Deprem felaketinde canı yanan, sevdiklerini kaybeden, sosyal ve biyolojik düzeni alt üst olan çaresizlik içinde "Devlet nerede?" diyen vatandaşın ızdırabını ve söylemini anlayışla karşılamamız gerekiyor. Sizin başınıza böyle bir felaket gelse daha da fazlasını söylemeniz mümkün. Çocuklarını, eşlerini, yakınlarını, dostlarını kaybetmiş bir kazazedenin feryadına kulak tıkanılamaz, kazazede suçlanamaz.
Özallı yıllarda: bir gün yanında devlet erkanı olan Turgut Özal askeri tatbikatlardan birisine katılır. İlk top patlar. Heyecanlanan Özal yere çöker, valinin ceketinden tutar ve "Çök" der. Vali gayet soğukkanlı "Sayın Cunhurbaşkanım Devlet çökmez" yanıtını verir. İncelik ve hitabete bakar mısınız? Şimdi böyle sözler söyleyebilir misiniz? Asla söyleyemezsiniz!.
Vatandaşın basın önünde "Devlet nerede?" demesi suç kabul edilerek, kaydı tutulmuştur mutlaka. Haberi yazanlar da, paylaşanlar da "acaba" diyerek endişeli bekleyiş içine girmiştir. Vatandaş isyanında haklı olabilir ama "Devlet nerede?" diyemez. "Hükümet veya idareciler nerede?" dese idi daha mı şık olurdu?
Vatandaş; O acı sırasında aklına gelmemiş veya hükümet ile devleti karıştırmış olabilir. Devlet yoksa, çökmüşse zaten o millet de çökmüş, ölmüş demektir. Devlet ve hükümetin farkındalığını vatandaşa anlatmak çok zor. Çünkü sistem 'Başkanlık' sistemidir. "Başkan nerede?" diye de soramazdı elbette. Devleti yaşatacaksın ki, sende yaşayasın.
Fikirler tartışılarak doğrular bulunur. Maalesef toplum olarak tartışmayı değil "biatı" tercih etmişiz. Tartışma değil sanırsınız toplu tüfekli savaşta gibiyiz. devlet mekanizmasının işleyişinde yanlışlara ve gecikmelere neden olmaktadır. Bir de görevlileri liyakat ve kariyer sahibi olmayan, bilime karşı olan etkin ve yetkin pozisyonlarda görev verilmişse, doğal olarak işler gecikmektedir. Deprem sahasında eksiklerin ve şikayetlerin geliyor olması sistemi de tartışılır hale getirmiştir. Bu bağlamda devlet ve kabine kavramının halk tarafından bilinmesini beklemek de abesle iştigaldir. Çünkü farklı, karşı oldukları kültür geleneğinden geliyorlar. Bunun adı da BİATİZİM.
Devleti 'ana', 'baba' olarak gören halkımız, devletine karşı saygılıdır ve devletine toz kondurmaz. Yöneticiler de bunu görmeli, vatandaşı 'benden, ondan' diye ayırmamalı. Devleti yönetenler insanlardır. Sorumlu ve suçlu var ise 'devlet' değil, devletin işlerliğini sağlayan/sağlayacak olanlardır.