Marmara depreminin üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçti. Uzmanlar aylarca neredeyse her gün televizyon kanallarına çıkıp uyarılarını yaptılar, çözüm önerilerini dile getirdiler. Ortak söylemleri; “Eski yapılar güvenli hale getirilmeli, yeni yapılarda deprem güvenliğine dair denetlemeler arttırılmalı”.
1999 Yılında yaşanan Marmara depremi başta Yalova, İstanbul ve İzmit olmak üzere Doğu Marmara’ya büyük zarar verdi. Hemen ardından gerçekleşen Bolu depremi ile Marmara bölgesi felç olma noktasına geldi. Büyük acılar yaşadık. Ancak anlaşılan o ki, gereken derslerin hiçbiri alınmamış.
AKP’nin temel varlık nedeni DSP, MHP ve ANAP koalisyon döneminde yaşanan ekonomik sıkıntılardır. O sıkıntıların temel nedenlerinden biri de yaşanan Marmara depremidir. Marmara depremi Türkiye ekonomisinin merkezi olan Marmara bölgesini etkilemiş ve gelirlerin azalmasına neden olmuştu. Devletin yatırım gereksinimlerinin karşılanması için halk arasında “deprem vergisi” olarak bilinen “özel iletişim vergisi” –geçici- olarak hayata geçirilmiş, sonrasında kalıcı hale getirilmişti. Marmara bölgesinin Türkiye’nin en kalabalık bölgesi olduğu göz önüne alınacak olursa bu verginin özellikle deprem mağduru olan insanlardan alındığını kolayca anlayabiliriz. Verginin asal amacı bölgenin depremden zarar gören yapılarının iyileştirilmesi ve halkın sosyal yardımlardan yararlanmasıydı. Hiçbiri hakkıyla yapılmadı…
Bilim insanları 20 yıldır medyada görünme fırsatı yakaladıklarında “İstanbul’un depreme hazır olmadığını” ifade ettiler. Yapılması gerekenleri sıraladılar. Deprem vergileriyle neler yapıldığı sorulduğunda sorumluluk makamında olan bakanlar; vergilerin duble yollara harcandığını açıkça ifade ettiler. Vergiler “Van Erciş’in alt ve üst yapısının” iyileştirilmesine harcanmıştı. Yani “Marmara’daki insanların hayatlarını ve yapıları desteklemek için” uygulanan vergiyle, her yağmurda çöken duble yollar yapılmış, para çarçur edilmiş. Bu bir skandaldır!
Skandallar bununla bitmedi elbette.
Marmara depreminde gördük ki tüm GSM şirketleri sınıfta kaldı, kimse kimseye telefonla ulaşamadı. Sıradan bir televizyon izleyicisi bile bilir ki, izledikleri reklamların çoğu GSM şirketlerine aittir. Reklam ve kampanyalara büyük paralar harcayan GSM şirketlerinin 20 yıl içinde doğru dürüst bir yatırım yapmadıklarını geçtiğimiz hafta gördük. 20 liralık faturanızı ödemeyi unutursanız size kısa mesaj atıp “borcunuzu ödemezseniz 22 TL’lik açma kapama ücreti gelecek faturanıza yansıtılacaktır” diyen fazlasıyla “semirtilmiş”, yabancı sahipleri olan şirketler... Ben reklamlarında “kampanyalar” değil, gelecek büyük depremde ne kadar güçlü olacaklarını, enkaz altında olup sağ kalanlara nasıl kesintisiz iletişim imkânları sunacaklarını bilmek istiyorum!
Deprem toplanma ve barınma alanları farklı bir konu başlığı.
Komşunuzun zilini çalın, “Toplanma ve barınma alanlarımız neresi?” diye sorun. Eminim ki sadece yüzünüze bakacaklardır.
Vergiler hedef odaklı kullanılmamış...
GSM şirketleri karlarını ülkelerine götürmüş.
Halk bir deprem durumunda nerede toplanacağını, nerede barınacağını bilmiyor.
Yirmi yılda tek arpa boyu yok alınmamış...