Biz, milliyetçiliği kısaca milletini sevmek ve ona hizmet etmek sevdası olarak düşünüyor ve kabul ediyoruz. Türk milletinden olduğumuza göre; ülkümüz Türk milletini sevmek ve ona hizmet etmektir.
Milliyetçi camiada bu konuda genel bir fikir birliği var. Milliyetçi camianın sorunu kullanılacak yöntemde düğümlenip kalıyor.
Milliyetçi kurumlarda otoriter milliyetçi yönetim mi, demokratik milliyetçi yönetim mi uygulanmalı?
Biz, yıllardır demokratik milliyetçi uygulamaların daha sağlıklı olduklarını ve daha sağlıklı sonuç vereceklerini düşünüyoruz. Demokratik milliyetçilik veya milliyetçi demokrat anlayışı daha kolay ve iyi anlaşılması için bir örnek üzerinden açıklayalım.
Babalar evlatları, evlatlar da babalarını severler. Aile bireyleri de ailelerini severler. Buna kuşku yok. Ancak bazı babalar hoyratça sever, bazı babalar hem çocuklarına karşı hoyrat hem de aile bireylerine karşı hoyrattırlar. Onlara göre ailelerinin istikbali için kendi sözleri dinlenmeli, eşleri ve çocukları onun sözünden çıkmamalıdırlar. Çünkü o ailenin selametini düşünmektedir. Ya çocukların sözünü dinler ve bir hata yaparlarsa?
Bu sebeple bu türden babaların evlerinde demokrasi yoktur, mutlak otorite vardır. Bu tür babaların evlerinde aile çıkarları (?) vardır. Aile bireylerinin sözleri dikkate alınmaz. Bazen onların konuşmalarına izin verilir ama sözleri dinlenmez.
Sonra bu tür babalar güya ailelerinin çıkarları için mutlak iradelerini kullanmalarına rağmen; baltayı hep taşa vururlar. Hatta evin genç bireyleri bazı hataları hatırlatmış olmalarına rağmen kendisi onları dinlemez
Hoyrat baba emekli olmuştur ve bir ev alacaktır. Bir ev bulup eve gelir. Ekonomi okumuş olan büyük kız; “Baba önümüzde kriz var, döviz yükselecek ve aldığımız ev reel olarak değer kaybedecek, bir süre altında kalalım.” der. Baba onu dinlemez ve evi alır.
Çok değil bir yıl sonra aldıkları ev döviz ve altın karşısında anaparalarından daha değersizdir.
Kız evlat babayı üzmemek için sözlerini dilden dudağa getirmez. Kendisi de evlenmiş iki çocukları olmuştur.
Bir gün baba evine bayram ziyaretine gelirler. Emekli olan babası geçinememekte, sağlık sebepleriyle bir işe de girememektedir. Çalışırken aldıkları diğer evin kirası yaralarına bir miktar merhem olmaktadır. Hoyrat baba kızına evlerden birini satmaya karar verdiğini söyler. Ekonomi okumuş olan büyük kız; “Baba piyasa şartları ev satmaya uygun değil, bence biraz bekleyelim.” demesine rağmen o ev satılır.
Sonunda hoyrat ve antidemokrat kişilikli baba yine zararlı çıkmıştır. Sonunda ekonomik olarak sözünü dinlemediği kızının yardımı ile hayatını idame ettirir.
Suç tamamen hoyrat babadadır. Sözüm ona aile çıkarları için kendisi daha iyi bildiğini yapmalı, her kafadan bir ses çıkmamalıydı.
Şimdi tersini düşünelim. Baba demokratik bir aile içi uygulama yapsaydı, herkesin sözünü dinleseydi. Eğer kızının dediği kabul edilirse onu uygulasaydı. … Ve kızı haksız çıksaydı. Yine kazanan baba olacaktı. Çünkü kimse babaya kabahat bulamayacak, bir daha ki aile meclisinde aile bireyleri daha dikkatli düşünecekler ve daha itidalli fikirler ileri süreceklerdi. Sonunda aile doğru kararlar alacak ve babanın itibarı daha da artacaktı.
Şimdi gelelim milliyetçi kurumlara…
Eğer bu kurumların başkanları veya genel başkanları otoriter bir yönetim sergilememiş olsaydılar, örneğin; parti içi demokrasiyi işletmiş olsaydılar ortaya çıkan hatalı sonuçların vebali kendi üzerlerinde olmayacaktı.
… Ve bu kurumların başkanları veya genel başkanları en karlı çıkan kişiler olacaklar, genel başkanlıkları pekişecek, lider olacaklardı. Eğer parti içi demokrasiyi işletmekten dolayı parti bir zarara uğramışsa delegeler daha bir dikkatli düşünecek ve davranacaklardı. Sonunda hem parti, hem de lider kazanmış olacaktı.
Biz, kimseyi sırf eleştiri olsun diye eleştirmemeye dikkat ediyoruz. Amacımız üzüm yemektir. Gelin, üzümü hep beraber yiyelim.
Madem ki, il başkanları ve yönetimleri istifaya çağrıldı. Yeni yönetimleri demokratik yöntemlerle belirleyelim. Belediye başkan adaylarını demokratik yöntemlerle ilgili mahalin seçmen, parti tabanı ve teşkilatın fikrini alarak belirleyelim. Sonunda Genel Başkan kontenjanı olacak o kontenjanını kullansın, ama tabana da bir söz hakkı kalsın.
Bakın, görün! Başarı kesin olacaktır. Demokratik milliyetçi uygulamayı yapan kurum ve lider kazanır.