarılar yapıyorlar, tavır koyuyorlar. Avrupa Birliği, Almanya ve Amerika her zaman gidişat üzerinde kaygılarını dile getiriyor ve yaptırım yolunu seçiyorlar. Dış politikada yaptırımlar gündemde, bu hemen olmaz ama zaman içinde yaptırım uygulanacak ülkenin elini kolunu bağlar. Bu bağlamda ekonomisi çöker, iç huzursuzluklar başlar, kaos ortamı doğar.Dış politika çok ince ayarlı bir uygulamadır. Bağırarak, çağırarak, saldırarak dış politika yürütülmez, yürütülse bile kısa zamanda alarm verir ve gereken cevabı da alır.
Ekonomik alanda ise para ile ilgili kuruluşlar not düşürerek ve görüş bildirerek gelecekte neler yapabileceklerini her zaman gösteriyorlar, uyguluyorlar. İçerde ise çok sayıda işi bilen ekonomist, akademisyen ve siyasetçi ekonominin bulunduğu trajik durumu dile getirmeye çalışıyorlar. Nitekim enflasyon, emekçilerin haklarını vermeme, örtülü ödenek altında yapılan harcamaların Türkiye’yi getireceği darboğazlara hep vurgu yapıyorlar. Türkiye sıcak para ile ekonomisin döndüren bir ülke, birde buna hesapsız harcamalar eklendiğinde borç Türkiye’nin boyunu ve boyutunu aşma durumuna gelmiş. Osmanlı imparatorluğu nasıl çöktü? Borç yüzünden uygulanan kapitülasyonlar nedeniyle. Türkiye’de varını yoğunu özelleştirdi, bir kısım çevrelere peşkeş çekti ve kadavra kaldı ortada. Son kale kadavrada bu gidişle un haline gelecek gözüküyor.
Siyasi söylemler ise çok rahatsız edici. Her ne kadar bilinenlerin ifşası olsa da yetkili ağızları bunları açıkça dile getirmesi yaşananların boyutunu ve vehametini ortaya koymaktadır. Birileri durmadan konuşur, olumlu olumsuz söylemlerde bulunur ve hassas olan mali kesim hemen tepkisini verirse, neyin ne olduğunu anlamamak için insanın nutkunun tutulması gerekir. Sert, itici, bölücü söylemler ile kaosa davetiye çıkarmaya devam ediliyor.
Türkiye’de kaos olur mu? Sorusunu yabancı medyayı takip edenler değerlendirme şansına sahip. İçerde ise tarafsız medyanın olmayışı sonucu halkımız söylenenlere inanıyor ve güllük gülistanlık içinde yaşadığına sanıyor. Hatta öyle ki suiistimalleri görmemezlikten geliyor. Suiistimal oluyor ama, işte yapılıyor mantığı ile yanlışı yanlışla onarmayı tercih ediyor.
Son günlerde doğu ve güneydoğuda gelen haberlerde bölge hakimiyetinin Türkiye’nin elinden çoktan kaydığı haberleri geliyor. Yerel siyasetçiler açık ve net meydan okuyor, Terör örgütü silahlı kuvvetler saldırıyor. Eylem yapıyor, binlerce kişinin katıldığı gösterilere imza atıyor. Bütün bunlar olurken hala hiç bir şey yokmuş gibi hareket ediliyor. Bu gaflet değil midir?
Son olarak İran, önceden kararlaştırılan bir ziyaret için gelmeyin diyor. Bunu söyleyen gidecek kişinin mevki daşı bile değil. Manzaranın hazinliğine bakın. Suriye ile hiç yoktan yere ilişkiler bozuldu aynı şekilde radikal düşünce kaprisinden dolayı Mısır ile de ilişkiler bozuldu. Şimdi sıra İran’la bozuşmaya geldi ki, İran ihtilafı hiç birine benzemez. İlgilileri uyarmak isteriz. Önemserler veya önemsemezler. Vazifemizi yapalım, takdir onların.
Her geçen gün bunalan bir toplum var. İşi gücü bıraktık bilmem kaç milletvekili seçilmeli hesabının peşinde gidiyoruz. Ülkenin birliği mi, dirliği mi yoksa sayısal parlamenter çoğunluğu mu veya tüm komşularla ilişkilerin bozulması, iç barışın iyice ince pamuk ipliğine bağlı olması mı? Sizce önem taşıyor. Yasaklar ve yasalar eleştiri kapılarını kapatmış durumda. Tıpkı kuzey Kore gibi. Gelişmeler konusunda düşünmek ve söylemek için kulaklar tıkalı, gözler bağlı, dile acı biber sürülmüş durumda. Artık vücut işareti ile konuşma çabaları içinde olunacak. Açıklık ise Hakkın rahmetine kavuşacak.