Bu hafta ciddi ciddi “gazeteci” Mehmet Barlas ve MHP lideri Devlet Bahçeli’yi konuşuyoruz. Nasıl konuşmayalım ki, biri basının en kıdemlilerinden ve diğeri en eski Genel Başkan olan bu iki zat şaşırtıcı ve tuhaf açıklamalar yaptılar.
Mehmet Barlas profesyonel gazeteciliğe Cumhuriyet Gazetesinde başlamış eski bir devrimci. Daha sonra kim iktidarda ise o tarafa yanaşmış, kendi tabiriyle “kalbi solda ama cüzdanı sağda olan” biri. Kenan Evren’den Turgut Özal’a, Süleyman Demirel’den Tayyip Erdoğan’a kadar bütün Cumhurbaşkanı ve Başbakanlarla çok özel ilişkiler kurmayı becerebilen her devrin adamı.
Halen 79 yaşında ve havuz medyasının gazetesi Sabah’ın başyazarı. Bilindiği gibi, Sabah Gazetesinin sahibi Eski Bakan Damat Berat’ın ağabeyi Serhat Albayrak.
Mehmet Barlas’ın eşi Canan Hanımın kardeşi Can Paker, Soros’un “Açık Toplum Vakfı” Türkiye ayağının ve TESEV’in eski Başkanı.
Devlet Bahçeli halen 73 yaşında. Ömrünün son 24 senesinde MHP Genel Başkanı. Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu 57. Hükümette (ANASOL-M) Başbakan Yardımcılığı yaptı. Önceden keskin bir AKP muhalifi iken son yıllarda AKP’ye eklemlenmiş durumda.
Bahçeli, AKP’ye sağladığı destek ile R. Tayyip Erdoğan’ı otoriter tek adamlığa götüren sistem değişikliğinin mimarı oldu. Partisinin programında parlamenter sistem savunulurken, “fiili durumu hukuki hale getirelim” sözü ile tarihe geçti. “Türk tipi başkanlık” denilen ucube sistemi getiren iki aktörden biri oldu.
“Türk Milliyetçiliğinin siyasi partisi MHP”, Bahçeli’nin liderliğinde “Türk milliyetçiliğini de ayaklarımız altına aldık diyen” AKP ve lideri Erdoğan’ın en sadık müttefiki oldu.
Bahçeli defalarca kritik dönemlerde aldığı sürpriz kararlarla Türkiye siyasi dengelerini değiştirdi. Bunlar O’nu dikkate alınması gereken bir siyasi aktör yaptı.
Barlas’ın köşe yazısı ve Bahçeli’nin açıklamaları muhtemeldir ki aynı plan kapsamında kamuoyunu hazırlamak maksatlı hamlelerdir.
* * *
CHP VE İYİ PARTİ’Yİ KAPATMA HAYALİ
Mehmet Barlas’ın “Bir bakarsınız, Kılıçdaroğlu'nun yönettiği CHP kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir"ifadesi çok tuhaf ve şaşırtıcı. O kadar ki, bu kadar tecrübeli bir yazarın kendi iradesiyle yazılmış olamaz.
Ortada CHP’nin kapatılmasına dair herhangi bir hukuki süreç yok. Ama Barlas’ın iddiasına göre, “CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun meşruiyeti kalmamış.” Peki, bu iddianın gerekçesi ne? CHP lideri "sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi” imiş.
Barlas, sadece CHP’yi değil, İYİ Parti’yi de tehdit etmekten çekinmemiş: “Bu gerçeklerin ışığında gerek CHP’nin gerek İYİ Parti’nin dikkatli davranmaları gerekiyor” deyivermiş.
Bu zihniyete göre, MHP gibi, iktidarı kayıtsız ve şartsız desteklemezseniz sorumsuz politikacı sayılırsınız. Ve partinizin kapatılma gerekçesi ortaya çıkıverir:
“85 milyon insanın kaderini 2-3 sorumsuz politika heveslisinin gayrimeşru çabalarına kurban edemeyiz.”
Bu bakış açısı iktidar kanadının görüşünü yansıtıyorsa (ki bu çok muhtemeldir) dehşete kapılmamak mümkün değildir.
Muhalefet partilerini kapatarak girilecek bir sözde seçimle iktidarlarını devam ettirme ihtimalini ciddi ciddi düşünüyor olabilirler mi? Yani Türkiye’de Nikaragua modelini uygulamaya kalkabilirler mi?
Bu saçma gibi duran ihtimaller Devlet Bahçeli’nin açıklamasından sonra güçlendi.
* * *
AKP İKTİDAR, KÜÇÜK ORTAĞI MUHALEFET
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür" dedi.
Çok şaşırdık elbette. AKP’nin bütün günahlarını kayıtsız şartsız destekleyen, iktidarın küçük ortağı MHP meğer muhalefet görevi yapıyormuş.
Şimdi Mehmet Barlas’ın yazdıklarıyla birlikte yorumladığımda, Cumhur İttifakının bileşenleri olan AKP ve MHP’nin planını sezer gibi oluyorum.
Ellerinden gelse hemen uygulamak istediklerini düşündüğüm plana göre, CHP ve İYİ Parti birer bahane ile kapatılacak veya seçime katılmaları engellenecek.
Ama diktatörler bile dünyaya karşı ülkesinin rejiminin demokrasi olduğu ve hukuk devleti ilkesine bağlı olduğuna inandırmak isterler. Göstermelik seçimler yaparak, milli iradenin kendilerini istediği iddiasında bulunurlar.
Mesela Nikaragua’da Başkan Ortega önce rakiplerini tutuklattı. Sonra seçim yaptı. Yüzde 20 katılım oldu ama seçimi katılanların yüzde 75’inin oyu ile kazandı. “Teröristler ve şeytanlara karşı milli iradenin demokrasi zaferini kutladı.”
Ancak muhalefetsiz bir demokrasiye nasıl inandıracaklar? Bahçeli’nin dediği gibi, "İktidar her rejimde, her sistemde bulunmak durumundadır, muhalefet ise yalnızca demokrasilerde mevcuttur.”
İşte Bahçeli’nin partisini “TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesul muhalefet partisi” olarak konumlandırmaya çalışması muhtemelen bu sebepledir.
Yani MHP sayesinde, CHP ve İYİ Parti’nin kapatılmasından sonra, ülke muhalefetsiz kalmayacak.
AKP yine ve daima iktidar, MHP ise “sorumluluk bilinciyle hareket eden” bir muhalefet olacak. Böylece görünüşte iki partili ama aslında tek partili bir model hayata geçirilecek.
* * *
Böyle bir plan veya düşünceyi Türkiye açısından "deli saçması" gibi görenler de olacaktır, ciddiye alanlar da.
Ama en azından çaresizlik içinde her türlü çılgınlığı yapmaya temayülü olan bir iktidarın bu konuları ciddi ciddi düşündüğü anlaşılıyor.
Kanaatimce, Türkiye bunları aşabilecek bir demokrasi tecrübesi ve olgunluğuna sahiptir. Böyle çılgınlıklara halkımızın izin vermesi mümkün değildir. Cumhur İttifakı en zayıf dönemini yaşamakta, halk desteğini süratle kaybetmektedir.
Eğer bu planın sızdırılmasının maksadı halkı korkutmak ise bu da tutmaz. Çünkü muhalif olanlar iktidarın yarattığı korku ikliminden çıkmış durumdadır.
Ayrıca "dış destek" olmadan bu tür çılgınlıklar hayata geçirilemez. Türkiye bölgede bütün dengeleri etkileyebilecek büyüklükte ve önemde bir ülkedir. "Dış güçler" sağlık durumları ve yaşları itibarıyla Cumhur İttifakı liderlerine böyle uzun vadeli yatırım yapmazlar.