Ben maçtan anlamam... pek de hoşlanmam... Geçmişte milli maçları seyrederdim... Rahmetli babam Fenerbahçeli diye ben de "Fenerliyim" derdim. Şimdi ondan da haz etmiyorum... Eşim Hikmet futbola bayılır. Galatasaray hastası... Deli gibi maç seyreder. Daha genç yaşlarında tuttuğu takım gol attığında, coşkusuna gem vuramayıp elini yumruk edip havaya boks yapar gibi sallayarak avazı çıktığı kadar "Goooool!... Yürrü be aslanıııım!" falan diye bağırırdı.
Bu arada ben de yan odada uzanmış kitap okuyor olduğumdan ve böyle bir haykırış beklemediğimden korku ve panikle tavana zıplardım. Allahtan artık öyle yapmıyor. Arada bir gene hızını alamadığı olsa da genelde çılgınca şeyler yapmadan izliyor artık...
Oldu olacak bir de geçmişten bir maç anımı anlatayım size. Sanırım yirmi yıl kadar öncesi idi. Galatasaray bir yabancı takımı yenmişti. Sevincimiz tavan yapmış, herkes havalara uçmuştu. Dışarıda korna sesleri... "Oooleeey, oley oley oleeeey!.." sesleri... alkışlar...
Gençlik işte!.. merak ettim. O coşkuyu biz de yaşayalım istedim. Hikmet'e "Haydi ne olur, biz de gidelim" dedim. Çıktık. Ana cadde de insan seli... Kornalar, bayraklar, tezahürat... herkes mutlu... Caddeden aşağı doğru yürüyoruz. Karşıdan Bir turist geliyor... Elinde bir Türk, bir de Galatasaray bayrağı var... Mutlu... "Gaassaaay... Gassaaaay!." diye diye... Karşı karşıya geldiğimizde elini uzattı tebrik için... ben de uzattım... tokalaştık ve devamı olarak hafifce iki yanağımdan öpüverdi. Bu ani gelişmede Hikmet şaşırdı... öfklendi... kıskandı... Adam Türk değil ki "Ulan karımı nasıl öpersin deyip gözüne yumruğu çaksın!.." Bu arada zaten adam da yürüdü gitti, uzaklaştı... Onun için pek de önemli bir şey değil yani... Hikmet hışımla bana döndü ve dedi ki "Yürü eve!.. Sen zaten Galatasaraylı da değilsin!..
Gelelim günümüze...
İstanbulda derbi maçı var... binlerce futbolsever için çok önemli. Günlerce öncesinden heyecanı sardı futbolseverleri. Almanya'dan, Hollanda'dan, Avusturya'dan ve pek çok yurtdışı gurbetçimizin yanında Ankara, Antalya, Trabzon ve başka illerimizden insanlar gittiler İstanbul'a... Dünyanın yol parası ve emeği... Komşum Gürkan Sümer'de gitti İzmir'den cankuşu Tolga Karaman ile. Heveslendiler... Facebookta tatlı sataşmalar, karşı takımı kızdırmacalar, şakalar yapıldı... Uçak biletleri alındı ve gittiler... Her şey 90 dakika adrenalin için... Hakları mı?.. Evet hakları... Hiç olmazsa bu gergin günlerde azıcık rahatlasınlar, mutlu olsunlar...
Ama benim ülkemde ne oluyor? Sabahtan internette maçın ipal olduğuna dair yazılar paylaşılıyor, resmi kanallardan ise çıt yok!.. Hikmet'e söylüyorum, inanmıyor. Öğleden sonra duyuyoruz ki seyircisiz oynanacakmış... İki saat daha geçiyor... maç iptal!.. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü... pardon Cumhurbaşkanı çıkıp neden iptal olduğunu açıklıyor... Terörmüş... Sanki terörle ilk tanışıyoruz... Sonra terörün amacı öldürmekse eğer, orada binlerce kişi stadyuma girmek için kapıda bekleşir durumda zaten... Yani terör için en uygun durum, bu durum. O insanlar içeri girmek için çabalıyor... itiş... kakış... sıkıntı... İçeri girenler dışarı çıkartılıyor... Herkes isyanda...
Sanırsın Paris gibi terörle ilk tanışıyoruz... Ne yapacağımızı bilemedik... Futbol federasyonu, kulüp yöneticileri... daha önce neden iptal edip ileri bir tarihe almadılar... Haydi almadılar... O kadar insan stadyum kapısına kadar gelmiş ve patlama vs. olmamış... Yani terör eylemi yok.. Neden içeri alınmadılar... Maç için binlerce kişi oraya geldi ve döndü... Bir tek maç oynanmadı... Bu kaos kimin işine yarıyor!.. İstikrarsızlık var diye gözümüze mi sokulmak isteniyor!.. İlle de başkanlık mı isteniyor!..
Hülya Sezgin/ hulyasezgin@hotmail.com