Süleyman Demirel'in, siyasette yeni yeni parladığı yıllar. Partililerle birlikte, Kırşehir'e gider. Kalabalık, izzet, ikram, deve kesmeler ve alınan reaksiyon ziyadesiyle mutlu eder, Demirel'i.
Sonra da, dönemin sevilen siyasetçisi Osman Bölükbaşı memleketi olan Kırşehir'e gider. Hemen, ekibi Demirel'e raporu verir:
"Bölükbaşı'nın memleketinde sana deve, ona koç kestiler. Seni daha iyi ağırladılar” derler.
Demirel, Bölükbaşı'nı bir yerde görür, yanına gider; “Üstad, memleketinde bana çok iyi davrandılar. Deve kestiler, sağolsunlar" der. Sonrada, inceden ayar vermek için, üzüntülü bir şekilde; "Duydum ki, sana da koç kesmiş hemşerilerin, ayıp etmişler...!!!” der.
Osman Bölükbaşı, yine kendinden emin şekilde Demirel'e döner ve "Evlat, bizim oralarda deveye deve, koça koç keserler" der...
* * *
Bu vesileyle siyaseti en temiz şekilde yapan, siyaseti bıraktığında Kızılay’da dolmuş durağında beklerken kendini tanıyan bir vatandaşın "Siz de mi, dolmuş kuyruğunda sıra bekliyorsunuz?” sorusuna karşılık "Ne yapalım yavrum, zamanında cebimizi doldurmadık, şimdi dolmuşu dolduruyoruz” diyerek siyasi hayatını özetleyen, Türk siyasetinin duayen ve temiz ismi Osman Bölükbaşı'yı vefatının (6 Şubat 2002) yıldönümünde, rahmetle anıyorum. Ruhu huzur bulsun. Süleyman Demirel'e de, Allah'tan rahmet diliyorum.
Deve de, koç da; insanlara faydası olup, zararı olmayan kendilerine özgü yaradılışları olan, sevimlilerdir.
"Ne develer tellal, ne pireler berber olmamış. Hep develer ile koçlar kurban olmuş ve hala koçlar kurbanlık seçilmeye devam ediyor.” Ruhu huzur bulacak, deveye kızmayacak, kendini aslan ve koç gibi güzel hayvanlar yerine bırakmayacak, dolmuşa binmese de amuduyla götürmeyecek, toplumu germeyecek düzeyde saygılı, adaletli ve sevmesini bilecek; politikacı, siyasetçi, dernekçi, vakıfçı, sendikacı, müteahhit, bürokrat ve yöneticilerimiz olması temennilerimle, sağlıklı, mutlu ve Pazartesi sendromsuz bir hafta diliyorum.