Şimdi Rusya ile savaşın eşiğindeyiz ya!.. Millet olarak pek çok şeyi tartışıyoruz.
Pek çok kişi buna kafa yoruyor... Neden oldu? Neden düşürdük? Önceden planlanmış mıydı? Fuat Avni nasıl gene bildi?..
Kimimiz haklı olarak “Rusya doğalgazı kesiverirse soğuktan ne yaparız?”ı düşünürken, kimimiz “Büyük bir ihracat hacmimiz vardı, ekomimiz kötü etkilenecek” diyor. Kimimiz ise “Bizden tavuk almayı keserse biz de ucuz tavuk yeriz” diye seviniyor... Antalya turist gelmeyecek diye dertleniyor...
Devletin başı Rus uçağını düşürdüğümüzü açıklıyor... Bir grup öğretmen alkışlıyor... Öğretmen olmuşlar ama savaşın ne demek olduğundan haberleri yok!.. Çocukken oynadıkları oyun sanıyorlar sanırım... Hehheeee... yaşasın bir uçak düşürdük modunda seviniyorlar!..
Herkes olaya kendi penceresinden, kendi çıkarına göre bakıyor...
Benim penceremde görünense:
Yaz başında benim de İzmir ve Ege bölgesi temsilcisi olduğum USSD (Uluslararası Sanatkarlar ve Sanatçılar Derneği)'nin Mersin'de yaptığı Uluslararası resim çalıştayına gitmiştim. Saint Petesburg güzel sanatlar akademisinin yapacağı sempozyuma davet almış, orada Türk ressamları ve resim sanatını anlatacak ve bildiri sunacaktım. İlişkiler bozulmaya başlayınca korktum. Olga'ya “Ya savaş çıkarsa orada kalırsam... gelecek yıla erteleyelim mi?” dedim içim yanarak. Olga (Eren) ise her zamanki esprili yaklaşımı ile “Ne korkuyorsun Hülya abla... orası burdan daha güvenlidir...” demişti... Sanki haklıydı... gülsem mi?.. ağlasam mı?..
Üzülsem de elbet derdim bu değil. Benim derdim bu duruma, savaşın eşiğine nasıl geldik... Daha doğrusu neden geldik?..
Rahmetli babamın anlattığı pek hoşuma giden bir fıkra vardı. Günümüze de sanki cuk oturdu... Şöyleydi fıkra:
“Köyün birinde iki komşu varmış. Biri evinin önündeki bahçesini eker biçer ürününü satarak geçinirken, diğeri beslediği ineğin sütünden ve kasapa sattığı dananın etinden gelir elde edermiş. Yıllardır gül gibi geçinip giderlermiş iki komşu. Bu huzurdan rahatsız olan şeytan bir gün dananın başını çözüvermiş. İp esaretinden kurtulan hayvan hoplayıp zıplamaya başlamış. Yalnız kendi bahçelerinde zıplasa iyi yan bahçeye de dalıvermiş. Ve ekili biçili ne varsa talan etmiş.
Bunu gören komşu tüfeğini kaptığı gibi danayı vurup yere devirmiş. Gürültüye koşan diğer komşuda tüfeğine sarılıp danasını vuran komşuyu vurarak öldürmüş... Hiç yoktan yere talan olan bir bahçe, vurulan bir dana... Ölen komşunun cenazesi giderken diğerinin elleri kelepçeli jandamalar götürüyormuş... Bu durumu üzüntü ile seyreden köylüler “Kör olasıca şeytanın işi...” diyerek şeytana lanet okuyorlarmış...
Bu durumu şaşkınlıkla izleyen şeytan ise ben “Ben ne yaptım ki!.. Yalnızca dananın ipini çözüverdim” demiş...
İşte benim merak ettiğim bu işte dananın başını kim, neden çözdü?..
Hülya Sezgin/ hulyasezgin@hotmail.com