Devenin dikeni, yok devenin kuşu...

Neşe DİLEKÇİOĞLU

Dostlar yazılarıma bir isim koymak konusunda çok zorlandığımı, ama yazacağım yazıyı da Can Yücel 'in şiiri gibi başka türlü izah edemeyeceğimi bilmenizi isterim.

Takdir edersiniz ki günümüz 'devenin dikeni...' tabirine çok uyuyor.

İyi bir sosyal medya takipçisiyim. Yazmaya başladım başlayalı en iyi yaptığım iş bu diyebilirim. 

Twitter'da anlık ne paylaşıldı bilirim. 

Bazılarına yorum kattığım da oluyor tabii, yanıtsız kalsa da.

Mevzuya girmeden önce, araştırmalarım neticesinde 'devenin dikeni...' tabiri nereden kaynaklanıyor, size kısa bir bilgi vereyim ki; konuyu anlama bakımından daha yararlı olur diye düşünüyorum.

Bu develer çölde dikeni yemekten çok haz duyarlarmış.

Hatta en zevk aldıkları şey, çölde diken yemekmiş. (Çölde başka ne var ki zaten?) 

Doğal olarak dikeni yedikçe ağızları kanar, farkında olmazlarmış. 

Tuzlu kanlarının tadı dikeninkine karışınca tadına doyum olmazmış!

Tabii bu devenin zevki, kendi kanına doymuyor.

Mesele diken değil, yani kendi tuzlu kanının lezzeti.

Bu durumda dikeni fazla kaçırırsa kendi kanında da boğulabilir hayvan.

Buna kim mani oluyor peki?

Sahibi çöl bedevisi, ya da başka birileri.

Ne kadar kendi kanını dikenle beraber yerse bir şey olmaz, biliyor adamlar. 

Buradan gelmek istediğim konu elbette devenin dikeni değil, ironi yaparak bu iktidarda yaşadıklarımız ve verdiğimiz tepkiler.

Orta Doğu'da tıpkı devenin dikeni gibi kendi tuzlu kanımızı içtiğimiz de doğrudur. (Ya da içerdikleri)

'Bir şeyler oluyor ama ne oluyor anlamıyoruz' gibi bir kavram var.

Yeni literatüre girdi.

Bir şeyler oldu ama ne oldu?

Derin düşünürseniz neler olduğunu görüyorsunuz.

Ama rant dikeni öyle bir diken ki, deveyi adeta şey ediyor.

Doğru olmadığını bildiği halde kendi tuzlu kanını içiriyor adama.

Kazanma hırsı ağzının kanını göstermiyor adamlara.

Yedikçe yiyesi geliyor bu durumda.

Rant, rant, rant, rant.

Geveledikçe, lafı da geveliyor ağzında tabii. 

Sonunda deve sahipleri dur demezse, kendi kanında boğulup şey edip gidiyor.

Deveyle insanı karıştırıyorum çok özür.

Ama bazılarının hörgücü var aç olduklarında kullanacak.

Fakat gelin görün ki para hırsı hörgücündeki tüketirtmiyor!

Böyle olunca çölde devenin dikenin peşinden koştuğu gibi, o da rantın peşinde koşuyor.

İyinin, doğrunun, haklının peşinde koşmayanları gördükçe, bu dikenin ne menem bir şey olduğunu da hayretle izliyorum.

Pardon; Paranın ve rantın demek istedim. 

Ancak Allah'ın adaletine her zaman güvendim.

Ne diyor bir ayette?

"Şüphesiz ki biz onlara kendi ağızlarından doğruyu söyletiriz."

Ayılmayan millete Rabbim daha ne yapsın. 

"Düşünemiyorsan akıl verdiğim halde, o zaman duy ve gör" diyor.

Ve kendi ağızlarından itiraf ettiriyor. (Mi bir çoğu hatırlarsanız itiraf etti)

Bunu da görmüyorsan ne diyor peki?

"Onların gözleri vardır görmezler.

Kulakları vardır işitmezler."

Bunun için okuyan, biat etmeyen toplum gerek. (Yalnız Allah'a)

Kendi kanını diken sevdasıyla içmeyen, aklını kullanan bir toplum.

Ne diyor bir şair;

"Kör olmada gör beni.

Görelim,duyalım, işitelim, bilelim."

Bir de Deve Kuşu var.

Deve olsa deve değil.

Kuş desen, kuş değil!

Bu Afrika kökenli kuş pardon deve. 

Ne deve oluyor, ne kuş! Anlamadım valla.

Kuş olsa uçar. 

Deve olsa diken yer.

O da ne yapıyor?

Utancından kafasını kuma gömüyor ama kıçı dışarıda kalıyor, kendisini göremiyor

Biz insanız.

Ne deveyiz, ne de kuş.

Kafamızı kuma gömmeyelim lütfen.

Doğrunun yanında yer alalım. 

Korkup kafamızı kuma gömersek, "duyan ve işiten" olmazsak Allah hesap sorar bize.

Kıçımızın dışarıda kalacağı da, gören gözler, işiten kulaklar tarafından iyi görülüyor, iyi duyuluyor.

Hesap sorulur elbette bir gün! Hesap günü de Ruz-i mahşerde.

Ancak burada da hesap sormak boynumuzun borcu.

Doğrunun, iyinin, haklının yanında yer alalım.

Yoksa dinden çıkarız maazAllah, insanlıktan da.

Kimse dilsiz şeytan olmak istemez yaşarken, öyle değil mi?

Duyamadım?

Tamam o zaman, harika...

Kalın sağlıcakla dostlar...