Dar gelirlileri rahatlatıcı tedbirler

Ruhittin SÖNMEZ

Çok yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı dar gelirli kesimin en temel ihtiyaçlarını tedarik etmesinde sıkıntı yaratıyor. Bu da devletin dar gelirlileri kısmen rahatlatacak bazı kararlar almasını zorunlu kılıyor.

Yaşanan ekonomik buhranın hiç etkilemediği bir kesim olduğu muhakkak. Hatta muhtemelen toplam nüfusun yüzde 10’u mertebesindeki bu kesimin alım gücü azalmadığını, bir kısmının da daha zenginleştiğini tahmin edebiliriz.

Sığınmacılarla beraber 90 milyonun üstünde olan Türkiye’de 10 milyona yakın bir nüfus gelirlerini enflasyonun üzerinde veya enflasyon artışı kadar artırabildikleri için ekonomik bir sıkıntı hissetmiyorlar.

Yine ikinci bir 10 milyon kadar nüfus gelirlerini enflasyon artışı kadar artıramamış olsa da geçmişte yaptıkları yatırımları sebebiyle; ev, araba, beyaz eşya, mobilya, elbise, telefon gibi malzemeleri önceden alabilmiş olduğu için bu konularda bir süre masraf etmeseler de olabilir. Bu kesim sadece gıda, enerji, ulaşım gibi masraflardaki artıştan yani hayat pahalılığından kısmen etkileniyorlar.

TÜİK’in 2021 yılına dair raporuna göre, Türkiye'de en yüksek gelire sahip bu yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, yüzde 46,7’dir. 

Hani "ekonomik kriz yok, yollar lüks araba dolu, lokantalarda, kafelerde yer bulunmuyor" dedirten kesim bu. 

Bu kesim bütün yolları dolduracak kadar arabaya sahiptir. Fiyatlardan etkilenmeden lokanta ve kafelere gidenlerin sayısı bu tür mekânların tamamının dolduracak mertebededir.

Ama geride kalan 70 milyonun konumu, kademe kademe, "sıkıntılıdan" "derin yoksulluğa" giden bir ıstırap çizgisindedir.

*  *  *

TÜİK’in 2021 yılına ait "Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması" raporundan bakalım.

Konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı yüzde 63,7 oldu. Nüfusun yüzde 6,6'sına bu ödemeler yük getirmezken, yüzde 23’üne çok yük getirdi. 

Hanelerin yüzde 60,8'i evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 38,3'ü iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 33,4'ü beklenmedik harcamaları, yüzde 20,5'i evin ısınma ihtiyacını, yüzde 62,9'u eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti. 

Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk işte bu gibi cevapları verenlere göre hesaplanıyor. 

Türkiye’de ciddi maddi yoksunluk oranı yüzde 27,2 olarak gerçekleşti.

*  *  *

Devletimiz 2 bin TL altı borcu olup da icra takibine uğradığı halde bunu dahi ödeyemeyen 5,5 milyon vatandaşımız olduğunu tespit etmiş.  Bu ciddi maddi yoksunluğun boyutunu da göstermektedir. 

Devlet bu vatandaşların 2 bin TL altındaki icra borçlarını sildi. Bu yapılan elbette iyidir. Ama bu duruma düşmüş 5,5 milyon vatandaşımızın varlığı utanç vericidir. 

Bu derin yoksulluk içindeki kesime bir defalık yapılan bu yardım yeterli olmayacak. Bunların çoğu muhtemelen önümüzdeki aylarda da yine elektrik, gaz, su gibi borçlarını ödeyemeyecek ve icra takiplerine maruz kalacaklar. 

*  *  *

KONUT SIKINTISI VAR MI?

Türkiye’de, 2021’de, oturulan konuta sahip olanların oranı yüzde 57,5 olarak hesaplanmış. 

Kirada oturanların oranı yüzde 26,8, kendi konutunda oturmayıp (lojman, anne baba veya akraba evinde oturup) kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 14,6 olarak bulunmuş. 

Bu oranın içinde başka şehirde ikamet ettiği halde köyünde, kasabasında miras kalmış oturulmayan veya senede birkaç hafta oturulan evleri olanların bu konutları da dahil. Bunları çıkarınca mülkiyeti kendisine ait evde oturanların oranı yüzd 40-45 arası olabileceği hesaplanıyor. (Bu hesaplarda, 10-11 milyon civarındaki sığınmacılar dahil değil.)

Avrupa ülkelerinde bu oranlar yüzde 70’lerin üzerinde. 

Yani Türkiye’de esasen konut arzı yetersiz. Buna bir de sığınmacı yabancıları ekleyince konut arzının iyice yetersiz kaldığı açık. Ayrıca devletin "400 bin dolarlık gayrimenkul alan yabancılara vatandaşlık vermesi" yabancıların piyasayı iyice yükseltmesine sebep oluyor.

İnşaat maliyetleri hızla artarken, konut fiyatları ondan da hızlı artıyor. Çözüm için riskli projelerden önce sığınmacı maliyetlerinden kurtulmak ve inşaat girdi maliyetlerini düşürmek için çalışılmalı.

10 milyon sığınmacı yabancıyı ülkelerine gönderebilsek konut fiyatları ve kiralarda keskin bir düşüş olur. Ama bunu iktidar düşünmek bile istemiyor.

*  *  *

ASRIN KONUT PROJESİ

Devletin konut fiyatlarındaki fahiş artışlara bir çare üretememesi, dar ve orta gelirlilerin konut edinme hayallerini yok etti. Derken üzerinde iyi çalışılmamış, detayları belli olmayan "asrın konut projesi" ile hayaller yeşertilmeye çalışılıyor.

Konutlar nerede yapılacak tam olarak belli değil. Planlar, projeler ortada yok. Kaç metrekare olduğu, giriş katı ile en üst katın fiyat farkı ne olacak bilinmiyor. TOKİ’ye aktarılacak finansmanın kaynağı bile belirsiz.

Projeyi tanıtırken önce "vatandaş evine taşındıktan sonraki aydan itibaren sabit taksitleri ödemeye başlayacak"dediler. Sonra "sözleşme imzalandıktan hemen sonra taksitler başlayacak" diye değiştirdiler. Yani 2,5 yıl sürecek inşaat süresince vatandaş hem oturduğu evin kirasını ve hem de alacağı evin taksitini ödemek zorunda kalacak.

Bu arada ev fiyatının yüzde 10’u peşin olarak ödenecek. 3+1 dairelerin fiyatı 850 bin TL, peşinat 85 bin TL ve ilk ödenecek taksit 3 bin 187 TL olacak. 

Önce "sabit taksitlerle ödenecek" dediler. Sonra "yılda iki defa memur maaş artış oranında zamlanacak taksitlerle ödeneceği" şeklinde değiştirdiler.

Eğer bu konutlar yapılıp başvuruculara verilebilirse, vatandaşın artan taksitleri ödeyebilmeleri için gelirlerinin 20 yıl boyunca memur maaş artışının üzerinde artması gerekecek.

20 yıl boyunca senede 2 defa artacak taksitlerle hayatı kısıtlanan dar gelirli vatandaşımızın diğer giderlerine ayıracak parası kalacak mı bilemiyorum...