YSK’nun aldığı kararla 31 Mart İstanbul seçimleri iptal edildi. Her ağızdan bir ses çıkıyor bu zamanlarda.. Sanatçısı da konuşuyor, hukukçusu da, sıradan vatandaş da, siyasiler de kısaca herkes bilip bilmeden konuşuyor. İşi bilen bir tek kişi var onun söylediği cümle çok önemli ama ne kadar itibar gördü bilemem. Kafanıza takıldı biliyorum bilmediğimiz ne var diye açıklayayım. Bahsi geçen şahsiyet, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’dan başkası değil. Söylediği sözün anlamını daha iyi anlayabilmeniz için unvanını tam olarak yazdım. Peki ne demişti Prof. Dr. Fahrettin Altun. “YSK’nun verdiği karar demokrasimizin zaferidir” Fahrettin Altun’nun söylemini tartışmadan önce benim aklıma çocukluğumdan kalan bir anı geldi.
Karadeniz’in bir köyünde dünyaya gelen ben, benim kuşağımdan olanlar çok iyi bilirler, oyun oynamak için kendi becerilerimizi sergilerdik. Oyuncaklarımız falan yoktu. Kendimizin icat ettiği oyuncaklarla ya da oyunlarla çocukluğumuzu yaşamaya çalıştık. Böyle bir ortamda benden dört yaş küçük olan erkek kardeşim ve yine benden 11 yaş küçük olan yeğenim (ağabeyimin kızı) oyun oynarlardı ama benim birader kaybetmeye pek tahammül edemezdi. Her yenildiğinde ‘tekrar oynayacağız yoksa ben oynamam’ deyip yeğenine demokratik bir amca olduğunu anlatıyordu aslında. Yeğen ne yapsın? oyun oynayacak başka kişi yok, oyuncak ra yok mecburen amcasının demokrasisine uyup yendiği oyunu yok sayıp tekrar oynamak zorunda kalıyordu.
YSK’nun almış olduğu karar ve bunu demokrasi zaferi olarak ilan eden koca Prof. aslında çok iyi biliyordur ki; yenilmişti ama yenilmeye tahammülü yoktu mecburen tekrar oyun oynanacak. Bu zat-ı muhteremi bir kenara koyup YSK’nun almış olduğu kararı biraz irdeleyelim.
Ben bu kararı şuna benzetiyorum: Şöyle bir düşünün; Hamile bir anne var ve dördüz dünyaya getirecek. Zamanı gelip dördüzler dünyaya gelince baba çocuklara bakıyor 'Üç çocuk benim ama dördüncü çocuk benden değil' diyor! Böyle bir şeyin olamayacağını herkes bilir. Gel gör ki, YSK öyle bir karara imza attı ki; hukukun hiçbir dalı bu kararı benimsemez. Büyük şehirlerde bildiğiniz üzere dört oy bir zarfa konur. Muhtarlık, İlçe Belediye Başkanı, İl Genel Meclisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı. Bir zarftan çıkan dört oyun üçünü kabul ediyor birini iptal ediyor. Tıpkı yukarıda da anlattığım dört çocuk hikayesi gibi yani şaka gibi.
Önce seçimlerin nasıl yapıldığını ve bu sürecin nasıl işlediğini bir irdeleyelim. Hükümet ya erken seçim kararı alır takvimi belirler ya da kanunun öngördüğü zamanda seçimler yapılır. Bu durumda hükümet YSK’nu seçim hazırlığı yapmak için görevlendirmiş olur.
Sandık kurulu başkanlarını hükümetin atadığı valiler belirler ve kaymakamlar aracılığı ile ilçe seçim kurullarına gönderirler. Bu listeler askıya çıkar, itiraz süresi vardır tıpkı seçmen kütüklerinin askıya çıkması gibi. Bu duruma o zaman hiç kimse itiraz etmez seçim kaybedilince bir yaygaradır çıkar ve seçimler demokrasinin zaferi olarak iptal olur.
Akla iki senaryo geliyor: Bu durumu bile bile siz yarattınız şayet kaybedersek itiraz edip tekrar seçimi yeniletiriz dediniz ya da kaybetmeyi hiç düşünmediğinizden son dakika siyasi gücünüzü kullanarak seçimi iptal ettirdiniz ve adına “demokrasinin zaferi” dediniz. Bu durum demokrasinin zaferi falan değil bu durum AKP’nin tükenişinin bir işaretidir. Hukuksuzluğu hukukmuş gibi gösterip bir yere varamayacağınızı sizlerde çok iyi biliyorsunuz ama ne kadar zaman kazanırsak kardır diyorsunuz sanırım. Çünkü bu durumun AKP’ye zarar verdiğini görmemenize inanamıyorum.
Aslında işin boyutları çok senaryolu. AKP parçalanma sürecine girdi en hızlı nasıl parçalanırımın seçeneklerini değerlendirilip en uygun seçenek bu görülmüş olabilir. Sonunda bu süreci yaşayıp göreceğiz. Tek dileğimiz, tahtı kaybetmemek için, ekonomide, hukukta, vatanın birlik ve bütünlüğünde taviz verilmemesi. İç savaş ve kaos çıkarılmaması. BOP sürecinde Irak, Libya, Mısır ve en son Suriye’de iç savaşı, parçalanmayı gördük. Sırada Türkiye ve İran var. Bu seçim sürecinde ve sonunda kaos fitili ateşlenmesin. İnanacağımız tek şey olmalı,
“Her şey çok güzel olacak“