Çöpçatanlar kazandı

Adem ARI

Brejnev Doktrini vardı; Sovyetler Birliği’nin büyük ağabey olarak diğer sosyalist ülkelerdeki muhalif hareketleri bastırma hakkı.

Bir zamanlar da “medeniyet getirmek için işgal yapan Demokrasinin Beşiği İngiltere vardı.

Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra Anadolu’yu işgal eden İtilaf devletleri “Size medeniyet getirmek için buradayız” diyordu. Anadolu’ya medeniyet getirme imkanından Mustafa Kemal Atatürk tarafından mahrum edildiler ama Ortadoğu’ya medeniyet götürebildiler. Ancak her nasılsa medeniliğin en önemli niteliği demokrasiyi o zamanlar unuttular. 1970’li yıllarda Saddam petrolleri devletleştirip diktatörlüğe başlayınca hatırlayıverdiler.

“Ülkelerdeki bütün darbeler ve darbe teşebbüsleri dışarıdan destek alır. Kimilerinde iktidar değişir bazılarında iktidarlara uyarı yapılır.

Çevik BİR 28 Şubat için “Demokrasiye Balans ayarı yaptık” demişti.

15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olamadı. Bu darbeden öte bir işgal girişimi idi. Millet bu işgal girişimine "DUR" dedi.

Ancak sonrasında referandum, milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı.

16 Nisan referandumunun şaibeli sonuçları resmileşmeden ABD Başkanı “Türkiye’de yeni oluşacak sistem ve hükümetle işbirliğine varız” dedi.

Seçim öncesi evet çıkmaması için yaygaralar koparan(!) Avrupa AİHM başvurusunu reddetti.

24 Haziran öncesinde “EYYY Amerika”nın yerini Tillerson görüşmesinden sonra “Buyur Amerika…” anlayışı aldı.

Merkel; "Erdoğan ile 24’ünden sonra görüşürüz" diyerek desteğini verdi.

Bütün Batı Basını birkaç puan farkla sonuçların AK Parti lehine olacağı kehanetinde bulundu.

İngiltere ile bana göre “İkinci Balta Limanı Anlaşması” imzalandı.

Hatırlarsınız Mehmet Ali Paşa olayına karşı İngiltere’nin desteğini almak için Kraliçe Victorya ve II. Mahmut tarafından imzalanmıştı.

Seçim öncesi öyle bir siyaset mühendisliği uygulandı ki 15’ler desteği ile İYİ Parti; CHP ile zoraki hısım yapıldı. Bu hısımlık çöpçatanlara yaradı.

Potansiyeli belli olan CHP ön plana çıkarılırken İYİ Parti adeta seçime girmiyormuşçasına unutturulmaya çalışıldı. Maalesef bu süreçte zoraki hısımın desteğini alamadı.

İYİ Parti’nin günümüzdeki durumu için en geçerli benzetme “biz içeriden siz dışarıdan” sözüdür.

Parti bir bilinmezlik içinde siyaset tarihi derslerine konu olacak durumda en zor sınavını veriyor.

Medyada İYİ olmayanlardan sesler yükseliyor. İYİ Parti'yi destekleyen konuşmacı olmadan İYİ Parti değerlendiriliyor.

Bütün konuşmalarda algı Akşenersiz partinin biteceği yönünde. Parti yöneticileri de “Akşenersiz biteriz” gibi bir havada.

Rakip partilere ve adaylara karşı bile sinsi bir plan içinde olmayan her zaman net, dobra olan Meral hanımın partisine bir oyun hazırladığını düşünmüyorum.

Benin düşüncem ve beklentim şu:

İYİ Parti şahıs ve lider partisi değildir. Bir dip dalganın su yüzündeki kadro hareketidir. Başkan kim olursa olsun fazlaca önemi yoktur. Parti Batı demokrasilerinde olduğu gibi bir yapılanmaya sahip olmalıdır. Seçmen lideri değil partileri seçmelidir. Tabii ki parti de adaylarını belirlerken partiler kanunundan önce demokrasiye uygun hareket etmelidir.