Cumhuriyet Bayramında Anıtkabirdeyiz, Cumhurbaşkanının sarayına gitmeyeceğiz

MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan, partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda İstanbul Milletvekili Ali Torlak ve İstanbul İl Başkanı Mehmet Bülent Karataş ile saat 13.00’de basın toplantısı düzenledi.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Genel Başkan Devlet Bahçeli ile Anıtkabir ziyareti gerçekleştireceklerini açıklayan Celal Adan, “Biz Anıtkabir ziyaretine gidiyoruz. Cumhurbaşkanı’nın sarayına gitmeyeceğiz” dedi. “Bu bir protesto mu?” sorusuna Celal Adan, “Biz uzun süre ‘Bundan Cumhurbaşkanı olmaz’ diyenlerdeniz. Her gün de bu haklılığımızı ortaya çıkaran davranışları ile karşı karşıya kalıyoruz” diye cevap verdi.

AKP’NİN BÜTÜN ÇABASI RANTLARINI GARANTİYE ALMAK

Celal Adan, toplantıdaki konuşmasında şunları söyledi:
“Bu hükümet 17-25 Aralık operasyonlarının travmasını yaşamaya devam etmektedir. Bu öyle büyük bir travmadır ki AKP’nin aklını başından almıştır. AKP Hükümeti, 25 Aralık’tan bugüne iyice despotlaşmış, havadan nem kapar hale gelmiştir. AKP yöneticilerinin gözünde kendilerinden olmayan, kendi iktidarlarına boyun eğmeyen herkes devlet ve demokrasi düşmanıdır.
Sadece kendi çıkarları zedelendiği için başta güvenlik ve adalet olmak üzere, bütün kurumların üzerinden buldozer gibi geçmeye devam etmektedirler. Bu durumun temelinde ‘korku’ vardır. Bu korku sendromu AKP yöneticilerinin hücrelerine kadar yerleşmiştir. Sivil toplum yerle bir edilmiştir. Bürokrasi hareket edemez hale getirilmiştir. En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün devlet çalışanları baskı ve tehditle ile sindirilmiştir. AKP’nin bütün çabası; kendilerinin ve çevrelerinin rantlarını garantiye alma çabasıdır. TBMM’de gündeme getirdikleri her yasanın, her kanun maddesinin satır aralarında kendi paçalarını kurtarma gayretinin izleri vardır. 17-25 Aralık dosyasının nasıl ve hangi yasal gerekçelerle kapatıldığı tam bir muammadır.

BU KADAR GÖSTERE GÖSTERE HUKUKSUZLUK OLMAZ

AKP ve onun eski ve yeni yöneticileri, bakanları, bürokratları vicdanları yaralayan bir biçimde aklanmışlardır. Fakat bu aklanma sadece kağıt üzerinde bir aklanmadır.
Savcı, ‘Usulüne uygun mahkeme kararı yok’ diye, mahkemenin üst amiri gibi davranıp yürütülen soruşturmayı alel-acele kapatınca her şeyden endişelenme hakkımız doğuyor. Bu kadar usulsüzlük, bu kadar keyfilik, bu kadar göstere göstere hukuksuzluk olmaz. Hırsızlık yapanlar, öbür dünyada verecekleri hesabın kefaretiyle meşgul olsun; ancak bu dünyada biz bu hesabın kapanmasına izin vermeyiz.
Yolsuzluk soruşturmalarının kapatılması için hırsızlar kimin cebinden hangi bedelleri ödediler. Bu iş onlara kaça patladı. Bu ülkeye kaça patlayacak.

İSTANBUL’DA 4 BİN İMAR DEĞİŞİKLİĞİNDE RANT 100 MİLYAR DOLAR

İstanbul il başkanımız, milletvekillerimiz ve bizim duyarlı olduğumuz en önemli hadise İstanbul’da dört bin imar değişikliğidir. Dört bin imar değişikliğinin oluşturduğu rant 100 milyar dolardır. İstanbul’un oksijen alanlarının hepsini gözümüzün önünde heba ettiler. Fatih’ten Haliç Köprüsü’ne gelirken Tekel’i yeri, Karayolları bakım yerleri, Tekel fabrikalarının yerleri, devlet bürokrasisine ait olan yerleri, kendi yandaşlarına peşkeş çektiler. Hepsi gözümüzün önünde AK Parti iktidarının yolsuzluk abideleri olarak yükseliyor.

EN AĞIR HASAR ADALET MEKANİZMASINDA

Bu 12 yıllık süreçte en ağır hasarı alan kurumların başında adalet mekanizmamız gelmektedir. Deyim yerindeyse Türkiye’de adalet ve hukuk yerle yeksan edilmiştir.
Bir milletin ve devletin başına gelebilecek en büyük felaket adaletin siyasi emeller uğruna yok edilmesidir. Bunlar adalete uyacaklarına, adaleti kendilerine uydurmanın gayretine düşmüşlerdir. Fakat bu gayret beyhude bir gayrettir.
Şunu asla unutmamak gerekir: Türk milleti her türlü belanın üstesinden mutlaka gelecektir. Deprem olur yeniden inşa ederiz, ekonomi çöker yeniden düzeltiriz, terörist yıkar yeniden yaparız. Fakat adaleti bir kere kaybedersek yeniden onarmamız mümkün olmaz.
O yüzden bizler, yani bu güzel vatanın sadık evlatları, her koşulda adaleti savunmaya, adaletle hareket etmeye devam edeceğiz. Ecdadımız binlerce yıl boyunca gittiği her yere adalet götürmüştür. Bizim mücadelemiz de her durumda adalet ve hakkaniyet mücadelesi olacaktır.

TERÖRİSTE SEKRETARYA HİZMETİ SAÇMALIKTIR

Şimdi de bir sekretarya saçmalığıdır devam etmektedir. Teröristin daha da bölmesi, parçalaması için ona sekretarya hizmeti vermeye yeltenmektedirler. Madem bu adama sekretarya verilecek, o halde Sayın Akdoğan Sayın Beşir Atalay’a sekretarya da görev verilirse inanıyorum ki memnuniyetle kabul edeceklerdir.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Bir süredir Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları verdikleri demeçlerle bilinçli bir biçimde algı mühendisliği yapmaktadırlar. Birbirlerinin söylediklerini bazen teyit etmekte, bazen de tekzip etmektedirler. Emin olunuz tüm bu demeçler sadece kafa karıştırmak içindir. Bunlar kendi aralarında şike yapmaktadırlar. Eşkıya başına ve Kandil’e sırayla jest yapmaktadırlar.
Buradan açıkça ilan ediyoruz: İmralı canisine, Kandil’e ve onların içerdeki uzantılarına yapılan her jest hainlikle eşdeğerdir.

KOBANİ’DE TİYATRO OYNANIYOR

Bir süredir Kobani’de bir tiyatro oynandığı bütün milletimizin malumudur. Suriye sınırımız yol geçen hanına dönmüştür. 2 milyona yakın göçmen sınırlarımızdan içeri girmiştir. Bunların ne kadarının kayıt altına alındığı, soruşturmasının yapıldığı belli değildir. Türkiye ciddi bir güvenlik zaafıyla karşı karşıya bırakılmıştır.
Türkiye’nin Suriye ve Kobani politikası tam anlamıyla fiyaskodur. Çünkü ortada politika adına hiçbir şey yoktur. Dışarıdan emir alarak, kulaklarına söylenen sufleleri tekrar ederek, yağmurun yağdığı yere tarlayı çekerek dış politika yürütülemez
19 Ekim’de PKK ile PYD’yi eşit gören Sayın Cumhurbaşkanı, 3 gün sonra 22 Ekim’de “Obama’ya PYD koridorunu ben teklif ettim” demektedir. Sayın Cumhurbaşkanı! PYD’lilere Türkiye’den geçerken yemek, çay, sigara, karpuz, soğuk ayran da teklif etseydin tam olacaktır. Teröristin kendi topraklarından resmi geçitle geçmesine izin veren ilk ve tek Cumhurbaşkanı sıfatıyla tarihe geçtiniz. Bu ayıp, bu gaflet ve bu vebal size yeter”

VALIDEBAĞ KORUSU’NU İMARA AÇMAK İSTİIYORLAR

Bir habercinin sorusu üzerine MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bülent Karataş,
“Biz hem sosyal medya hem de yazılı olarak Validebağ konusunda görüşlerimizi bildirdik. Üsküdar Belediyesi’nin orada toplumu gererek, artık toplumda söyleyecek hiçbir şeyi kalmamış siyasi hareket, inanç değerlerini karşı karşıya getiriyor. Orada cami yapacağını ifade ederek, toplumu sanki, Validebağ’da yaşayanların cami yapılmasın, şeklinde karşı geldiğini ifade etmektedir. Oradaki amaçları Validebağ korusunu imara açmak. Cami yaparak onun ilk aşamasını geçmek istiyorlar" dedi.